xxx33
Böyle ortamlarda gerçekler değil haklılıklar seslendirilir
Böyle ortamlarda farklı görüş sahiplerinin "Bunda doğruluk payı var" diye kabul edeceği düşünceleri seslendirmek pek mümkün değildir. Çünkü kamplaşmanın egemen olduğu ortamlarda taraflar gerçeği değil, haklılığı arar.
Neticede böyle bir siyasi ortamda yaşamaktayız.
AK Parti'nin kapatılması istemli davaya da, Ergenekon Davası'na da böyle bakılıyor. Sanki bu iki dava birbirlerinin almaşığıymış gibi görülüyor.
Dünkü Zaman'da Nuriye Akman'ın konuştuğu emekli savcı Mete Göktürk, benim de düşündüğüm ama nasıl anlatabileceğimi henüz formüle edemediğim gözlemleri seslendirmişti.
Kolaycılık yaparak bu gözlemleri aktaracağım. İşte bazı satırbaşları:
- İddianame açıklanmadı. Kimlerin neyle suçlandığını bilmiyoruz. Demokrasi 1960'tan başlayarak pek çok kez kesintiye uğradı. Darbeler, darbe girişimleri, cuntalar, çeteler gibi halkın iradesine karşı resmen baltalama hareketleri yapıldı. Ve bunlar Türk demokrasisinin gelişmesinde büyük engeller oluşturdu. Demokrasimizin geleceği, çocuklarımızın daha özgür insanlar olarak yetişmesi açısından bu tür girişimlerin artık önüne geçilmesi gerekiyor. Bugüne kadar bunlarla yüzleşilemedi. Bu önemli bir dava. Küçük ayrıntılar yüzünden eleştirmek, kınamak yerine buna vatandaş olarak, insan olarak, bu ülkeyi seven demokratlar olarak sahip çıkmamız gerekir. Bu davayı AKP'nin kapatma davasıyla ilişkilendirmenin çok yanlış olduğu düşüncesindeyim. Rövanş diye asla düşünmemek gerekir. Bu, davayı küçümsemek, onu reddetmek anlamına gelir.
Dağ fare doğurursa
- Önyargılarla böyle bir soruşturmayı suçlamanın çok yersiz olduğunu, ilk aşamada mutlaka savcılara ve yargıya destek çıkmamız gerektiğini söylüyorum. Fakat yine otuz sene bu işin içinden gelmiş birisi olarak da bu kuşkuyu taşıyorum. Evet dağ fare doğurabilir. Mesela bugün gözaltına alınan pek çok insanın çete ile veya darbe ile doğrudan ilişkilendirilmesinin çok zor kişiler olduğunu görüyorum. Gazeteciler var aralarında. İşadamları var. Bunların doğrudan doğruya darbe girişimleri, çete örgütlenmeleri içinde olmayabileceği, bunların sadece muhalif tavırlarından dolayı böyle oluşumların içine zoraki sokulmuş olabileceği kuşkularını taşıyorum. Böyle olduğu ortaya çıkarsa bu bir hukuk ayıbı olarak tarihimizdeki yerini alacaktır.
- İnsanlar işine gitmeden, evden uzaklaşma ihtimali olmadan hepsini birden gözaltına almak polisiye bir önlemdir. Bu konuda daha hassas davranılabilirdi. Bizim polisimizin de alışkanlıkları vardır. Mümkün olduğu kadar haşin davranıp görevini daha iyi yaptığını düşünebilir. Mesela kelepçe takılmayabilir. Hatta haklarında çok zayıf deliller olan insanlar gözaltına da alınmayabilir. Bunlar, bu gereği yerine getirenlerin kişilikleriyle, olgunluklarıyla ilişkili şeyler. Bu konuda açıkça ihlaller yapılmadığı sürece böyle kapsamlı bir soruşturmada bunları mesele yapmamak gerekir.
Kapatma ve Ergenekon
Evet... Bunlar emekli Cumhuriyet Savcısı Mete Göktürk'ün benim de paylaştığım gözlemleridir.
Nuriye Akman'ın "AK Parti kapatılırsa Ergenekon davasının seyri etkilenir mi" sorusuna da şu cevabı vermiş Mete Göktürk:
- Olumsuz yönde etkilenir mutlaka. Ama bu tümüyle bu davanın görülemez olduğu anlamına da gelmez. Kanıtlar sağlamsa, açık açık ortadaysa fazla da yapılacak bir şey yok. Türkiye'deki 85 yıllık cumhuriyet geleneği içinde de öyle yargı tümüyle idarenin etkisi altına girmez. Yürütme sizin önünüzdeki dosyayla ilgili herhangi bir emir veremez. Ama bunun hakimini alırlar, yerini değiştirirler. Başka bir hakim verirler. O anlamda bir müdahale olabilir.
Hukukun üstünlüğüne dayalı, temel hak ve özgürlüklere saygılı, çoğulcu ve özgür bir sivil demokrasiye sahip olmak isteği ne yazık ki, bugünün Türkiye'sindeki asgari müşterekleri oluşturamıyor.
Bu kargaşada hiç olmazsa makul olanı duyabilmek de insana nefes aldırmakta.
Neticede böyle bir siyasi ortamda yaşamaktayız.
AK Parti'nin kapatılması istemli davaya da, Ergenekon Davası'na da böyle bakılıyor. Sanki bu iki dava birbirlerinin almaşığıymış gibi görülüyor.
Dünkü Zaman'da Nuriye Akman'ın konuştuğu emekli savcı Mete Göktürk, benim de düşündüğüm ama nasıl anlatabileceğimi henüz formüle edemediğim gözlemleri seslendirmişti.
Kolaycılık yaparak bu gözlemleri aktaracağım. İşte bazı satırbaşları:
- İddianame açıklanmadı. Kimlerin neyle suçlandığını bilmiyoruz. Demokrasi 1960'tan başlayarak pek çok kez kesintiye uğradı. Darbeler, darbe girişimleri, cuntalar, çeteler gibi halkın iradesine karşı resmen baltalama hareketleri yapıldı. Ve bunlar Türk demokrasisinin gelişmesinde büyük engeller oluşturdu. Demokrasimizin geleceği, çocuklarımızın daha özgür insanlar olarak yetişmesi açısından bu tür girişimlerin artık önüne geçilmesi gerekiyor. Bugüne kadar bunlarla yüzleşilemedi. Bu önemli bir dava. Küçük ayrıntılar yüzünden eleştirmek, kınamak yerine buna vatandaş olarak, insan olarak, bu ülkeyi seven demokratlar olarak sahip çıkmamız gerekir. Bu davayı AKP'nin kapatma davasıyla ilişkilendirmenin çok yanlış olduğu düşüncesindeyim. Rövanş diye asla düşünmemek gerekir. Bu, davayı küçümsemek, onu reddetmek anlamına gelir.
Dağ fare doğurursa
- Önyargılarla böyle bir soruşturmayı suçlamanın çok yersiz olduğunu, ilk aşamada mutlaka savcılara ve yargıya destek çıkmamız gerektiğini söylüyorum. Fakat yine otuz sene bu işin içinden gelmiş birisi olarak da bu kuşkuyu taşıyorum. Evet dağ fare doğurabilir. Mesela bugün gözaltına alınan pek çok insanın çete ile veya darbe ile doğrudan ilişkilendirilmesinin çok zor kişiler olduğunu görüyorum. Gazeteciler var aralarında. İşadamları var. Bunların doğrudan doğruya darbe girişimleri, çete örgütlenmeleri içinde olmayabileceği, bunların sadece muhalif tavırlarından dolayı böyle oluşumların içine zoraki sokulmuş olabileceği kuşkularını taşıyorum. Böyle olduğu ortaya çıkarsa bu bir hukuk ayıbı olarak tarihimizdeki yerini alacaktır.
- İnsanlar işine gitmeden, evden uzaklaşma ihtimali olmadan hepsini birden gözaltına almak polisiye bir önlemdir. Bu konuda daha hassas davranılabilirdi. Bizim polisimizin de alışkanlıkları vardır. Mümkün olduğu kadar haşin davranıp görevini daha iyi yaptığını düşünebilir. Mesela kelepçe takılmayabilir. Hatta haklarında çok zayıf deliller olan insanlar gözaltına da alınmayabilir. Bunlar, bu gereği yerine getirenlerin kişilikleriyle, olgunluklarıyla ilişkili şeyler. Bu konuda açıkça ihlaller yapılmadığı sürece böyle kapsamlı bir soruşturmada bunları mesele yapmamak gerekir.
Kapatma ve Ergenekon
Evet... Bunlar emekli Cumhuriyet Savcısı Mete Göktürk'ün benim de paylaştığım gözlemleridir.
Nuriye Akman'ın "AK Parti kapatılırsa Ergenekon davasının seyri etkilenir mi" sorusuna da şu cevabı vermiş Mete Göktürk:
- Olumsuz yönde etkilenir mutlaka. Ama bu tümüyle bu davanın görülemez olduğu anlamına da gelmez. Kanıtlar sağlamsa, açık açık ortadaysa fazla da yapılacak bir şey yok. Türkiye'deki 85 yıllık cumhuriyet geleneği içinde de öyle yargı tümüyle idarenin etkisi altına girmez. Yürütme sizin önünüzdeki dosyayla ilgili herhangi bir emir veremez. Ama bunun hakimini alırlar, yerini değiştirirler. Başka bir hakim verirler. O anlamda bir müdahale olabilir.
Hukukun üstünlüğüne dayalı, temel hak ve özgürlüklere saygılı, çoğulcu ve özgür bir sivil demokrasiye sahip olmak isteği ne yazık ki, bugünün Türkiye'sindeki asgari müşterekleri oluşturamıyor.
Bu kargaşada hiç olmazsa makul olanı duyabilmek de insana nefes aldırmakta.