Lütfi AYHAN
Boşanan Erkeklerin Anneleri Kadın Değil mi?
6284 sayılı kanunun uygulanması neticesinde oluşan mağdurların feryadı pek duyulmuyor. Geçen gün KON TV yi seyrederken "Beşinci Mevsim" adlı programda üç hanımefendinin “boşanmış erkeklerin çektiği sıkıntılardan ve mağduriyetlerinden” bahsetmeleri dikkatimi çekti. Kadınların erkekleri savunması pek rastlanmayan bir hadise olduğu için konuya odaklandım. Çünkü şimdiye kadar kadınlar hep kadınların mağduriyetinden, kadınların çektiklerinden, erkeklerin zulmünden bahsederler, erkekleri pek hayırla anmazlardı. Adı İlknur Birsel olan hanım efendi ( sonradan öğrendim ki kendisi “Boşanmış İnsanlar ve Aile Platformu’nun temsilcisi imiş) öyle şeyler anlattı ki güya “aileyi korumak, kadınlara pozitif ayrımcılık yapmak” üzere çıkarılan 6282 kanun ülkemizde büyük mağduriyetlere yol açmış. Hanımefendi mağduriyetleri uzunca ve genişçe anlattı. Aslında İlknur Hanım, meclise kadar ulaşmış ve sesini de uyurmuş. Lakin herhangi bir gelişme sağlanmamış bu nedenle bu haksızlığa karşı hepimizin yapacağı bir şeyler olmalı. Ben de bu haftaki yazımı bu konuya ayırdım. Aynı vatanda, aynı toplumda yaşayan insanlar olarak “birimizin derdi hepimizin derdi” olmalı kuralınca bu satırları yazıyorum. Devleti ayakta, toplumu bir arada tutan en büyük yapı taşı adalettir. Yapılan bir haksızlık, uygulamada kalan bir adaletsizlik toplumun tümüne yönelmiş bir huzursuzluğun ana kaynağıdır. Hanımefendinin dile getirdiği yanlışlıklar/haksızlıklar bir köşe yazısının hacmine sığmaz. Lakin birkaç örnek vermek gerekirse;
- SÜRESİZ YOKSULLUK NAFAKASI
Bu maddeye göre boşanmış bir kadın boşandığı kocasından ömür boyu nafaka alıyor. Böyle bir madde ne akla ne mantığa ne fıtrata uygundur. Evlilik kadar boşanmakta insani bir durum, boşanan kadınların bir süre erkek tarafından korunması, bakılması, gözetilmesi de normaldir. Bu tüm zamanlarda ve toplumlarda normal karşılanmış ve dinimiz İslam’da da böyle bir kural vardır. Lakin “ömür boyu nafaka” fıtrata, İslam’a ve mantığa zıt bir uygulamadır.
* Çocuksuz Boşanmalar
1- TMK 175/176 : Erkeğin işsiz olması , bir gün dahi evli kalması, kadına yasal olarak ödemek zorunda olduğu ,üstelik her yıl arttırma davalarıyla sürekli arttırılan, kadın evlenmediği takdirde ömür boyu ödemek zorunda olduğu nafaka yüzünden üç ay hapis cezası ile cezalandırılan erkeği borçtan hapiste yatmak kurtarmamaktadır. Hapiste iken borçlar haneye avukat, mahkeme, icra masrafları ve faizi ile birlikte yazılmaktadır. Üç ay hapis yatıp çıkan erkek bu biriken borçları ödeyemediği takdirde tekrar üç ay hapis cezasına mahkûm edilir. Kadın bir daha evlenmediği takdirde ölene kadar bu borç, ödeyemezse hapis cezası sürekli tekrarlanarak devam eder… Bunlar gibi başka bazı maddeler gayri adil bir durumun ortaya çıkmasına sebep oluyor.
Sayın Bakan Bu feryada Kulak Verin
İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran birçok özellik var. Bunlardan biri de başkasının derdi ile dertlenmek. Kendisini direk ilgilendirmese de, birlikte yaşadığı toplumdaki diğer insanları ilgilendiren, onları mağdur eden meselelerle ilgilenmek. Buna İslam kültüründe “diğergamlık” denir. Bu davranış hem insani hem de İslami bir davranıştır. “Bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın” sözü ne insanlığa ne İslamlığa sığmayan bir görüştür.
Bu ülkede yıllardır kadınlar (tüm zayıflar gibi) zulme, aşağılanmaya, dışlanmaya, dayağa, zulme... Maruz kalıyorlar. Yalnız bu gerçeğe dayanarak tersi bir durumun ortaya çıkması da adil değildir. Vur deyince öldürmenin ne kadar yanlış olduğunu hepimiz biliriz. Bakın bu konuda rabbimiz neler buyurmuş:
ADALET HEPİMİZİN HAYAT SUYU
Allahmız adaletle ilgili buyurur:
*Ayetlerimizi yalanlayarak kendi kendine zulmeden / kötülük eden herkes, azabı gördüklerinde derin bir pişmanlık duyacaklardır. İşte o zaman onlar, yeryüzünün tüm servetine sahip olsalar, azaptan kurtulmak için hepsini vermeye hazırdırlar. Onlara hiç haksızlık yapılmadan adaletle yargılanacaklardır. (YUNUS,54)
- Biz kıyamet gününde adalet divanları kuracağız. Kimseye hiçbir haksızlık edilmeyecek. Bir atom çekirdeği kadar olanı bile hesaba katacağız. Hesap gören olarak Biz yeteriz. (ENBİYA,47)
- Ey inananlar! Allah için adaleti yerine getirmede, adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak, adaleti gerçekleştirenlerden olun / adaleti yerine getirmede örnek olun...(MÂİDE,8)
- Ey inananlar! Kendiniz, ananız, babanız ve yakınlarınız aleyhinde bile olsa, Allah için tanıklık ederken adaleti gözetin. Şahitlik yaptığınız kimseler, ister varlıklı olsun, ister yoksul olsun, Allah her iki tarafa da sizden daha yakındır. Öyleyse, kişisel çıkar ve duygularınıza uyarak, taraflı davranmayın. Gerçeği çarpıtırsanız veya tanıklık etmekten çekinirseniz, bilesiniz ki Allah yaptıklarınızı haber alır. (NİSA,135)
Peygamberimizin kadınlarla ilgili şu hadislerini de hatırlamak konunu dini temellerini açıklamakta faydalı olur:
*-“Sizin hayırlınız, kadınlarına hayırlı olan (iyi davranan)dır.
*-"Sizin en hayırlınız, ehline karşı en iyi davrananızdır. Ben âileme en iyi olanınızım."
*-“Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler (değerli olanlar değer verirler); onlara kötülük edenler ise leîm (kötü) kişilerdir.”
Eşlerinden hiç birine bir fiske bile vurmayan bir peygambere bağlı olduğunu söyleyen bir Müslüman, nasıl oluyor da bırakın onu dövmeyi maazallah öldürüyor. Şu gerçeği bilelim ki İslam dininde evlenmekte, boşanmakta meşrudur, hukukidir normaldir. Ve dinimiz hem evlenmeyi hem boşanmayı kolaylaştırmıştır. Lakin günümüzde yüzde doksan dokuzu Müslüman bir ülkede (TÜRKİYE) kadın cinayetleri her yıl, her ay oransal olarak inanılmaz bir yükseliş gösteriyor. Hâlbuki bizim Kuranımızda şöyle yazılır: ““…Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür…” maide 32
BU VEBAL HEPİMİZİN
Türkiye’de yaşayan herkes, başta yöneticilerimiz olmak üzere aydını karanlığı, akademisyeni talebesi, akıllısı cahili, zengini fakiri, iktidarı muhalefeti… Kadın ölümlerine, kadın - erkek fark etmez boşanmalardan sonra ortaya çıkan ve zulme dönüşen haksızlıklara birlikte karşı çıkmalıyız. Aksi halde bu günahlar bu zulümler, toprağımızı, suyumuzu, havamızı öyle zehirleyecek ki hepimiz yaşayamaz hale geleceğiz.
Gelelim başlığa, son yıllarda Ak Parti hükümetleri arta arda kadınlara pozitif ayrımcılık yapacağım diye fıtrata aykırı kanunlar çıkarttı. Hakka, adalete, fıtrata aykırı kanunlar ve uygulamalar hiçbir zaman insanlığa fayda getirmemiş, adaleti sağlayamamıştır. 6284 nolu kanunda bunlardan biri. Sözü geçen kanun boşanmalara ve aile içi şiddete –maazallah – ölümlere çare olmamıştır. O zaman yapılacak olan ne? Bu kanunu bir daha gözden geçirmek.
İslam’a göre boşanan kadın erkekten mihrini talep eder. ( günümüzde buna tazminatta diyorlar) Varsa çocuğu onun için de nafaka talep edebilir. Erkek belirli bir süre kadının barınmasını ve geçimini sağlar. Ortada çocuk falan yok, ayrılmış bir kadın yıllarca boşandığı erkekten nafaka alabiliyor. Bu ve buna benzer içerik taşıyan bu kanuna ilk önce kadınlar karşı çıkmalı. Ve ;” Hakka, adalete, fıtrata, İslam’a aykırı böyle bir pozitif ayrımcılığı biz istemiyoruz…” demeliler. Aksi halde uygulamada meydana gelecek haksızlıklara onlarda ortak olmuş olur.
Boşanan ve ömür boyu eşinden nafaka alan hanım kadında, bu yanlış uygulamanın mağduru olan adamın annesi, bacısı, evlendiği yeni eşi kadın değil mi? Bir anne düşünün ki oğlu ömür boyu bir haksızlığa kurban edilmiş, bir hanım düşününki evlendiği erkek, kısa bir süre evli kaldığı eski eşine biteviye para ödüyor., ödeyemezse hapse giriyor, bu annenin, bu kadının ( 2. Eşin) gözyaşlarının, üzüntülerinin hiç mi değeri yok? Onların çektikleri ızdırapların haksızlıkların hiç mi önemi yok? Niye bu kadınlara pozitif ayrımcılık yok???
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.