Biz Talihsiz Nesiliz

70’li yılların nesli zorluğu bilen nesil.

O nesil ne badireler atlattı.

Kıbrıs barış harekâtını yaşayan bu nesildi.

12 Eylül karmaşasını yaşayan ve anarşistlerle burun buruna olan da bu nesildi.

Hele ki bir 28 Şubat süreci vardı, iliklerine kadar hisseden de bu nesildi.

Aslında bunlar bizim pişmemize, dostumuzu düşmanımızı tanımamıza yardımcı olan vakıalar.

Biz bu olaylarla piştik.

Bu olayları yaşayarak vatan sevgisini gayet iyi anladık.

Bazen olumsuz olaylar yaşanacak ki, bazı şeylerin değeri iyi anlaşılsın.

Aslında bu nesil için bunlar aşağıdaki belirteceğim husus kadar önemli değil.

Bizim nesil yokluğu da bildi bolluğu da.

Acıyı da tattı, zehri de.

Yeri geldi yırtık ayakkabıyla okula gitti, yeri geldi yamalı pantolon giydi.

Yeri geldi ufacık bir çikolatayı arkadaşlarıyla bölüşmeyi bildi.

Yeri geldi aralarında para toplayıp bir plastik top alıp onunla oynadılar.

Ama hiçbir zaman büyüklerine karşı saygısızlık yapmadılar.

Hele ki edepsizlik nedir bilmediler.

Büyükleri bağırdığı zaman susmasını bildiler.

Yanağına tokat vurulduğunda karşılık vermediler, hatasını bilip sustular.

Bizim nesil çırak olarak büyüdü.

Yeri geldi bir su tesisatçısının yanında çırak oldu, yeri geldi berber çırağı oldu.

Yeri geldi sırtında odun, kömür taşıyarak hamallık yaptı birkaç kuruş için, yeri geldi pazarlarda su sattı.

Ama kazandı bir şeyler ve kazandığını da anasının babasının eline verdi.

Bizim nesil okurken en ufak bilgiye ulaşması o kadar da kolay değildi.

Mahallenin okumuş ablalarına, ağabeylerine danışırlardı.

Bulamazlarsa da kütüphane kütüphane dolaşırlardı.

Onun için bizim nesil en ufak bilginin bile kıymetini çok iyi bilirdi.

Bizim nesil öyle şatafatlı bir teknoloji içinde büyümedi.

Bizim neslin en büyük lüksü dijital kol saatleriydi.

Ben bile hâlâ koluma ilk taktığım dijital saatin heyecanını yaşar gibiyim şu an.

Hele onun saniyelerini atlarken izlemek bana inanın o zaman büyük bir haz veriyordu.

Bizim nesil ilk renkli televizyonu renkli camlarda yaşamıştı. Daha sonra televizyonlar renklenince gerçek renkli televizyonla tanışmıştı.

Sadece bir kanalımız vardı, o da TRT idi.

Sonra başka başka kanallar çıktı.

O zaman medyamız artmaya başlamıştı.

Bizim nesil radyodan maç dinlemenin zevkiyle büyüdü.

Hâlâ kulaklarımda çınlar İlker Yasin’in, Necati Karakaya’nın sesleri.

Bir de bizim neslin maça gidişlerini hiç unutmam.

Herkes geceden stadın kapısında kuyruk olurdu büyük maçlara gidebilmek için.

Bir de o maçlarda tükürük köftesi meşhurdu.

Bizim nesilden hemen herkes bu tükürük köftesinin tadına mutlaka bakmıştır.

Dedim ya bizim nesil saygıda, edepte, hayâda kusur etmezlerdi.

Bir kızdan bahsedilse kızarırdık.

Severdi bizim nesil, hatta âşık olurdu.

Ama öyle hemen şıpsevdi aşkları değildi bizim neslin aşkı.

Bizim nesil aşkın kıymetini bilirdi.

Çünkü bizim nesli kızların öyle hemen yelkenleri koy vermezdi.

Sevdiğini süründürürdü.

Belki yaptığı nazdan, belki de çevresinden çekindiği için.

Böyle ağır aşklar, ağır ağır işlerdi bizlerde.

Onun için aşklarımız kıymetliydi bizim neslin.

Şimdiki nesil ile bizim nesli kıyas ediyorum; arada dünyalar kadar fark var.

Bizim nesil nasıl doymayı biliyorsa, şimdiki nesil doymamaya programlanmış sanki.

Tatmin olmak nedir bilmez.

Bizim nesil üretti, çalıştı ve kazandı. Ama şimdiki nesilde ne üretmek var ne de çalışmak. Hep hazıra konmak var.

Saygı ve hürmet mi desen?

Ne arar?

Bizim nesil anamız babamız bizden bir şey isteyecek diye gözlerinin içine bakarken şimdiki nesil ebeveynine “kalkmışken bana da su doldur” diyecek kadar rahat.

Bizim nesil ufacık bir dijital kol saatiyle sevinirken şimdiki nesil cep telefonlarını neredeyse her sene değiştiriyorlar.

Şimdiki neslin aşklarına gelince, aşk mı denir bunlara Allah aşkına.

Hatta sevgi de denmez.

Şimdiki nesil sevdiği kıza hemen ulaşınca, hemen arkasına bakmadan bırakıyorlar.

Hoş ya bu sadece erkekler için de geçerli değil.

Bilgi artık şimdiki neslin avucunun içinde ama onun da pek kıymeti bilinmiyor.

Yazıyor internete, her türlü bilgi bulunuyor.

Onun için şimdiki nesil kitaplardan pek araştırmayı sevmez.

Kitaplardan araştırmayı sevmedikleri gibi kitaplarla da pek samimi değiller.

Bizim nesil büyüklerinden zılgıt yemeyi belki gururlarına yediremiyorlardı ama pişiyorlardı.

Şimdiki nesle değil zılgıt kötü bir bakış bile atamıyorsun.

Hele ki bir at, senin hemen üstüne çıkıyorlar.

Durmadan tükettiği için şimdiki nesil, tükettiklerinin hemen biteceği korkusu da salıyor.

Bir taraftan tüketirken bir taraftan da biriktirme telaşı içindeler.

Durmadan yiyorlar ama sağlıksız yiyorlar şimdiki nesil.

Yoğurt desen ekşimeyen bir yoğurt, süt desen UHT denen yağsız tatsız bir süt.

Şimdiki nesil eskilerin o lezzetli meyvelerinden de mahrumlar sebzelerinden de.

Çünkü bizler gibi organik beslenmiyor şimdiki nesil. Ne yazık ki yedikleri hep inorganik.

Bundan dolayı şimdiki nesil obezite olmuşlar. Bakarsın kalıplılar ama güç, kuvvet desen hak getire.

Şimdiki nesli biraz irdeledim ama doğruları da yazdığımı düşünüyorum.

Kusura bakmasınlar ama belki şimdiki nesil bu yazdıklarıma kızacaklar ancak doğruları da göz ardı etmemeliyiz.

Bu kıyaslamayı yaptıktan sonra düşünüyorum da şimdiki nesil böyle ise, ondan sonraki nesil acaba nasıl olacak?

Bunu düşündükçe de ben kendi neslim adına halime binlerce şükrediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
  • Özcan Karahan / 24 Nisan 2024 11:17

    Tamamıyla onaylıyorum yazdıklarınızı. Daha fazlası da var değinmediğiniz bizim açımızdan. Herkesin kendi özelinde yaşadıkları. Hepsi yaşandı geçti. Şimdiki çocuklar dinlemeye tenezzül etmiyorlar. Dinlemekten sıkılıp konuşmayı kesmemizi bekliyorlar sabırsızlıkla. Bizi ne alâka eder dercesine. Böyle işte!.

    Yanıtla (0) (0)
  • Bilal ertürk / 23 Nisan 2024 14:56

    Agzına kakemine sağlık azizim çok başarılı köşeyazısı çıkarmışsın duygularıma tercüman oldunuz Helal olsun Başarılarınızın devamını dilerim

    Yanıtla (0) (0)
  • Zerrin Yiğit / 23 Nisan 2024 10:46

    Söylediğin her şeye sonuna kadar katılıyorum. 3-5 yaşındaki çocukların cep telefonu, tableti var. Bilgiye erişmek kolay ama aynı zamanda bir çok tehlike de içeriyor. Bunun sadece çocuklar değil aileler de yeterince farkında değil. Kızıma ben çocukken televizyon yoktu demiştim. O da bana "o zaman ne seyrediyordunuz" diye sormuştu. Çocuklar televizyondaki dizilerde rol alan sanatçıları örnek alıyorlar. Bu ciddi bir toplumsal dejenerasyona yol açacak. Zaman değişiyor. Bilgiye erişim çok kolay. Bu hem iyi hem de kötü. Neyi öğrendiğine bağlı. Saygı, sevgi? Bunlar öğretilmiyor. Evde öğretseniz bile dışarıda çok farklı bir hayat var. Bu nedenle de mutsuz bir toplum doğuyor, şükretmeyi bilmeyen. Zenginler çok zengin oldu. Toplumun büyük kesimi ciddi fakirlik içinde. Tüm bunları çocuklar görüyorlar ve zengin olmaya özeniyorlar. Toplumda şiddet hiç bu kadar çok olmamıştı. Yani istediğini elde etmek. Her ne pahasına olursa olsun. Elde edemezsen de her şeyi yapmaya hakkın var. İşte böyle.

    Yanıtla (0) (0)
  • ERSAN Söyler / 23 Nisan 2024 06:39

    Güzel olmuş. Beğendim. Eline sağlık.

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa Bayraktar / 22 Nisan 2024 23:37

    Ben dedemle büyüdüm.Dedem 1920 lerin kuşaği ben ise 1970 lerin kuşaği olmama rağmen birçok konuda ortak noktada buluşa biliyoduk.Elktriğin yokluğunu oda yaşadi bende,varliğinida ayni şekilde yaşadik.Edep ,hayayi onlardan ögrendik ce yaşam biçimi edindik.Yani 1960 larin şartlariyla 1980 lerin şartlarinjn arasinda uçurum yoktu.Birinin haci murati varsa diğerinin Reno 12 si vardi.Lakin 1990 dan sonra çok hizli bir teknolijik maraton başladi.Normal yil akişina göre hesaplasak 500 yilda olacak teknolojik gelişmeler 30 yilda oldu.Bu durumda aynen sağanak yağmurun toprağin katmanlarina işlemeyip üstünden kayip gitmesi gibi,bu dönemde yetişen gençliğin örf adetlerimizi,gelenek göreneklerimizi edep ve hayayi sindiremeden hizlandirilmiş film gibi yaşamalarinin etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum.Düzelirmi bence düzelmez.Çünkü ençok vaktini neyle paylaşiyorsa insan ona benzer.Cep telefonlariyla geçirilen vakit hesaplandiğinda gençliğin robotlaşmasi gayet normal.Hissiyat beklenemez.

    Yanıtla (0) (0)