xxxx123
Biraz asimile olmaya ne dersiniz?
Kardeşim Mahmut, 1979'un bir aralık günü, öğretmen olarak tayin edildiği Erciş'e giderken, yolda donarak vefat etmişti.
Kardeşler arasında problem olmaz mı? Olur. Onun vefatının gecesi evde, erkek kardeşler olarak -biz altı erkek dört kız kardeştik ve onun gidişiyle beş erkek kardeş kalmıştık- aynı odada uyumaya çalışıyorduk. Şu sözler gelmişti dilime:
-Şimdi acaba içimizde Mahmut'a karşı en küçük bir kızgınlık duyan var mı?
Tabii ki yoktu. Acı her şeyi alıp götürmüştü ve geriye sadece Mahmut için gözyaşı, sevgi ve hasret kalmıştı.
....
Van-Erciş depremle sarsıldı, kadın-erkek, genç-yaşlı insanlar enkazın altında can verdi.
Dün Türkiye seferber oldu.
Sormak geliyor içimden:
-Orada bir önceki günkü öfkelerden, siyasi kamplaşmalardan eser kalmış mıdır? Orada PKK var mıydı, KCK ya da askeri operasyonlar?..
Yoktu, zaten olamazdı. Tüm Türkiye, Van'ın acısını dindirmek için seferber olmuştu. 1475 yardım ekibi yaraları sarmak için harekete geçmişti orada. Asker, sadece "kurtarma ekibi" olmuştu orada.
Kurtarma taburu orada, kaç BDP'liyi, kaç KCK mensubunu, hatta kaç kendini gizlemiş PKK'lıyı kurtarmıştır kim bilir?
Biz buyuz işte.
Kardeşlik bu.
Aslında, her şeyin bir adım ötesinde "kardeşlik" var. PKK cinnetine rağmen.
Los Angeles'ta bir Ermeni, ezanı duyduğunda gözyaşlarına boğuluyor. Neden? Kültürüne biraz Müslümanlık karıştığı için... Siz veya ben de bir Ermeni müzisyenin bestelediği eserle pekâlâ duygulanabiliriz, kültürümüze Ermeni rengi karıştığı için...
Sabah'ın pazar ekinde, İsrail Kültür Ataşesi Yinon Muallem ile yapılmış bir mülakat vardı. Başlığı şöyle konmuştu: "İstanbul'da kendimi Türk gibi hissediyorum."
Ben, geçen gün bir TV söyleşisinde, "Asimilasyon asimilasyon... Bunu öcü haline getirdik. Aslında Türkler ve Kürtler, hepimiz biraz asimile olmuşuzdur. Ben Türk'üm, Kürt'ün söylediği türkü ile içimde duygular kabarıyor, bir Kürt de pekâlâ çoluk-çocuğuyla, eşiyle, akrabası ile Türklük'le buluşuyor. Bir Türk'le evli olan Kürt'ün çocuklarının damarında hangi kavmi aidiyetin ağırlığını ölçmek mümkün ki" dedim.
Dün, Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün'ün, Rakidal'den Ezgi Başaran'a verdiği mülakatta rastladım benzeri bir değerlendirmeye... Şöyle diyordu Prof. Öğün:
"Bırakın herkes kendi halinde, kültürel, sivil süreçlerini yaşasın. O halin içinde hiçbir şey tek tip kalamaz zaten. Kürt Türkleşir, Türk Kürtleşir, Alevi Sünnileşir, Sünni Alevileşir. Hep dönüşüyoruz, kimsenin saf bir kültürel hali yok."
Evet aynen öyle.
Bir ülkede bin yıl birlikte yaşayacaksınız da, hiç birbirinizde erimeyeceksiniz, mümkün mü?
Belli ki Türk Kürt'te, Kürt Türk'te eridi.
Yüzde kaç benzeştik, bir yığın tahmin yürütülebilir.
Kimi damarlarımız yüzde yüz, kimisi belki yüzde 50, yüzde şu bu...
Şimdi bu birleşen yanlarımızı ayrıştırmaya yöneldiğimizde çok acı duyuyoruz. Evlat kaybı kadar acı... Türk'ün Kürt'ün bünyelerinden bir şeyler narkozsuz ameliyatla sökülüp alınmak isteniyor sanki.
Bunu Ankara "Türkleştirme" politikası ile başlatmış, doğru. Tabii sentezlenmeyi zorlamış.
Prof. Öğün'ün dediği gibi "Her milliyetçilik diğerini doğurmuş, Türk milliyetçiliğinden muzdarip olan Kürtler, bedel olarak Kürt milliyetçiliği ile ortaya çıkmış."
Çok acı bir şey ama Van'da, Erciş'te yaşanan "kardeşlik"ten ders alıp, yeni bir yola çıkmaya ne dersiniz? PKK, KCK ve türevler... Deprem sonrasında ne yaptınız, ses verin! Bu ülke insanının"kardeşliği"ni siz de aradınız mı?
Deprem, eminim ki tüm Türkiye'nin yüreğini dağladı. Türkiye, bir kişinin daha kurtulması için dua halinde bulundu. Ben de, bölgedeki kardeşlerime geçmiş olsun diyor, hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına, eş-dostlarına baş sağlığı diliyorum.