Bir Yorum

Sevgili Dostlar,

Epeydir bu köşede duygu ve düşüncelerimi sizinle paylaşıyorum. Bazan olumlu bazan olumsuz eleştiriler oluyorum. Bundan da her zaman mutluluk duyuyorum.

Ama ilk kez Mekke'ye Mektup adlı çalışmamla ilgili olarak çok ilginç ve içerikli bir eleştiri aldım. Bundan dolayı bu eleştiriyi sizlere de sunmak ve bu konuyu tartışmak istiyorum. Gerçi Hüseyin Hüsnü Sungur Beyefendi söylediklerinde tamamen haklı. Ancak, bu haklılığından dolayı Mekke'nin de değeri hiç bir zaman yitmez.

Kabe'nin etrafına koca koca binaların dikilmesi, sonradan görme Arap şarlatanlarının yapmış olduğu görgüsüzlükler benim ve benim gibi düşünen tüm müslümanların Mekke sevgisine gölge düşüremez. Çünkü, orada Efendimizin hatıraları var... Orası kutlu bir yer. Altın çamura düşmekle değerini kaybetmez.

Sözü fazla uzatmadan Sayın Hüseyin Hüsnü Sungur Beyefendi'nin eleştirisini buraya aktarıyorum;

" Evet Cezmi Bey,Mekke sorusuna ek noktasında devam etmek istiyorum.2007 Mayıs'ına kadar Mersin'de, özel bir kanalda 3.5yıl boyunca siyasi içerikli bir izlence yaptım;Kafdağı'nın Ardı idi yapımın adı,ben koymuştum bu adı.
Bir gün Suud Kralı Fahd öldü, Milliyet gazetesi, kralın açılan terekesinden, yalnızca İtalyanlar'a yaptırdığı, koleksiyon amaçlı spor araçların dolar cinsinden toplam bedelinin 250 milyon dolar kadar olduğunun belirtildiğini yazdı!!!


Ben de canlı yayında bu haberi verip yorumlarken, kendimi tutamayıp cehennemin dibine kadar yolun var, şeytan dedim.
1979 yazında, yurt dışında, staj amaçlı bulunduğum kentte bir dolu müslüman ülkeden talebe vardı.Oda arkadaşım Mısırlı Ahmed Gafur, bir cuma toplantısına götürdü beni. Çoğunluk Suudlu talebelerin olduğu bir yurttu, bulunduğumuz yer...Söz sırası bana geldiğinde, Suudlular'a devletlerinin adını İngilizce ve Arapça olarak söylemelerini rica ettim,ortaya!
KINGDOM OF SAUDI ARABIA dediler.


Peki dedim, mağdem kingdom of saudi arabia,böyle olabilmesinin Kur'an ve Sünnetullah'da, az ya da çok delilini gösterin! Oturmuşsunuz ahtapot gibi, gözleri sürmeli petrol şeyhleri, kuyuların başına, kıçınızı da ABD şeytanına teslim etmişsiniz, gelsin Filipinler'den 15'lik odalıklar, cariyeler, Ramazan geldi mi, alayınız yurtdışına rahat düz.... ve viski içmek için kaçarsınız da üstelik.


Servetin üstüne 15,20 aile çökmüşsünüz karabasan gibi,millete de gözlerini boyamak için,vergi yok,su parası yok,elektrik bedava...
 
Gel keyfim gel....
 
İşin bence daha utanılası tarafı, bu ülke Müslümanlar'ının hemen hemen hiç birisinin bu zulüm çarkına doğrudan veya dolaylı ihtarda bulunmaması.Ne diyor KİTAB!!!


Bir yerde bir zulüm mü var....
Üstüne git ve yok et...
 
Ona gücün yoksa, avazın çıktığı kadar bağır ve başkalarına duyur.
Ona da gücün yoksa, kalbinde mahkum et....
 
Dolayısıyla böyle romantik MEKKE izlenimleri,Medine hatıraları, aaah ,oof EFENDİMİZİN mezarının yanından geçtik, bir duygulandık ki sormayın,bütün alem ordaydı, siyahı-beyazı-sarısı.... Aman da ben öleyim senin yerine YA RESULALLAH, seni bir özlüyorum ki sorma, gibi çağdaş geyikler ve ikiyüzlülükler beni çıldırtıyor...


İşin tamamen ŞEKLİ TARAFI ölümcül revaç buluyor ve ölümüne bir YABANCILAŞMA ve giderek VEBA GİBİ de artıyor.İşin kolayı;aman efenim israiliyat...


Hadi ordan ne israiliyatı sen de denmeli bu durumda.


Bir köylülüktür, ilkelliktir, zevksizliktir, tüketim hastalığıdır ki almış başını gidiyor...


Birkaç gün önce çok yakın bir arkadaşım umreden geldi... İş yerine, hoşgeldine gittik...Benim de önümüzdeki 3 ya da 5yıl içinde, evvela umre ve bilahare hacc etme muradım var(dı)...


DEDİ Kİ yakın arkadaşım;


"Hüseyin abi,sen umre veya hacca gitme,ne olur....Neden birader dedim!Abi,sen gidersen haftasına suud polisi seni sınırdışı eder.O riyakarlıkları,şımarıklıkları,özellikle bizimkilerin yaptığı,görüp,dayanamazsın ve başlarsın adam döğmeye...
 
Ya da sıkı bir psikiatriste git,örneğin ((yakın arkadaşım,))KEMAL SAYAR hocaya,o sana bir hap falan verir,ufak tefek telkin ve bu şekilde  gidersen,olabilir,kaza bela çıkmaz herhalde..."

 
Hasılı kelam; bırakalım işin edebiyatını, mavi ve hoş gökyüzü rüyalarını, gerçeğe dönelim...


Malumunuzdur,eminim,RABİA HATUN'a atfedilen bir kıssa vardım,nakledeyim;


Muhterem,ahir ömründe MEKKE'yi ziyarete gider,bunu duyan KABE,Mekke'nin dışına kadar gider ve HATUN'u karşılamak ister.Lakin,yolda bir karışıklık olur,karşılaşamazlar.Kabe'yi, gelip de yerinde göremeyen muhterem,şaşkın gözlerle kendisine bakan müminlere,Kabe'ye ne olduğunu sorar!Onlar da,kendisini karşılamaya gittiğini,yolda karşılaşmış olmaları gerektiğini söyleyince,muhterem de,bana ne ondan yahu,ben SAHİBİNİ görmeye gelmiştim DER!
 
iyilikler ve güzellikler sizinle olsun
hüseyin"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum