Haşim AKIN
Bir Ramazan Klasiği, Hilal Ve Tefrika Aşkı
İslam'da önemsiz bir kavram yoktur. “Oruç daha çok önemlidir ama namaz daha az önemlidir veya ahlakını şurası çok önemlidir burası olmasa da olur” gibi bir cümle temelden yanlıştır. İslam bir bütündür, bir bütün olarak işe yarar. Yani ibadeti tam olan ama ahlakı eksik olan, ahlakı çok güzel olan ama ibadetini yapmamış olan bir Müslüman tiplemesi Allah'ın istediği ve razı olduğun bir kul örneği değildir.
Son günlerde “ben oruç tutmuyorum ama bugün oruç tutanların çoğu şöyle kötülükler yapıyor” tarzı açıklamalar moda oldu. Aslında bunların hepsi bir tür yansıtma yöntemi içeriyor. Onlar Allahtan uzak olunca kendilerini çok daha ahlaklı olmakla kandıracaklar. Herkes kendi içindeki söylüyor. Olması gerekenler ve uyulması icap eden kurallar bellidir.
Belki tüm bunların içinde bulamadığımız ve olmadığı için de beraberinde birçok hastalığı yaşadığımız asıl eksiklik; ümmetin birliği ve vahdetidir.
Bugün dünyada yaşanan ve Müslümanların içinde mücadele ettiği problemlerin en önemli sebebi vahdet duygusu ve bunu sağlayacak mekanizmanın eksikliğidir. Bir ve beraber olarak hareket edememeleri, onları kuşatan olaylara ortak reaksiyon gösterememe hastalığı herkesi paramparça etmiştir. Bu Paramparça olma durumundan da en çok Müslümanların karşısındakiler yaralanmaktadır. Bu parçalanmışlığı onların istediği ve bunu körükledikleri kesindir. Lakin bizim tefrika aşkımız da yok sayılamaz.
Biz bu parça olmayı, bölünmeyi birçok olayda hissederiz. En çok da Ramazan gelince hissederiz. Birbirine yakın ülkelerden birisinde hilal görülür, diğerinde görülemez. Bunların bir kısmının siyasi mülahazalarla sonuç verdiğini biliyoruz. Aksini iddia etmek gerçekten çok zor...
Türkiye’de ve bunun gibi bazı ülkelerde bu işler hesaplama yöntemiyle yapılıyor olsa da Burkina Faso da Ramazan'a hilalin görülmesiyle başlayacağız. “Biz ümmi bir toplumuz. Okuma yazma bilmeyiz. ...” (Buhari savm 12) diye başlayan hadisi şerifler bize o dönem için vaz geçilmez bir kuralı yani hilalin gözle görülmesini şart koşuyor.
Ancak bugün şartlar değişti. Hiç kimse namaz vakitleri için yere bir çizgi çizip gölge hesabı yapmıyor.
Burkina Faso’nun Müslüman dernekler Konfederasyonu ülkenin değişik yerlerinde hilali gözetlemek için ekipler göndermiş. Bunlardan birisi de bizim kullandığımız binanın çatısı olacakmış. Burası şehrin merkezinde bir yer. Çok yüksek olmasa da emsallerine göre iyi. Buraya gelip bir teleskop kuracaklar ve hilali görmeye çalışacağız. Ben bunu duyunca buna biraz gülerek yaklaştım. Şayet teleskopla görüldüğü zaman gördük sayıyorsak rasathanedekiler daha güzel görüyorlar. Niye onları kabul etmiyoruz?
Olaylara gayet zekice ama geleneksel anlayışları terk etmeyi bir ölüm gibi gören yerli bir kardeşe sordum. “Üstat, teleskopla görseniz ama çıplak gözle görememiş olsanız, durum ne olacak?” çok da düşünmeden cevabını verdi. “Değişik yerlerde gözleme ekipleri var. Bilgiler toplanacak.” Ancak ben ikinci bir soruyla sonucu merak ettim. “Peki, hiçbir yerde normal olarak görülmedi. Ama siz sadece burada teleskopla görebildiniz. Ne olacak durum?” tabi bu daha farklı bir soru olunca top taca gitti. “Âlimler oturup bir kara verecektir.”
Zira burada zor bir durum var. Sadece teleskobun tespitini yok sayacaksak niçin getirdik? Bunu kabul ediyorsak diğerlerinin suçu ne?
Tabii ülkede toz mevsimi. Normalde gündüz güneşi bile göremiyoruz tozdan. Toz bulutlardan arkasında ısıtıyor. Hal böyle olunca hilal görmek de mümkün olmadı. Göremediklerine dair kararı da ancak gece on buçukta açıklayabildiler. Başka konularda çok güvendiğimiz ve kullandığımız bu teknolojinin burada devre dışı kalması kimin işine yarıyor olmalı?
Aynı gün oruç tutup aynı gün bayram yapabilmeyi başaramayan bir ümmet var burada.
Allah bu ramazanın hayır ve bereketini üzerimizden eksik etmesin.
Sonunda arınarak, durularak ve dirilerek çıkabilmeyi nasip etsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.