Serhat OĞUZ
Bİr Öğretmenin Gözüyle Eğitim Sistemimiz 1
Eğitim-öğretim sistemimizde pek çok sorunun olduğu herkesin malumudur. Sorunların varlığından haberdar olmak çözümün ilk şartıdır. Sonra da eğitim sisteminin içinde yer alan herkesin çözüm üretme konusunda samimi olmaları gerekiyor. Sistemin aksayan yönlerini tek taraflı düşünüp kişileri karalamak ya da yıpratma amacında olan samimiyetsizler sorun üretme fabrikası olurlar. Ya da tam tersi bir tutum benimseyip sistemin işleyen yönlerini öne çıkarıp birilerine methiyeler düzmek, pek çok sorunun üzerini örtmekten başka bir işe yaramaz. Temel hareket noktamız çözüm üretmekse, ifrat ve tefrit uçurumuna düşmeden dengeli bir yol benimsemeliyiz.
Yazı dizisi halinde yayınlayacağım tespit, eleştiri ve çözüm önerilerimde; elimden geldiğince bu dengeli tavrı korumaya çalışacağım.
Yazılarımı şu ana başlıklar altında derinleştirmek istiyorum:
1. Öğretmen-Okul
2. Öğrenci
3. Veli
4. Sosyal ortam
Öğretmen-Okul
Bugün bir öğretmenin eğitim sistemine girmeden evvel aldığı eğitim yeterli midir? Elbette hayır. Eğitim Fakültelerinde okutulan pek çok dersin ilköğretim ve ortaöğretimde karşılığı yoktur. Hatta şunu söyleyebilirim ki, mesleğe ilk adımları atan pek çok genç öğretmen, fakültede kendisine öğretilen bilgileri unutmakla işe başlamaktadır. Formasyon derslerinde okutulan kitapların büyük bir kısmı telif değil çeviri ya da yabancı eserlerden uyarlanan kitaplardır. Dolayısıyla bu kitapların, mevcut eğitim sistemimizi öğretmen adaylarına tanıttığını söyleyemeyiz. Bu derslerde bambaşka modeller üzerine üretilen bilgiler anlatılmaktadır. Mesela müfettişlerin eğitim sistemimiz içindeki yerine bu formasyon kitaplarında rastlayamazsınız. Çünkü özellikle bu tür kitapların çevrildiği batı ülkelerinde bizim sistemimizdekine benzer bir müfettişlik mesleği yoktur.
Mezun olan genç öğretmenler eğitim siteminin içine girdiklerinde yabancı bir mahalleye girmişçesine bocalıyorlar. İşte bu yakın temastan sonra anlıyorlar ki fakültede eğitim dersi adıyla anlatılan pek çok bilgiyi unutmaları gerekiyor. Peki, ne yapmak gerekiyor?
Eğitim fakültelerine giden öğrenciler ilk yıllarından itibaren ilköğretim ve liselerde tecrübeli öğretmenlerin yanında derse girmelidir. Bu uygulama derslerinde raporlar hazırlanmalı ve bunlar fakültelerdeki eğitim derslerinde tartışılmalı, çözümler üretilmeli öğretmen adaylarının mevcut sistemin realiteleriyle “öğretmen” olarak yüzleştirilmesi sağlanmalıdır.
Öğretmen adaylarına öğretilen alan bilgilerine de mutlaka bir sınırlandırma getirilmelidir. Mesela eğitim fakültelerinin Türkçe-Türk dili ve edebiyatı bölümlerinde Göktürk, Uygur ve Kril alfabesi gösterilmektedir. Bu bilgilerin ortaöğretimde karşılığı yoktur. Öğretmen adayı boşu boşuna bunları öğrenmektedir. Bu bilgilerin lazım olacağı yer Eski Türkçe alanında yüksek lisans ya da doktora çalışmalarıdır. Bu alanda akademik çalışmalara yönelen eğitim fakültesi mezunlarının oranı yüzde bir bile değildir.
Peki, öğretmen adaylarına işe başladıklarında ihtiyaç duymayacakları bu tür bilgilerin ısrarla öğretilme amacı nedir?
Konuya sonraki yazımda devam edeceğim.
Muhabbetle kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.