Ufuk ÇOKSÜRER

Ufuk ÇOKSÜRER

BİR KENYALIYLA BİR KONYALININ TERÖRE BAKIŞI!

İsveç'te yaşıyorum. Kenyalı bir arkadaşım var; Müslüman kendisi.

 

Kendisini hiç tanımayan birisi bile ilk bakışta onun açlık, yoksulluk ve mahrumiyetle lebâleb bir hayattan geldiğini hemencecik anlayabilir.

 

Biraz görgü yoksunu bu arkadaş. Oturup kalkmasını pek bilememesi ve bazen yemeğini elle yemesi bunu ispatlar mahiyette.Ama O'nun "mümin olması" bütün menfî bu hususiyetlerini kapatmaya yetiyor da artıyor bile. 


Meselâ öyle bir selâm verişi var ki, aman yarabbi! Hem başını öne eğiyor, hem hazır ol vaziyeti alıyor, hem elini kalbine götürüyor ve en nihayetinde yumuşak bir dille "Selâmün Aleyküm" diyor; yani 6-7 organını kullanarak veriyor Allah selâmını..

Yolda karşılaştık gene bugün..Selamlaştık.Daha "nasılsın" diye sormaya fırsat vermeden, gülerek iki elini de yana açıp "Maşallah Türki" diye bağırdı.

 

"Ne oldu?" dedim.


"İsrail, Türkiye'den özür diledi, yetmedi tazminat ödettirdi, yetmedi Gazze ablukasını kaldırttı" diye cevap verdi.

 

"Evet, öyle ol.." dememe fırsat vermeden devam etti gene heyecanlı heyecanlı: "Rusya da hatasını anladı ve Türkiye'yle dost kalmaya karar verdi; sevinçliyim; sevinçliyim çünkü artık Türkiye'nin basit ve güçsüz bir ülke olmadığını anladılar elhamdülillah" dedi.

 

"Türkiye'nin güçlenmesini istemediklerinden ötürü son zamanlarda terör saldırılarını büsbütün arttırdılar" diye de ekledi sonra.

 

Ben donup kalmıştım. Ne yalan söyleyeyim, Türkiye'nin yerini haritadan bile gösteremeyeceğini zannettiğim bu Kenyalı'nın, Türkiye'nin bütün ahvâline vakıf olduğunu görüyordum. Türkiye'nin dış politikasını tek tek okumaya devam etti sonra...Arabistan, Katar vs.

Türkiye'den onbinlerce km ötede bir ülke olan Kenya'dan gelen birisi bile, evinin penceresi TBMM'nin bahçesine bakan bir Çankayalı'dan çok daha iyi hakikatleri görebiliyordu!

Eğitimsizdi; ama bizim iki üniversite bitiren, bilmem Fransız Sorbonne'larda master yapmış profösörlerden, gazetecilerden çok daha iyi siyâsî tahliller yapabiliyordu.

 

Her şeyden önemlisi Türkiye'nin başarısıyla seviniyor, üzüntüsüyle üzülüyordu. Ve kuvvetle muhtemel diyordu ki, "ben sadece kendi ülkemi düşünsem sadece benim ülkem kurtulur ama Türkiye başarılı olursa bütün Müslüman âlemi kurtulur!"

Bir başka arkadaşla daha karşılaştım. Bu sefer ki Türk'tü. Konyalı. Kısa bir afaki sohbetten sonra başladı zırvalamaya: "İŞİD'i beslersen İstanbul'daki patlamalar tabii ki olur; Rusya uçağını niye düşürüyorsun milleti bize düşman ediyorsun; Türkiye'nin geleceği çok karanlık" ve daha bir sürü hezeyan, bir sürü herze...

 

Demek ki, hadisâta hangi zaviyeden baktığımızın çok önemli olduğu sonucu hâsıl oldu bu olaydan sonra bende.
Eğer hadisâta "hayır dürbünüyle" bakarsak "hayır", "şer dürbünüyle" bakarsak "şeri" görüyoruz.

Tabii hayrı seçen hür bir irade ile şeri seçen hür bir irade arasındaki mesabe farkını bilmem anlatmama gerek var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum