Bir kafası karışığın sayıklamaları

Bütün yaptığı iş, kendi kafa karışıklığını bana da bulaştırmak olan eski dostun kapıma dayandığını görünce söyleyeceği önemli bir şey olduğunu anladım. Öyleymiş. “Yanlış yapıyorsun demeye geldim” dedi bana. Dediği özetle şu: Gazeteci göründüğü halde ikinci işi olan tiplerle uğraşmanın şimdi sırası değil...

“Önemli bir operasyonu berbat edeceksin” diye fısıldadı.

İstihbarat örgütüyle ilişkili 23 kişiden oluşan gazeteciler listesinin yıllardır peşindeyim. İlk sırada yer alan geçmişin etkili bir gazetecisinin ismini listeye göz atma fırsatı bulmuş meslektaştan öğrenmiştim. Sonlara doğru yer aldığını sandığım bir başka ismi ise bilebilecek konumdaki kişilerin fâş etmesinden sonra bu sütunda defalarca deşifre etmiştim.

Konuya son değinmemde isim vermediğim halde, kafası karışık dostum, yanlış sonuçlar doğurabilecek bir iş yaptığım iddiasında...

Konuşmasından, kafasını yeni bir gazete projesine taktığını anladım. Kendimi Nur Serter'in üniversite girişine kurduğu ikna odasına çekilmiş genç kız ürkekliğinde hissetmeme sebep olan tespitlerini birbiri ardına sıraladı.

“Böyle bir zamanda yeni bir günlük gazete çıkarmak sana akıl kârı geliyor mu? Hani patronların tanım gereği akıllı insanlar olduğunu, aldıkları her kararın rasyonel olduğunu iddia edersin. Patronlar risk de alır, ama o da genellikle hesaplı bir risk olur. Bugünün kriz ortamında, özellikle satış rakamları hızla düşerken, gazete çıkarmak sence nasıl bir aklın eseri?”

Sorusuna verebilecek bir cevap bulamadım. “Yeni gazete çıkacak çıkmasına, ama uzun süreyle ayakta kalacağını sanmıyorum” cümlesini işittiğimdeyse “İnşallah yaşar, pek çok gazeteciye ekmek kapısı olur” sözleri döküldü dudağımdan...

Kriz pek çok gazeteciyi işinden etti, ediyor... Daralan piyasa ise kabiliyetli meslektaşların bile işsiz-güçsüz dolaşmasına yol açıyor... Burnundan kıl aldırmayan gruplarda bile tarihinde ilk kez maaşlar geç ödeniyor... “Yeter artık” diye baş kaldırmak isteyebilecek isyankâr gazeteciler, “İşsiz kalırım, yeni iş de bulamam” endişesiyle aslında yapmayacağı işlere gönüllü yazılabilir hale geliyor...

Böyle bir ortamda bir değil birden fazla gazete çıksa, yeni TV kanalları açılsa, ya da mevcut yayın organları el değiştirse iyi olmaz mı? Elbette olur.

“Ben de çıkmasın demiyorum” dedi kafa karıştırıcı dost. “Gazete çıksın, hem de mümkün olabilen en geniş ve güçlü kadroyla çıksın. Emin Çölaşan da Bekir Coşkun da içinde olsun. Hatta başka gazetelerden onlarla aynı çizgiyi paylaşan başkaları da transfer edilsin. Ediliyor da, daha fazlası o gazeteye geçsin...”

Takıldığı nokta, kriz döneminde çıkacak yeni gazetenin uzun ömürlü olamayacağı gibime geldi. Bugün hâlâ çok satar gibi görünen gazetelerin bazısı dağıtım şirketi makyajıyla o kadar satar görünüyormuş... Yeni gazetenin âkıbeti bu yüzden uzun ömürlü olamazmış... “Patron da başarısızlığı kolay hazmeden, göğsüne taş basarak bekleyen biri değil” dedi dostum.

Gerçekten de öyle. Büyüklerle yarışsın diye kurduğu ve bugüne kadar yüz milyonun üzerinde dolar yatırdığı televizyon kanalını bir günde yokluğa mahkum ediverdi patron. O kanalın frekanslarını habercilik yapsın diye kurulmuş öteki televizyonuna aktararak... Reyting listelerinde yükselmesini beklediği o kanal da bekleneni getirmezse?

İşten anlayanlar, “Patronun başarısızlığa tahammülü olacağını sanmıyoruz” görüşündeler...

“Gördün mü?” diye kükredi kafa karıştırıcı dost bu itirafım üzerine, “Kendin söyledin, patron ikinci bir başarısızlığı kaldıramaz diye; aynı patron gazetede yaşanacak başarısızlığı da kaldıramayacaktır... Özellikle birkaç yüz milyon doları gazete projesine yatırmışken...”

Para kendisinin değil mi? Krizi fırsat görüp medya piyasasına özellikle şimdi giriş yapmak isteyebilir. Gazete çıkınca oradan alacağı destekle TV kanalının izlenirliği de artabilir. TV-gazete sırt sırta verirse güçlü bir grup olabilir...

“Sen öyle zannet” dedi dostum.

Konuşmasından çıkardığım, başarısızlığı, kriz şartlarında gazete çıkarmaya vermediği... Bu işle görevlendirilenlerin sıfırdan bu işi kotaramayacak kişiler olduğuna inanıyor o. “Öyle de olsa böyle de, bu yolun sonu çıkmaz sokak” diyerek kafamı yine karıştırmayı başardı.

“İyi de” dedim, “Bu konu ile benim 'istihbarat örgütlerine çalışan gazeteciler' merakım arasında ne gibi bir irtibat var? 'Operasyon' deyip duruyorsun, operasyon bunun neresinde?”

Güldü ve “Sen şimdi kendini tutamaz ve bu konuştuklarımızın hepsini yazarsın; söyleyeyim de 'operasyon' da fos çıksın, öyle mi?” dedi.

Ne demek istediğini belki siz anlarsınız diye yazdım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.