Fatma Ç. KABADAYI
BİR, İKİ ÜÇ, MOTOR…
Geçenlerde teftiş için okul müdiremiz dersime girdi. Kırmızı sandalyeyi pencere kenarına aldı, evraklarımı istedi, notlar düşerken bir yandan da dersi nasıl işlediğimizi gözlemledi. Olduğum gibiydim, öyle de olmalı.
Biz ilkokulda cevabını bildiğimiz sorulara bile parmak kaldıramazdık. Eziktik, utanırdık, yanlış söylerim korkusu vardı içimizde, korkumuz gözlerimizden okunur endişesiyle de başımızı öne eğer, öğretmene bizim düşündüğümüzden daha basitini söyleyen öğrenciyi ve aldığı aferinleri üzüntüyle dinlerdik. Şimdi parmak kaldırıp bunları söylemek için çok geç, biliyorum.
Bir öğrenciye verebileceğiniz her bilgiyi verebilmelisiniz. Öğretmeni limon gibi sıkması gereken öğrenciye bilgi limonunu nasıl değerlendireceğini de öğretmeliyiz. Ailenin yetişemediğinde öğretmen yetişmeli. Ben tırnağını kestiğim öğrencilerime “Bunu nasıl yapıyorsun, tiksinmiyor musun?” diye soranlara şaşırarak bakmış insanım. Hani öğretmen anne babaydı? İnsan evladından tiksinir mi?
Okul öncesi öğretmeni olarak birçok hedefimiz var. Temel eğitim aileden sonra bizde başlıyor. Üzerimize düşen ne çok sorumluluk var anlatamam. Hedeflerimin arasında kendine güvenen, başarılı, hayata olumlu bakan, problem çözebilen bireyler yetiştirmek önde gelir.
Bunlar zor görünse de elimden geleni yapıyorum.
Öğrencilerimle arada masal çekiyoruz. Bu seviyeye gelmeleri için önce rol yapmanın ne olduğunu ilk aylarda öğretmek gerekiyor. “Kızgın bak, mutlu görün, üzgün ol,” diyerek basit çalışmaların ardından evet şimdi ayağın takılıp düştün, canlardır yağmur ol yağ, kelebek ol uç derken yılsonunda masal çekimi ile noktaladık.
Masalları çekerken fark ettim ki hepsi birer yetenek ve ben bunu ortaya çıkardığım için çok şanslıyım. Aslında kimsenin kırmızı başlıklı kız ya da pamuk prensesi bilmediğinden değil elbette. Tamam, aileleri internet aracılığı ile gönderdiğimiz çekimlerimizi seyrederken çocuklarıyla gurur duyuyorlar ama bu onlar için bir başlangıç, herkes farkında ki her çocuk bir cevher. Nasıl yetiştirdiğiniz çok önemli… Çekimler sırasında kendine güveni gelen çocuğun hayatta daha başarılı olacağına inanıyorum. Kurtun nine kılağına girdiğinde ses tonunu değiştirmesi bile bir şeyleri başardığımızın kanıtı.
İstiyorum ki bizim gibi ezik olmasınlar, bildikleri sorulara parmak kaldırsınlar. Hayatları korkarak değil övünerek geçsin.
Teftişimiz sırasında çektiğimiz masalları izleyen müdiremiz daha önceki çalışmalarımızı bildiğinden dolayı şaşkın değildi. Biz olaya konsantrelerini artırmak ve işin ciddiyetini fark ettirmek amaçlı “Bir iki üç motor” diye seslendiğimizde beş yaşındaki hiçbir öğrenciden ses çıkmıyordu. Kameraya yansıyacağını ve aileleri izledikleri zaman sadece oyuncu olan kendilerinin sesini duymak istediklerini artık anlamışlardı.
“Yönetmen olmak çok zor” diyerek yaptıklarımızın farkında olan öğrencilerimiz de var, sosyal etkinliklere lider olmak için parmakları inmeyenlerde…
Kısacası ben teftişten kaç aldım bilmem ama çocuklar benden hep tam puan alıyor.
Daha ne olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.