Bir Holding Hikâyesi…

 

 

Bir Holding Hikâyesi…

 

 

Yıllar önceydi…

 

Kamuoyunda “İslami Holding” diye nitelendirilen şirketlerin popüler olduğu bir dönemdeydik. Başarılı bir iki örnekten sonra pek çoğu Konya’da olmak üzere Anadolu’nun her yerinde sayıları 100'e yaklaşan holdinglere her gün bir yenisi daha ekleniyordu.

 

Bu Holdinglerin en büyüğünde 6 işletmeden oluşan bir grubun yöneticisi olan arkadaşım “ilk fırsatta Holdingden ayrılmak istediğini” söyledi. Şok olmuştum. Yüzlerce kişiyi ve 6 işletmeyi yönetiyordu, bir ürün grubunda ABD’ye yapılan ihracat sebebiyle “rekor kıran” bir başarıya imza atmıştı. Ciddi maddi imkânlara sahipti. Çok kısa sürede güzel bir semtte ev sahibi olmuştu. Yüksek ücreti güçlü yan haklarla desteklenmişti.

 

Çok şaşırmıştım.

 

“Neden?” Diye sordum.

 

Beni daha da şaşırtan bir cevap aldım.

 

“Sistem çok yakında çökecek. O zaman ben içerde olmak istemiyorum. Başarılı iken bu işe nokta koymak istiyorum.”

 

Bahsettiğim dönemde O holding onlarca fabrikaya, işletmeye ve marketlere sahip 10 binlerle ifade edilecek çalışan sayısıyla gözde bir yapıydı. Ayrıntıya girdik. Anlattı. Dinledikçe afallıyordum. Akılsızca yapılan yatırımlardan, hiçbir mantığa ve fizibiliteye dayanmayan şirket satın almalardan, holding odalarını dolduran liyakatsiz holding yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin akrabalarından, satın almalardaki yolsuzluklara kadar…

 

Anlattı, anlattı…

 

Aslında benim gördüğüm holding o kadar güçlüydü ki arkadaşımdan bile şüphelendim. İnanmak istemedim. Kendi sorunları olabilir, ayrılma kararını haklı çıkarmak için senaryo yazıyor olabilir mi diye düşündüm.

 

Arkadaşım dediğini yaptı kendi işini kurdu. Sanırım oradaki imkânlarına hiçbir zaman ulaşamadı; ama holding çökerken içerde olmamayı başardı. Maalesef haklı çıkmıştı.

 

Sonrasında yaşadığımız gelişmeleri hepimiz biliyoruz. Bunların en az “40” ının “tabela şirketi” olduğu ortaya çıktı. Onlar zaten dağılıp gitti. Ama içlerinde sağlam olanları da 28 Şubat sürecinde başlatılan kampanyalar ve çürüklerin oluşturduğu anaforda yok olup gittiler.

 

 

Bu konuyu irdelemek aslında müstakil bir araştırma konusu…

 

Bunu çok iyi biliyorum.

 

Sadece şunları söylemekle yetineyim: Elbette “Holding” yapılanmalarının bir kısmının yukarıda saydığım pek çok sorunu vardı. Reel değillerdi. Kötü yönetiliyorlardı, pek çok yolsuzluk sarmalındaydılar. Ama buralara para gönderen gurbetçiler de çok masum değillerdi. İçlerinde “dini” ve “milli” sebeplerle bu yapıları destekleyen ve ortak olanlar elbette vardı. Ama pek çoğu bu görüntü perdesi arkasında “kar” amaçlı yatırım peşindeydiler. En iyi döneminde süper döviz hesabına bile %11-12 faiz ödenirken, döviz bazında yüzde 20-25 kar garantisine “nasıl olur” “bu işte bir bit yeniği olmasın” demeden koşturarak ortak oluyorlardı. Sadece paraları kendilerinden toplayıp şirketlere akıtan aracılara bile ödenen payların reel piyasa karlarının üzerinde olduğu dönemlerde bile konuyu hiç sorgulamadılar. Onlar kâğıt üzerinde büyüyen paraları ile mutluydular.

 

Şirketlerde mutluydu. Bol vaatlerle para topluyor. Akılsızca yatırımlar yapıyor, on binlerce insanı istihdam ediyorlardı. Holding yöneticileri çok kısa sürede aile şirketi yönetmekten daha rahat bir şekilde davranmaya, başlangıçtakinin aksine lüks bir hayat içerisinde yaşamaya ve yakın çevresini de ihya etmeye başlamışlardı.

 

Bu mutluluk çemberi 28 Şubat sürecinin de katkısıyla bozulmaya başladı. Önce hepsi toptan kötü ilan edildi; gelen paralar kesildi, sonrasında da mevcut ortaklar paralarını geri istemeye başladılar. Tabela şirketleri hemen yok oldu. Arkalarında pek çok da mağdur bırakarak. İyi yönetilenler ise rüzgara dayanamadılar. Birer birer yok oldular ya da küçüldüler.

 

Onların içerisinde bir Holding hep farklıydı. İttifak Holding. Para (sermaye) toplarken de, yatırım kararı verirken de çok dikkatliydi. Rüzgârdan etkilendi, sarsıldı ama yıkılmadı. Hep ayakta kaldı. Sağlam ama küçük adımlarla da büyümeye devam etti.

 

İttifak Holding bugünlerde büyük bir sınavdan daha geçiyor. Sermaye Piyasası Kurulu’na kayıtlı olan İttifak Holding hisseleri, 31 Aralık 2009 itibariyle İMKB’de işlem görmeye başladı. Açılış fiyatı 58, 5 olan hisseler yağmur gibi satışlarla defalarca taban yaptı. Ben bu yazıyı kaleme aldığım sırada 28.00 dan işlem görüyordu. Yani eriyip gitmişti.

 

12 bin çalışanı, Adese, Selva gibi marka bilinirliği yüksek olanlar dahil 18 şirkete sahip holdingin bu badireyi de atlatacağını düşünüyorum. İttifak’ın yaşadıkları kendi dinamiklerinden de bağımsız pek çok faktöre bağlı. En önemlisi de bu tip yapılanmalara duyulan güvensizliğin son faturası da İttifak’a çıkarılmış oldu.

 

 

Hisse senetlerindeki düşüşün arkasında açılış fiyatının yüksek tutulması yanı sıra yıllardır oluşturulan psikoloji ile paralarını sistemden çekme fırsatı kollayanların “ellerine geçen fırsatı” bence yanlış kullanmaları yatmaktadır.

 

İttifak Holding’in süreci paniğe kapılmadan rasyonel ve bilimsel bir şekilde yönetip bu krizden de çıkacağını ve gelecekte de var olmaya devam edeceğini umuyorum.

 

unalsade@mynet.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum