Muhteşem TIRAŞ

Muhteşem TIRAŞ

Bir Hilal Uğruna

HENÜZ yeni güvey idin... İki küçük yetim kardeşin vardı. Kardeşlerini ve karnındaki bebeği ile karını Allah’a emanet ederek asker kınalı ellerinle şanlı orduya teslim olmuş, daha sonra Çanakkale cephesine sevk edilmiştin.

Bir Hilâl uğruna!

Yüz binlerce yiğit arkadaşınla birlikte çelik gibi yüreğin ve iman dolu göğsünle düşmanla amansız bir savaşa tutuşmuş, kimi zaman aç, kimi zaman susuz siper etmiştin göğsünü yedi düvele…  “Çanakkale geçilemez!” diye haykırırken düşmana; Çanakkale Destanı’nın bir parçası olacağının farkında bile değildin. Hangi alayda, hangi bölükte hangi tepede, hangi bayırda idin, kim bilir!? Kaç bomba yakınına düştü, kaç kurşun arkadaşlarına isabet etti, kaç kişi kucağında can verdi? Kaç yaralıya matarandan su içirdin, Allah bilir!? Kulakları sağır eden top sesleri arasında, kumanyanı düşman kadar acımasız karasineklerle paylaşıyor; kanını, bedenine konan binlerce sivrisineğe yem ediyordun. Ceset ve lağım kokuları arasında daldığın uykudan kaç kez bomba sesleriyle uyandın acaba? Bu mübarek toprakları aslanlar gibi savunurken, bir yandan da geride bıraktığın karını, küçük oğlunu ve küçük kardeşlerini kim bilir kaç kere düşünüp, kaç kere dualar ettin? Ta ki o kahpe top mermisi sana isabet edip de bedenini parçalayana dek… Sen şanlı yolculukla şühedaya karışırken; kanın mürekkep, bedenin kalem olmuş, Çanakkale Destanı’nı yazıyor, vatan toprağının açacak çiçeklerine can veriyordu. Garbın duvarını delen çelik yüreğin torunlarına onur aktarıyor, memleket sevdalılarına ilham oluyordu. Çanakkale geçilememişti, geçilemezdi zaten…

Bir mezar taşın bile yok. Şimdi kaç ağaç gölgeliyor bedeninin parçalarını, kaç çiçek örtüyor üzerini, bilinmez! Ama bildiğim şu ki: “Hâleler altındasın, şehitler katındasın./ Ey, bir hilâl uğuruna batan güneş!”

Düşman, üzerinize zehirli çivileri, zehirli bombaları yağdırırken bile, sen ve arkadaşların düşmana nasıl merhamet edilebileceğinin en bariz örneğini veriyordunuz tüm cihana… Bir milletin vatanı için neler yapabileceğini haykırıyordunuz. Ah o servilerin, ah o çınarların dili olsa da anlatsa keşke… Sizler canlarınızı bu mukaddes topraklar için adayıp bizlere emanet ederken; nereden bilecektiniz ki gün gelip gün geçecek, düşman askerine neredeyse hatim indirecek bir güruhun peydahlanacağını… Nereden bilecektiniz, ölüme koşarak gitmenize vesile olan iman gücünüzle alay edileceğini… Nene Hatun’dan, Kara Fatma’dan, Sütçü İmam’dan ve ecdadından utanırken; ninesinin ırzına geçen Fransız’a, Yunan’a hayran cibilliyetsizlerin türeyeceğini... Nereden bilecektiniz, minareleri gördüğünde kudurup, cami avlusunda anırırken, cenabet papaza hayran, kilisede mum yakmaya meraklı züppelerin ortalıkta cirit atacağını… Nereden bilecektiniz, anaların örtüsünü, babaların sakalını gericilik sayarken; çağdaşlığı kız çocuklarının iç çamaşırında arayan sapıkların memleketin üstüne çökeceğini… Nereden bilecektiniz, hem ecdadının fethettiği toprakta yaşayıp, hem de ecdadına söven zibidilerin “asil evlat” sayılacağını…

Elbette bilemezdiniz…

Ancak bilmelisiniz ki, bu topraklarda her ne kadar atılan fitne/fesat tohumları yeşerip, ayrık otu gibi etrafı sarmış olsa da; Alperenlerin, Fatihlerin, Sütçü İmamların ve Mehmet Akiflerin tohumları da yeşermiştir. Ağızlarında hâlâ Nene Hatunların, Kara Fatmaların temiz sütü kokan milyonlarca cevher var. Bu milyonlar gerektiğinde “Bir Hilâl uğruna batacak güneşler” olmaya aday... Kiminin adı Hasan, kiminin adı Mehmet… Kimi Haso, kimi Memo... Kimi Ökkeş, kimi Şehmuz, kimi Temel… Ayak bastığı toprakların Şüheda kanıyla sulandığının bilinciyle; ne imanını, ne namusunu, ne hürriyetini ne de geleneğini soysuz züppe takımına çiğnetmeyecek kadar şuurlu… Her biri birer Alparslan, her biri birer Fatih, her biri birer Yavuz… Çınarlara, servilere mahcup olmayacak kadar yiğit, gerekirse tarihi yeniden yazacak kadar cevval…

Sevgili Dedeciğim!

Aradan tam doksan beş yıl geçti. Çanakkale Boğazı “Dur yolcu!” demeye devam ediyor. Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız... Seni, sizleri ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle yadetmeye hep devam edeceğiz. Hakkınızı helâl edin, nur içinde yatın!

haberajanda.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum