Naim ÖZGÜNER
Bilimde Doğunun ve Batının Öncüleri
Batıyı iki grupta değerlendirebiliriz.
- Grup batılı ilim adamları
- Grup batılı diktatörler.
Her iki grubu da biraz yakından tanıyalım. Sonra doğuya yani Müslüman ilim dünyasını tanıyalım.
İngilizlerin büyük şairi Milton (1608-1674) kaybolmuş cennet adlı eserini yazdığı zaman gözleri görmüyordu. Sekreterliğini ise kızları yapıyordu.
Amerikalı Bancroft “Birleşik Amerikanın Tarihi” adlı eserini 26 yılda tamamlamıştır.
Alexandır Dumas 40 sene boyunca günde 16 saat yazdı.
Beethoven (1758-1828) dokuzuncu senfoni eserini, tamamen sağırlaştığında yazmıştı. İlk eserini 13 yaşında besteledi.
Mozart, borç ve hastalıklar içerisinde kıvranırken eserlerini göstermek için çaldığı bütün kapılardan kovulmuştur. Fakat konserler vermeye 6 yaşında başlamıştır.
Ünlü ressam ve Heykeltıraş Michelangelo (1475-1564) Hz. İsa yı Hz. Meryem’in kolları arasında gösteren heykelini bitirdiğinde 87 yaşındaydı. “Nasılsın, neler yapıyorsun?” diye soranlara: “Hala öğreniyorum” olmuştur.
Bill Gates, 1975 yılında Harward Üniversitesinden atılmıştı. Aynı yıl arkadaşıyla Microsoft firmasını kurdu. Bu gün dünyanın en zengin insanı.
Newton cazibe yani yer çekimi kanununu keşfettiği zaman 24 yaşındaydı. Meşhur doktor Serj Voronof, Fıransa başbakanı Clemenceau’ yı ziyaretinde, bir aşı ile kendisini gençleştirebileceğini söyledi. Fransa Başbakanının cevabı şu oldu: “Teklifinizi şimdilik kabul edemeyeceğim. İhtiyarlayayım, o zaman belki düşünürüm!” Bu cevabı verdiğinde yaşı 83 ü gösteriyordu. Hipokrat yunanlıdır. M. Ö. 460 - 370 tarihleri arasında yaşamıştır. Vefat ettiğinde 90 yaşındaydı. “ÖNCE ZARAR VERME” sözü kendisine ait olup, tıbbın ilk kuralı kabul edilmiştir.
Bacon (Roger) (1220 - 1292) ünlü İngiliz filozofudur. Kiliseye ters düştüğü için 15 yıl hapse mahkum edilmişti. “BÜTÜN BİLGİLER İNSANI YARATICIYA GÖTÜRMELİDİR” sözü ona aittir.
Galile (1564 - 1642) Fizik-Matematik ve Astronomi de çığır açmıştı. Dünya dönüyor dediği için değil, “Allahı görür gibi O na iman ediyorum” dediği için kilise ve engizisyon tarafından idam edilmiştir.
İtalyan bilgini Bruno (1600), diri diri ateşte yakılmıştır.
Ünlü İngiliz yazar ve şairi Thackerey, 15 sene her gün 8 saat yazmıştır.
Colombia üniversitesi Psikologlarından Dr. Lodge, Üniversite de ders verirken yaşı 90 ı gösteriyordu.
Bu saydıklarımız batılı ilim ve bilim adamlarıdır.
Şimdi batılı diktatörleri sayalım.
Kristof Colomb, Amerika, Brezilya ve Portekiz deki siyahi köleleri 1501 de Afrikadan getirmişti. Amerika yı keşif adı altında öldürdüğü Kızılderililerin sayısı bilinmemektedir. 1492 de İspanyola adasına girdiğinde cani ruhluluğunu burada da sergilemiş, öldürttüğü insan sayısı 300 bini geçiyordu.
Endülüs Müslümanları İspanya Krallığı tarafından Hrıstiyanlaştırılamayınca, 1609 yılında Kraliçe Isabella nın çıkarttığı toplu sürgün kanunu ile 500 bin Müslüman İspanyadan sürgün edilmiştir. (Tarih olarak biz onu böyle hatırlarken, birileri de ismi parfüm markası olarak hafızalarımızda kalmasını istemektedir.)
İspanya da bir şehir olan Kurtuba da Ferdinandın ordusu tarafından yakılan yazma eserlerin sayısı 1 milyonu göstermektedir.
Napolyon Korsikalı olup Fransa’ya diktatör olduğunda 27 yaşındaydı. 3. Selim döneminde yaşamıştır. Yafa ya girdiğinde 10 bin Müslümanı kılıçtan geçirmiştir. İktidarı boyunca öldürttüğü insan sayısı yüz binleri geçmektedir.
İtalyanın Duçesi (Şefi) kabul edilen Mussolini, 1927 de Arnavutluğu, 1929 da Trablusgarbı yani Libyayı, daha sonra bugünkü Etiyopya’yı kan denizi haline getirir. İktidardan düşürülüp Ocak 1944 te kurşuna dizilinceye kadar yüz binlerce insanın ölümüne, yüzlerce şehrin yıkılmasına sebep olmuştur.
Tarih insanların sistemli bir şekilde yakılmalarına, topluca katledilmelerine Hitler zamanında şahit olmuştur. Ancak 20 y.y. insanı Hitlerin genişletilmiş katliam alanları, geliştirilmiş katliam usullerine de şahitlik ediyordu. Katlettiği insan sayısı 14 milyonu bulurken, 6 milyonu Yahudi idi.
6 Ağustos 1945 te Amerika Hava Kuvvetleri ilk atom bombasını Japonya’nın Hiroşima kentinin üzerine bırakırken 200 bin insanın, üç gün sonra da Nagazaki kentine ikinci atom bombasını bırakırken yüz binlerce insanın öleceğini ve yıllarca sürecek derin bir acıyı bıraktığını her halde biliyordu…Gizli kulak ya da Sihirli Kulak adı verilen Amerikan belgelerinde 5 milyon Japonu gözden çıkardıkları kayıtlıdır.
1921 Mora isyanında 20 binden fazla Türk Yunan komşuları tarafından öldürülür.
Şubat 1897 de Yunanistan Girit adasını işgal ettiği zaman, binlerce Müslümanı katletmiştir.
Haziran 1919 da Yunanlıların tarihe geçen Aydın katliamında on bin Müslüman Türk Zalimce katledilir.
Batılılar Afrikalıya yamyam derken, 1441 yılından sonra keşif adı altında Afrika’dan milyonlarca zenciyi ailesinden kopararak, Avrupa ya Portekiz’e ve Amerika ya köle olarak satmışlardır.
Bizans İmparatoru 1. Androniç, 1185 te İstanbul Sultan Ahmet te at meydanı denilen yerde bir insan mezbahanesi kurdurmuştur.
Bosna – Hersek katliamında 300 binden fazla insan hayatını kaybetmiştir. 175 bin insan sakat kalır.
Engizisyon mahkemesinin sadece Portekiz’in dört şehrinde yargılayıp infaz ettiği masum insan sayısı elli bini geçmektedir.
Sovyetler birliğinde Stalin döneminde 33 yıl da kurbanlarının sayısı 66 milyon civarındadır.
Lenin zamanında 5 milyon insan açlıktan ölür.
Küba da komünizm devriminden sonra 10 bin kişi idam edilir.
Çinde Mao nun döneminde 40 milyon insan hayatını kaybeder.
Nüfusu 9 milyon olan Kamboçya da Çinliler 1975-79 yılları arasında 3 milyon Kamboçyalıyı boğarak, kafasına kurşun sıkarak ve başına çuval geçirerek öldürmüşlerdir.
Arnavutlukta Enver Hoca zamanında 5 bin din adamı kurşuna dizilmiştir.
1988 de Halepçe katliamı 5 bin insana mal olur.
Halen Meksika da zenginler ve çiflik sahipleri tarafından insan avı turları düzenlenmektedir.
Keskin bıçaklar – çiviler – kerpetenler – mengeneler – çarklar – metal dolaplar – sivri uçlu çarklar – kızgın ateş – tahta at – çivili dolaplar – tabutluklar – demir taraklar…nalburda satılan ve ya marangoz aletleri değil bunlar, batının ortaçağ ve yeniçağ döneminde ki işkence aletleridir.
Müslüman ilim ve bilim dünyasına gelirsek…
Öncelikle… komşu hakkı, kul hakkı, ana-baba hakkı, hayvan hakları, yetimin hakkı, kadınların hakları, çocukların hakları, ağaçların hakkı, yaşlının hakkı, hasta hakları…vs..vs… tüm bu ifade ve tabirler, İslam ile oluşmuş ifadelerdir. Ne demek olduğunu, nasıl yaşanabildiğini, ne netice verdiğini asr-ı saadet döneminde uygulamalarını görmekteyiz. Devam eden asırlar dada bu manada yaşanılan hayatlar mevcuttur, yaşanılıyor da!
Bütün eşyanın isimleri Adem Peygamberimize öğretilmiştir.
Süleyman Peygamber hayvanların ve cinlerin konuştukları dilleri biliyordu. Yemenden Belkıs’ın tahtını Şam’a gitittirmişti. Bugün seslerin ve görüntünün nakli yapılmaktadır. Ama cismin nakli henüz yapılamamıştır.
İsa (a.s.) Peygamber mucize olarak körlerin gözünü açıyor, ölüleri diriltiyordu. Bugün ise en zor göz ameliyatları yapılabilmekte, kalp, böbrek nakilleri gerçekleştirilebilmektedir.
İlk yazıyı İdris Peygamber yazmıştır.
Yunanlılar ilmi Bokrat’ tan öğrenmişlerdir, Bokrat ise Lokman Hekimin talebesidir.
Harun Reşit tercüme edilen eserlere ağırlığınca altın veriyordu.
İbn-i Heysem Öklid’ in bir kitabına 75 dirhem vermiştir. O gün için altı aylık maaş demekti.
Gazneli Mahmut her bir beyitine bir altın vererek Şahnameyi yazdırmıştır.
Alparslan gelirlerinin 1%10 ini alimlere ayırmıştı.
Fatih Sultan Mehmet, büyük alim olan Ali Kuşçuyu iki yüz akçe gibi gündelikle Ayasofya ya Müderris tayin etmişti.
İmam-ı Şafii yedi yaşında hafız oluyor, on yaşında İmam-ı Malikin MUVATTA isimli hadis kitabını ezberliyordu. On beş yaşına geldiğinde fetva vermeye başlamıştı.
Zühri, sekiz yaşında Kur’ anı ezberlemişti.
El-Kindi on yaşındayken Kur’ anın on okunuş şeklini biliyordu.
Sufyan bin Uyeyne, Kur’ anı ezberlediğinde dört yaşındaydı.
Cemalettin hafızın ömrü boyunca yazdıkları sayfalara bölününce her güne 18 sayfa düşüyordu.
Taberi ömrü boyunca her gün ortalama 28 sayfa yazdı.
9. y.y. da Bağdat’ ta yüzden fazla kütüphane bulunuyordu.
Kahire de darü-l hikme kütüphanesinde 100 bin, Merağa kütüphanesinde 400 bin, Kurtuba da 600 bin, Kahire saray kütüphanesinde 100 bin, Trablusşam da 3 milyon cilt kitap vardı. Halbuki Avrupanın en zengin kütüphanesi kabul edilen Senegal de ancak 400 cilt kitap vardı.
10. asırda Kurtuba da İkinci Hakem 600 bin cilt kütüphaneye sahip iken, 400 sene sonra Fransız Kralı 5.Şarl ın krallık kütüphanesinde ancak 900 cilt kitap bulunuyordu.
İslam tarihçisi Vakidi vefat ettiğinde 600 sandık kitap bırakmıştı.
10. asırda yaşamış Sahip bin Abdanın kütüphanesinde, Avrupa kütüphanelerinde ki kitapların iki katı kitap bulunuyordu.
Batıda Kopernike dayandırılan dünyanın döndüğü düşüncesi, ondan 600 sene önce Beyruni tarafından bulunmuştur.
Galile dünyanın döndüğünü ve gezegenlerin belirli bir yöne hızla hareket ettiğini söylese de, ondan 265 yıl önce Fahrettin-i Razi söylemiştir.
Batı kendi ilim adamlarının bir kısmını yakıp yok ederken, sadece Kahire de Matematik ve Astronomiyle ilgili 60 bin eser bulunuyordu.
Ebul Vefa astronomik gözlemler için gerekli olan Sinüs ve Tanjant değerlerini gösteren ilk cetveli bulmuştur.
Endülüslü astronom Zerkali yi yedi asır kimse kürsüsünden indirememiştir.
İbrahim Hakkı hazretleri Marifetname yi 1557 de yazarken, Avrupa da Kopernik kanunlarına konulan yasaklar yeni yeni kaldırılıyordu.
Analitik geometriyi Descartes ten 1000 yıl önce Harizmi bulmuştur.
Trigonometri, Hiporkas a mal edilse bile, ilk mucidi İslam Bilim adamı Battani dir.
Cebirin temelleri, Öklid’ den 1000 yıl önce Harizmi tarafından atılmıştır.
Batılılar saatin ne olduğunu bilmezken, Harun Reşid, Fransa Kralı Şarlmana bir saat hediye göndermiştir.
Batılılar suyun ne amaçla kullanılacağını bilemezken Müslümanlar, 12. y.y. da suyu kullanarak soğuk hava tertibatını gerçekleştirmişlerdir.
Dünya tarihinde ilk defa uçak yapıp uçmayı gerçekleştiren İbni Firnas’tır (Ö:888)
Avrupa İbn-i Heysemin eserleri sayesinde üç asır sonra mikroskop ve teleskopu keşfetti.
Mikrobu Luis Pastör değil, 1440 lı yıllarda Fatihin hocası Ak-Şemsettin tarafından bulunmuştur. Ama bugün mikroptan arındırılmış manasında sütlerimize pastörize süt diyoruz.
Sara hastalığına yakalananları içine cin girdi diyerek döven, sırtını göğsünü yakan, zincirlere mahkum eden batı, aynı hastalığa maruz kalmış hastalarımız için ecdadımızın uyguladığı su ile tedaviyi ve kurmuş olduğu Dar-üş Şifalarımızı anlaması ve idrak edebilmesi mümkün değildir. Hastalanan insanlar için hastane kurulamazken; uçarken ya da avcı tarafından yaralanan, kolu kanadı kırılan, leylekler için tedavi merkezlerini kuran ecdadımızın idrakini batının idrak edebilmesini beklemek, idraksizlik demektir.
Batıda ki ilmi gelişmeler, batı tarafından 12. y.y. da yoğun bir tercüme devresi başlatmış, bunu kalkınmasına temel yapmıştır.