Ünal SADE
Bilgelik arayışında bir yapay zeka uzmanı….
Şakir Kocabaş ismini 1985 yılında yayın hayatına başlayan “İlim ve Sanat” dergisindeki yazılarından hatırlıyorum.
O yıllarda önemli bir boşluğu dolduran ve halen bir benzeri yayınlanamayan dergide Yusuf Yazar, İhsan Süreyya Sırma, Beşir Hamitoğulları, Adnan Tekşen, Mustafa Armağan, Rasim Özdenören, Seyyit Hüseyin Nasr, Rene Guenon, Ümid Meriç, İlhan Kutluer, Beşir Ayvazoğlu, Fuat Sezgin, İsmet Özel, M.Hilmi Güler, Süleyman Hayri Bolay….ve adını saymakta zorlanacağım pek çok önemli isim yazılarıyla bilim gündemine katkı sağlıyordu.
Şakir Kocabaş İlim ve Sanat'ta, öğrencilik yıllarımda anlamakta hayli zorlandığım :
İslam’da Bilgi Edinmenin Yolları ve Modern Bilgi Nazariyesini Tenkidi,
Politik İfadeler ve Diyalektik Sınıf Üzerine,
Gazali ve İbni Rüşd’ün ’Nedensellik’ Konusundaki Görüşleri Üzerine,
Kur’an’da Millet Kavramı…
Yazılarıyla dönemin ufkunu aşan/zorlayan meselelere temas ediyordu. Uzun yıllardır unuttuğum (maalesef) Şakir Kocabaş’ı Mimar Sinan Mühendisler Birliği’nin “Hakkı ve Sabrı Tavsiye Eden Adam: Şakir Kocabaş” kitabı ile yeniden hatırlama ve “yad” etme imkanı buldum.
Bilgi ve Hikmet Peşinde Koşan Dost’a Vefa…
Prof.Dr. Ercan Öztemel kitapta yer alan ‘Bilgi ve Hikmet Peşinde Koşan Dost’ isimli makalesinde :“…bilim dünyasına emek vermiş olan büyüklerimizi hatırlamanın, gündemde tutmanın, onların isimlerinin yaşamasına destek olmanın ve içinde bulunduğumuz toplumda bilgiye verilen önemi göstermenin en önemli yolu olacağı düşüncesi ile Şakir Abimizi yad etme kararı aldık” cümleleriyle çalışmanın “Yad” kültürü bağlamında amacını açıklamış.
“Vefa” nın unutulmaya yüz tuttuğu bu günlerde bu vurguyu çok değerli görmek gerekiyor.
Yine Ercan Hoca’nın ifadeleriyle “Özverili bir çalışmanın eseri olan bu kitapta, Şakir Kocabaş’ın talebeleri, çalışma arkadaşları, dostları onun hakkındaki hatıralarını, kişiliğini, bilim adamı duruşunu, hakikatli bir mü’min oluşunu, hoca-talebe münasebetlerindeki hassasiyetini, projelerini, bilime katkılarını, iş hayatını, kısmen aile hayatını, bilimsel ve teknolojik çalışmalarını, devlet görevlerini, yapay zeka hakkında çalışmalarını, bilimsel literatüre kazandırdığı kavramları ve yöntemleri, Kur’an ifadelerini anlama çabasını ve önerdiği yeni-özgün yöntemlerini anlat”ılmış.
Kitaptan bazı alıntılarla Şakir Hoca’nın anılmasına biz de vesile olalım.
İlmin Verdiği Kibir Tuzağına Düşmeyen Multi-Disipliner Bir Bilim Adamı…
“Şakir Kocabaş, ülkemiz standartlarının çok üstünde Multi-disipliner bir bilim adamıydı. Tepkileri, buluşları, icatları olan çok iyi bir mühendisti; “yapay zeka” uzmanıydı; bilgisayar programcısıydı; mantıkçıydı; felsefeciydi; dil bilimciydi; Kur’an ilimleri üzerine çalışan bir araştırmacıydı; sanatkardı. Bunun yanında edepli, yüksek ahlaklı, mütevazı bir kişiliği vardı. İlmin verdiği kibir buzağına düşmemişti.”(Murat Işık Sh 14))
Bilgelik Arayışında Bir Derviş…
“Entellektüel olarak büyük hedefleri olmasına rağmen Müslüman bir fert olarak alabildiğine alçak gönüllülüğü ile sürdürdüğü hayatı bir dervişi hatırlatırdı. Buna karşılık sürekli okumaya, araştırmaya adanmış hayat tarzıyla ve kişiliği ile bilge bir profil çizdi. Bir tür bilgelikle dervişliğin buluştuğu, kalp ve beynin insicamını temsil etti.” (Akif Emre 27)
Duyarlı, Devrimci, Derviş = Şakir Kocabaş
“Derviş ile devrimciyi bir arada düşünmeye zorlanırız. Biri muhafazakar, diğeri yenilikçidir, deriz. Şakir Kocabaş’ın dervişiliği hayatında, devrimciliği düşüncesindeydi.
Dindarların, inançlarını akla uydurabilmek için bilimsel teorileri yağmaladıkları; bilimperestlerin ise başta Darwin ve Marx olmak üzere, ‘iman ettikleri’ teorisyenlerin görüşlerini birer dine dönüştürdükleri günlerdeydik. O soluk soluğa yazılmış hissi veren, dağınık ve birbiriyle ilgisiz gibi görülen formül-cümlelerle örülü 103 sayfalık risale (ifadelerin Gramatik Ayrımı) bize din, bilim ve siyasetin mahiyetini öğreten bir ışık-kitap oldu. “ (Mustafa Özel -40)
İnsan İmanını Kaybetmesin, Bir Araba Parası Kaybolmuş Nedir Ki…
“İlk tanıştığımız döneme ait hiç unutmadığım bir hatıra daha var: Şakir Bey bir araba satınalmaya niyet etmiş ve galericiye arabanın parasını yatırmıştı. O zamanlar araba bedelini önden yatırıp sıraya giriyordunuz. Otomobil bir kaç ay sonra size teslim ediliyordu. Fakat Şakir Bey’in araba bedelini yatırdığı galerici iflas edip piyasadan çekilmiş…Şakir Bey biraz üzüntülü bir hal ile bunu anlattığı zaman kendisini teselli etmek istedim. Bana şöyle bir cevap verdi: ‘Allah daha büyük bir kayıptan bizleri muhafaza buyursun.’ Nedir o kayıp, diye mukabele edince ‘insan imanını kaybetmesin, bir araba parası kaybolmuş nedir ki’ dedi. Bunu söylerken çok içten ve samimi bir ruh hali içinde olduğunu hissetmiştim. 70’li yıllar o zamana göre ciddi bir meblağ ve bunun karşısında samimiyet ve tevekkülle davranan bir genç adam…Şakir Bey merhum böyle bir şahsiyetti . “ (Prof.Dr.Sadettin Ökten sh 98)
Bu anmaya vesile olan Mimar Sinan Mühendisler Birliği’ne, Birliğin Mucithane Proje Grubuna ve özellikle emeği geçen Prof.Dr. Ercan Öztemel, Ulvi Asan ve Murat Işık’a teşekkürlerimizle…
Şakir Kocabaş: 1945 yılında İstanbul’da doğdu. 1970 yılında İTÜ Kimya Fakültesinden Mezun oldu. 1972-1986 yıllarında Türkiye ve Ingiltere’de kimya sanayiinde teknik ve idari görevlerde bulundu. 1985-1990 yıllarında Londra Üniversitesi King’s College’da yapay zeka alanında doktora yaptı. 1991 yılında Türkiye’ye döndü ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nde Yapay Zeka Bölüm Başkanı olarak çalıştı. 1992-2006 yıllarında İTÜ’de öğretim üyesi olarak çalıştı. 19 Ağustos 2006’da vefat etti. Kabri Eyüp Sultan Mezarlığındadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.