Dr. İbrahim ALTAN
BES, BİZ BİZİ GETİREBİLMİŞİZ
Suriye’de azınlık yönetimine karşı başlatılan mücadele gün geçtikçe şiddetleniyor. Büyük şehirlerin belirli kesimleri hariç yönetim iktidarını büyük oranda kaybetmiş durumda. Uluslararası camianın bilemediğimiz pazarlıkları netice verince Beşşar Esed de başka bir ülkeye sığınacaktır.
Savaş dolayısıyla bir milyona yakın insan komşu ülkelere sığınmış durumda. Komşu ülkeler içinde de en çok rağbet edilen ülke Türkiye. Zaten Türkiye de Suriye’den gelen muhacirleri misafir olarak gördüğünü daha ilk başta açıkladı. Kurmuş olduğu kamplarda en güzel hizmeti vermeye özen gösteriyor. Aynı zamanda yeni kamplar kurarak zor durumda kalan Suriyeli muhacirleri buralara yerleştirip mağduriyetlerini azaltmaya çalışıyor.
Muhacirlerin büyük bir kısmı kamplarda kalırken bir kısmı da, makul sebeplerden dolayı, çeşitli illerimize yerleşiyorlar. Şehirlerimize yerleşenlerin başta barınma olmak üzere, ev eşyası, gıda, giyim vb ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Bu ihtiyaçların karşılanmasında daha önce ülkemize gelip vatandaşlık almış olan Suriyeliler, STK’lar ve bireysel olarak vatandaşlarımız önemli vazifeler üstleniyorlar. Bütün tarafların hasbi kardeşlik anlayışıyla muhacir durumuna düşen kardeşlerinin ihtiyaçlarını karşılaması toplumsal değerlerimizin sağlamlığını ortaya koyması bakımından önemli.
Ramazan ayında Karadağ’a yaptığım ziyaret esnasında Rojayeli Müslümanların Bosna ve Kosovalı muhacirleri kendi evlerinde bir buçuk ila dört yıl misafir ettiklerini duyunca epeyi şaşırmıştım. Bugün de Suriyeli muhacirler kendi vatanlarına dönene kadar bizim, Türk halkının, ilgi ve ihtimamına muhtaçlar. Onların ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarımızdan önde görmek, gerektiğinde kendimize tercih etmek, hastalarına, çocuklarına, yaşlılarına özen göstermek bizim en önemli insani görevlerimizden.
Özellikle belirli medya ve siyaset çevrelerinin kışkırtmalarına aldırmadan misafire misafir gibi davranmayı terk etmemeli ve bugün bana ise yarın sana sözünü kulağımıza küpe edinmeliyiz. Ülkemizin çevresiyle ilgilenmesi, tesir alanını artırması, diğer komşu ülkelere örnek olması bazı kesimleri rahatsız edebilir. Onların yanlış tutum ve davranışlarına bakarak benzer bir tutum izlemek örf, adet ve geleneklerimizle bağdaşmaz. Mağduru düşman gibi göstermek ve görmek dünyanın en alçak anlayışıdır.
Deniz Feneri’nin Gezici Giyim Mağazası’nı açmak için Kilis’e gittiğimde bazı muhacir evlerini ziyaret eme fırsatı buldum. Kilisli gönüllülerimiz canla başla onlara hizmet etmeye çalışırken bir yandan da bizlerin de işin vehametini hissetmemiz için oradan oraya muhacir evlerini gezdirdiler. Hangi evi ziyaret ettiysek yukarıdan aşağıya mağduriyet, bir evin diğerinden aşağı kalır tarafı yok. Kaldıkları evler hem sağlıklı yerler değil hem de küçük; dört beş kişinin kalacağı bir yerde on iki kişi yerleşmiş. Bazı evlerin yeni gelmiş ve daha yerleşecek bir ev bulamamış misafirleri bile var.
Gönüllüler neredeyse bütün muhacirlerin ihtiyaç, sıkıntı ve dertlerini biliyorlar. Bazılarının, geldikleri yerde durumları iyi olduğu için yardım dahi isteyemediklerini, günlerce yardım dağıtımlarını izlediklerini anlattılar. Yaşlı bir teyzenin “bir buçuk ay oldu hala kalacak bir yer bulamadım” diye etrafımızda dolaşmasını unutmak mümkün değil. Tabi bundan da acı olan hanım bir gönüllümüzün “sizi bazı ailelerle görüştürmek istiyordum ama dayanamazsınız diye vazgeçtim” demesi üzerine “nasıl birileri” diye sorduğumda utana sıkıla, kadınların düştüğü sıkıntılı durumlardan bahsedince ne diyeceğimi bilemedim.
Kendisiyle konuştuğumuz Suriye Türkmeni bir teyzenin sözleri Suriyeli misafirlerin ihtiyaçları konusunda söylenecekleri en açık şekilde ifade ediyor:
- Teyzeciğim, gelirken bir şeyler getirebildiniz mi?
- Türkmen teyze: Oğul, bes biz bizi getirebilmişiz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.