xxxx111
Benim ve Roz'un Sonbaharı ile Nokta
Son günlerde yerli film sayısı takibi imkânsız kılacak kadar arttı; sadece bu aybaşı gösterime giren yeni film sayısı 8. Hemen hepsi de iddialı filmler bunlar...
Sinemaseverseniz, iki filmi özellikle görmenizi isterim: Derviş Zaim'in 'Nokta' filmi ile Handan Öztürk'ün 'Benim ve Roz'un Sonbaharı' filmleri... İkisi de 'bizden' konulara eğiliyor, sahici tiplemeleri karşımıza çıkarıyor ve 'Son' yazısını ekranda gördüğünüzde her şeyin henüz bitmediğini düşündürüyor...
'Nokta' bir gerilim filmi aslında... Yoksa 'aşk' filmi mi? Kendisiyle hesaplaşan biri ile onun zora düşürdüğü ve hiçbir şeyle hesaplaşamayanların çatışma noktasını mı anlatıyor yoksa? Timur'un Konya çevresine gelmesiyle başlayan bir uğursuzluğun günümüze yansıtılması belki de...
'Benim ve Roz'un Sonbaharı'nın gizemi daha az, ama omuzlara yüklediği sorumluluk daha fazla. 'Nokta' bireysel bir hatayı (buna 'günahı' da diyebilirsiniz) anlatırken, 'Sonbahar' topluca işlediğimiz bir hataya işaret ediyor. Birinde anlık oldu-bittilerin perişan (hatta yok) edebildiği hayatlara giriyoruz, diğerinde köklerinden sökülüp binlerce yıldır yaşadıkları uygarlıklar beşiği bir mekândan (Hasankeyf) modernliğin taşınmaya zorladığı bir demet insanın öyküsünü izliyoruz...
Film bittikten sonra konuştuğum yönetmen Handan Öztürk, “Hasankeyf'i kurtarmak için çok sayıda alternatif proje var, el verin de oraları baraj altında kalmaktan kurtaralım” dedi bana.
Derviş Zaim'in filmine mekân olarak seçtiği Tuz Gölü çevresinin öyle bir sorunu yok, ama filmdeki insanların küçük hayatlarının vicdan diye bir sorunu var...
Timur'un bölgeye gelişinde 'Allah onu affetsin' ifadesinin Arapçasını dönemin hat sanatı ustası eliyle yere yazdıran bölge halkı bununla bir zalimin zulmünden kurtulmayı amaçlıyordu; Derviş Zaim'in 'Nokta' filmi, o başlangıçtan kalkarak aynı mekânda bir bireysel kurtuluş arayışını beyaz perdede canlandırıyor. İçiçe geçmiş kurgularla, istemediği halde önce bir soygunun sonra bir cinayetin parçası haline dönüştürülmüş eski bir mahkumun ruhunu temizleme girişimini...
Derviş Zaim, 'Nokta' filminde, simgelerden kalkıp evrensel bir öyküyü çok özel bir mekâna sıkıştırarak anlatıyor bu filmde...
Handan Öztürk'ün 'Benim ve Roz'un Sonbaharı' filminde tek bir zalim ve ondan kurtulma çabası yok; yanyana yaşayan zalimler ile sıradan insanların mücadelesi anlatılıyor filmde: Çağdaş bir ihtiyaç (baraj) için tarihi sular altında bırakmaya karar vermiş bir devlet... Önlerinde engel gördükleri herkesi devlet adına yok etmeye hazır bir takım adamlar.... Bir yanda aşırılıklara da sahne olan iç çatışma devam ederken, bir yanda da üstlerinden uçan uçaklar komşu ülkeye bomba yağdırıyor...
2003 sonrasında Hasankeyf, Batman ve Mardin üçgeninde yaşayanların hayatlarından kesitler sunuyor 'Benim ve Roz'un Sonbaharı'...
Handan Öztürk filminde bir-ikisi dışında isimsiz oyuncuları çıkarıyor izleyici karşısına ve yılların sanatçısıymışcasına oynamalarını sağlıyor... İsmi bilinenler başarılı elbette, ama ilk kez kamera karşısına geçen çoğu bölgeden bulunmuş oyuncular kendilerini aşmışlar...
Filmin kahramanı olan yerel gazeteci Metin işini yerine getiremez olunca, gazetesinin dağıtımını yapan çocuk müvezziler kadrosu gazeteyi hazırlıyor. Bu sahneleri izlerken çocuk gazetecilerin yaşadığı heyecanla dolmamak elde değil...
Tertemiz bir anlatımı var Derviş Zaim'in 'Nokta' filminin... Hattatların yazdıkları yazıda bir tek noktaya verdikleri önem, kendisi de hattat olan film kahramanının hayat çizgisinde hayati bir rol oynuyor. Bir yanlışlığa nokta koymak için yıllar sonra döndüğü olay mahallinde, günah çıkartmak üzere geldiği etrafındakilere kendini iyi anlatamadığı için, hayatına nokta konuluyor...
'Suç ve Ceza' romanıyla edebiyatta şahikasına ulaşılmış bireysel bir ruh serüvenini sinema diliyle bir daha anlatıyor Derviş Zaim...
Handan Öztürk'ün perdeye taşıdığı tipler fazla karmaşık değil; beklendiği gibi hareket edip tepki veriyorlar: Düzen-yanlısı ve başkaldırmaya karşı olan 'anne' ailenin en isyankârı aslında; en isyancısı gazeteci Metin ise başına her gelene 'Eyvallah' diyebiliyor...
Uçsuz bucaksız tuzlu bir zeminde çekilen 'Nokta' ile Hasankeyf'in mağara-evlerinin görsel zenginliğini yansıtan 'Sonbahar' mekân açısından iki aşırı ucu temsil ediyorlar; anlattıkları öyküler de birinde (Nokta) daha bireysel, diğerinde (Sonbahar) daha toplumcu; buna karşılık her ikisi de görselliği sonuna kadar zorlayarak, oyuncuları iyi kullanarak öykülerini temiz bir dille anlatmayı başarıyor...
Görün bu filmleri.
Sinemaseverseniz, iki filmi özellikle görmenizi isterim: Derviş Zaim'in 'Nokta' filmi ile Handan Öztürk'ün 'Benim ve Roz'un Sonbaharı' filmleri... İkisi de 'bizden' konulara eğiliyor, sahici tiplemeleri karşımıza çıkarıyor ve 'Son' yazısını ekranda gördüğünüzde her şeyin henüz bitmediğini düşündürüyor...
'Nokta' bir gerilim filmi aslında... Yoksa 'aşk' filmi mi? Kendisiyle hesaplaşan biri ile onun zora düşürdüğü ve hiçbir şeyle hesaplaşamayanların çatışma noktasını mı anlatıyor yoksa? Timur'un Konya çevresine gelmesiyle başlayan bir uğursuzluğun günümüze yansıtılması belki de...
'Benim ve Roz'un Sonbaharı'nın gizemi daha az, ama omuzlara yüklediği sorumluluk daha fazla. 'Nokta' bireysel bir hatayı (buna 'günahı' da diyebilirsiniz) anlatırken, 'Sonbahar' topluca işlediğimiz bir hataya işaret ediyor. Birinde anlık oldu-bittilerin perişan (hatta yok) edebildiği hayatlara giriyoruz, diğerinde köklerinden sökülüp binlerce yıldır yaşadıkları uygarlıklar beşiği bir mekândan (Hasankeyf) modernliğin taşınmaya zorladığı bir demet insanın öyküsünü izliyoruz...
Film bittikten sonra konuştuğum yönetmen Handan Öztürk, “Hasankeyf'i kurtarmak için çok sayıda alternatif proje var, el verin de oraları baraj altında kalmaktan kurtaralım” dedi bana.
Derviş Zaim'in filmine mekân olarak seçtiği Tuz Gölü çevresinin öyle bir sorunu yok, ama filmdeki insanların küçük hayatlarının vicdan diye bir sorunu var...
Timur'un bölgeye gelişinde 'Allah onu affetsin' ifadesinin Arapçasını dönemin hat sanatı ustası eliyle yere yazdıran bölge halkı bununla bir zalimin zulmünden kurtulmayı amaçlıyordu; Derviş Zaim'in 'Nokta' filmi, o başlangıçtan kalkarak aynı mekânda bir bireysel kurtuluş arayışını beyaz perdede canlandırıyor. İçiçe geçmiş kurgularla, istemediği halde önce bir soygunun sonra bir cinayetin parçası haline dönüştürülmüş eski bir mahkumun ruhunu temizleme girişimini...
Derviş Zaim, 'Nokta' filminde, simgelerden kalkıp evrensel bir öyküyü çok özel bir mekâna sıkıştırarak anlatıyor bu filmde...
Handan Öztürk'ün 'Benim ve Roz'un Sonbaharı' filminde tek bir zalim ve ondan kurtulma çabası yok; yanyana yaşayan zalimler ile sıradan insanların mücadelesi anlatılıyor filmde: Çağdaş bir ihtiyaç (baraj) için tarihi sular altında bırakmaya karar vermiş bir devlet... Önlerinde engel gördükleri herkesi devlet adına yok etmeye hazır bir takım adamlar.... Bir yanda aşırılıklara da sahne olan iç çatışma devam ederken, bir yanda da üstlerinden uçan uçaklar komşu ülkeye bomba yağdırıyor...
2003 sonrasında Hasankeyf, Batman ve Mardin üçgeninde yaşayanların hayatlarından kesitler sunuyor 'Benim ve Roz'un Sonbaharı'...
Handan Öztürk filminde bir-ikisi dışında isimsiz oyuncuları çıkarıyor izleyici karşısına ve yılların sanatçısıymışcasına oynamalarını sağlıyor... İsmi bilinenler başarılı elbette, ama ilk kez kamera karşısına geçen çoğu bölgeden bulunmuş oyuncular kendilerini aşmışlar...
Filmin kahramanı olan yerel gazeteci Metin işini yerine getiremez olunca, gazetesinin dağıtımını yapan çocuk müvezziler kadrosu gazeteyi hazırlıyor. Bu sahneleri izlerken çocuk gazetecilerin yaşadığı heyecanla dolmamak elde değil...
Tertemiz bir anlatımı var Derviş Zaim'in 'Nokta' filminin... Hattatların yazdıkları yazıda bir tek noktaya verdikleri önem, kendisi de hattat olan film kahramanının hayat çizgisinde hayati bir rol oynuyor. Bir yanlışlığa nokta koymak için yıllar sonra döndüğü olay mahallinde, günah çıkartmak üzere geldiği etrafındakilere kendini iyi anlatamadığı için, hayatına nokta konuluyor...
'Suç ve Ceza' romanıyla edebiyatta şahikasına ulaşılmış bireysel bir ruh serüvenini sinema diliyle bir daha anlatıyor Derviş Zaim...
Handan Öztürk'ün perdeye taşıdığı tipler fazla karmaşık değil; beklendiği gibi hareket edip tepki veriyorlar: Düzen-yanlısı ve başkaldırmaya karşı olan 'anne' ailenin en isyankârı aslında; en isyancısı gazeteci Metin ise başına her gelene 'Eyvallah' diyebiliyor...
Uçsuz bucaksız tuzlu bir zeminde çekilen 'Nokta' ile Hasankeyf'in mağara-evlerinin görsel zenginliğini yansıtan 'Sonbahar' mekân açısından iki aşırı ucu temsil ediyorlar; anlattıkları öyküler de birinde (Nokta) daha bireysel, diğerinde (Sonbahar) daha toplumcu; buna karşılık her ikisi de görselliği sonuna kadar zorlayarak, oyuncuları iyi kullanarak öykülerini temiz bir dille anlatmayı başarıyor...
Görün bu filmleri.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.