xxx78
Baykal'ın hatası: Yanlışı yanlış savunmak
İnsan hayatında yıldızın parladığı anlar olduğu kadar yıldızın karardığı anlar da vardır; önemli olan insanın her iki anda da duruma uygun davranmasıdır. Yıldızın parladığı zaman veya yıldızı sönerken kendisini doğru konuşlandıramayan her iki durumda da kaybeder.
Dün CHP lideri Deniz Baykal için yıldızın söndüğü andı. Yıldızı artık sönse de yıldızının parlak olduğu uzun yılların hatırına kendisi hayırla yâd edilebilirdi; yanlış yaptı...
Ne öğrendik dünkü açıklamalarından: Görüntülerin sıhhati hakkında yanlış anlamaya müsait olmayacak açıklıkta tek bir söz etmedi; "Demek ki doğruymuş" hissi bıraktı. "Yedi-sekiz yıl eski" bilgisinin yanlışlığını vurgulayıp kasetin kısa süre öncesine ait olduğunu söyleyerek internet sitelerine düşen görüntüleri yakın döneme taşıdı. Kendisine ve partisine karşı kurulan bir 'komplo' olarak tanımladı başına geleni; 'komplo' sözcüğünün anlamını da 'hukuk dışı, ahlâk dışı bir tertip' olarak verdi.
Suçlayıcı parmağını ise hükümete yöneltti Deniz Baykal; "Cumhuriyet'e, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne sahip çıkan, sivil darbeye ve sivil dikta rejimlerine karşı vermekte olduğu mücadele" yüzünden kendisine böyle bir 'komplo' kurulduğu iddiasını seslendirdi.
Her bakımdan şaşırtıcı bir 'savunma' tarzı bu; kimin aklıysa, yanlış bir akıl olduğu kesin...
Eğer rakip partiden veya hükümetten böyle bir 'komplo' gelebileceğine gerçekten inanıyorsa Deniz Baykal, hele komplocular 'teknoloji' yardımıyla olmayanı olmuş gibi göstermiş ise, bu durumda insanın aklına tek bir soru geliyor: Öyleyse neden partisinden istifa etti?
Öyle ya, rakip partiden gelen bir sadmeye karşı durması esas gereken, başında bulunduğu partidir; rejim derdindeki CHP'nin komploya uğramış lideri, görevinden istifa ederek, hem kendisini hem de partisini mücadelesinde daha zor duruma düşürmüş olmuyor mu? Partisinin başında kalarak 'komplocu rakibi'ne karşı daha güçlü bir savaş verebilirdi Deniz Baykal...
Timsah gözyaşları dökmekle suçladığı Ak Parti yöneticileri ile hükümet üyelerinin, ortalığa döküldüğü andan itibaren görüntülerden ve bu durumun açacağı sıkıntılardan müthiş tedirgin olduğunu bütün Türkiye gördü. Deniz Baykal'ın başına açılmış olan dertten Ak Parti'nin veya Başbakan Tayyip Erdoğan'ın mutluluk duymasını gerektiren bir ortam yok; tam tersine, siyasete belden aşağı müdahaleler döneminin açılması en fazla hükümeti rahatsız eder.
Deniz Baykal'ın açıklamasında, özellikle hükümete yönelik suçlamalarını haklı çıkaracak herhangi bir kanıt sunmadığı da görüldü. Rejim kavgası veya sivil vesayete karşı verdiği mücadele iyi güzel de, Deniz Baykal o kavga ve mücadelede başarılı olamadı ki... Tersine, hükümet anayasa değişikliklerini Meclis'ten geçirerek halkoyuna sunulacak hale getirebildi; Baykal'ın muhalefeti sonuç alamayan bir muhalefet...
Başına gelenlerden Ak Parti'yi suçlayacağı yerde, istifasından kim(ler)in yararlanacağına bakarak farklı çıkarımlar yapsa, ya da son 15 günü yeniden değerlendirip ulaştığı bilgileri kamuoyuyla paylaşsa, siyaseten ve ahlâken daha doğru davranmış olurdu Baykal...
İşin içine siyasi rakiplerini bulaştıran bir 'komplo' tezgâhına kendisinin başvurması, 'komplo'ya maruz kalan liderin sıkıntısını daha da artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.