M. Sabri ÇIRAK
Başımıza Gelenlerden Dolayı Sizi İyi Tanıyoruz
İnsan bir şeyleri bildiği zaman değerlidir. Kişinin bildiği her neyse, somut delillere dayanır, dayanmalıdır. Gerçek bilginin karşısında birilerinin çıkıp ta bu bilgiyi ortadan kaldırabilecek ne bir manifestosu vardır, nede bu bilgiyi okuyacak mecali.
Başımıza Gelenlerden Dolayı Sizi İyi Tanıyoruz
Mecra günlüklerindeki ritmimizi ifşa ederken, cansız varlıklarla insanoğlunun cevher bakımından farklılıklarını ortaya çıkartan tespitlerde bulunmuştuk. İnsan olma şerefinin gereği olan şartlardı bunlar. İnsan hayatının birer çelişkiler yumağı olduğunu düşünürsek, içine düşme ihtimalinin yanı başımızda kol gezdiği bu durumdan bizi kollayacak tek unsur, bu şartlara bağlı kalmak olacaktır. Biz bu şartlara bağlı kalarak, insanın olması gerektiği yerin neresi olduğunun belirtilerini arıyor olacağız.
Kuranda insanın vasıfları arasında aceleciliği, hırslı oluşu, unutkan, umutsuz, cimri nankör ve kibirli oluşu gibi birçok zaaf niteliği taşıyan özelliklerinden bahsedilmektedir. İnsanlar arası ilişkileri düzenleyen bu zaaflar, insana seçme yeteneği ile birlikte verilmiştir. Yetenek diyoruz çünkü insanın varlığını devam ettirme noktasında iyi veya kötü olmasına bakılmaksızın bir şeyin tercih edilebiliyor olması, üstün bir vasfa sahip olduğunun delili niteliğindedir.
Ancak, seçim yapabilme özgürlüğünün insanı üstün bir varlık kılmasının yanı sıra, bu zaafları yaşam biçimi haline getirmiş kişilerin sosyal dünyada bıraktığı bir takım izleri görmezden gelemeyiz.
Mesela, hırslı birinin hayatımız üzerinde hâkimiyet kurma arzusunu düşünün. Gündelik hayatta bu tür örneklerle sıklıkla karşılaşırız. Seçimini hırs üzerine kurgulayan bu insan, sizin tüm tasarruflarınız üzerinde hak iddia ediyor. Sevdiğiniz ve sevildiğiniz, yakın ilişkiler içerisinde olduğunuz, güvendiğiniz ve güvenilir olduğunuz, kısacası hayatınızdaki tüm kayda değer alanları işgal etmek istiyor. Dikkat ederseniz, işgal etmek istediği alanlar, yazımızın başında sıkı sıkıya bağlı kalma vurgusu yaptığımız şartların ta kendisi. Çünkü burası yaşamının en korunaksız yeri. Seni alt edebilecek en kullanışlı yer burası. Yani sen.
Eğer hayatınızda birilerinin üzerine hâkimiyet kurma hissi yoksa, (emrolunduğu üzere) akıl sağlığınız için ciddi tehditler içeren zorluklarla karşı karşıya kalacağınız kesindir. Bu zorluklardan en kesif olanı, kendi hayatınız üzerinde dahi bir söz hakkınızın olmadığını düşünmeye başlamanızdır. Mevcut durumla ilgili sorular soruyor, sebep ve sonuç ilişkisini kuramıyor ve sorumluluğu kendinde biliyorsan, bir yol ayrımında olduğunu görmende fayda var.
Hülasa, çelişkiler yumağı olduğunu bildiğin bu kâinatın içerisinde, seni bu sarmaldan koruyacak şartlara haiz olduğunu biliyor, bayağılığa vereceğin en ufak bir tavizin insani bağlara duyduğun ihtiyaç karşısında seni savunmasız bırakıyorsa, katılmadığın bir hayatı yaşama hakkın elde etmiş durumdasın.
Kendileri için kabul etmeyecekleri gündelik tercihleri, senin için bir kurtuluş reçetesi olarak sunan bu yığından nefret edişinin sebeplerini sıralama hakkını elde etmişsin demektir. Şimdi kısa bir süreliğine bir bildiri için palasında inzivaya çekilebilir, taşranın soğuk, dumanlı, aydınlatma ışıklarının belli belirsiz yanıp söndüğü o sokaklarında bir dostu yürürken düşleyebilirsin.
“O gün, suçluların zincire vurulmuş olduğunu görürsün.
14/İBRÂHÎM-49
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.