Başbuğ’un samimiyetine Büyükanıt tanıklık edebilir

Org. İlker Başbuğ’un saatler süren sorgulamasından gazetelere yansıyan ifadeleri dönüp yeniden okuyunca içime bir kurt düştü. ‘Ya gerçeği söylüyorsa?’ kurtu bu...

Ne cevap vermişti Başbuğ savcılara, ‘LAW silâhı’ için ‘boru’, ‘İrticayla mücadele andıcı’ için ‘kâğıt parçası’ dediği hatırlatıldığında? “Ben Türk Silahlı Kuvvetlerinin başkanıydım. Komutan olarak TSK’ya moral verme iyi niyetiyle yapılmış açıklamadır...”

Peki ya ‘darbe’ amacıyla bazı çalışmaların karargâhta yürütüldüğü ithamına karşı verdiği şu cevap: “Benim böyle kötü bir amacım olsa 700 bin kişilik gücü elinde tutan bir komutan olarak bunu yapmanın başka yolları da olabilirdi.”

Cevabı şu cümleyle sona eriyordu: “Görev hayatım boyunca her zaman kanunların ve anayasanın çizgisinde oldum.”

Şimdi tekrar sorayım: Ya bu ifadeler samimiyse?

İlker Başbuğ’un Genelkurmay Başkanlığı döneminde karargâhta görevli olanların ‘görevleri’ ile bağdaşmayan işlere giriştikleri biliniyor. Sonradan Ak Parti’yi kapatma davasına malzeme teşkil eden yayınlar yapan internet siteleri sözgelimi... Ya da karargâhta görevli bazı rütbelilerin hazırladığı iddia edilen bir tür ‘idareye el koyma gerekçesi’ sayılabilecek ‘Ak Parti’yi ve Gülen Cemaati’ni Bitirme Planı’...

‘Kara propaganda’ amaçlı internet siteleri için “Açılmalarında imzam yok, onları ben kapattırdım” demiş Org. Başbuğ... ‘Kâğıt parçası’ olarak tanımladığı ‘Bitirme Planı’nın da kendisine arz edilmediğini söylemiş...

Yeniden aynı soruyu sorayım: Ya gerçekse söyle

dikleri?

Buraya taşıyacak kadar kuşku duymamın sebebi, TSK içerisinden en tepe noktaya tırmanabilmiş bir komutana, hangi sebeple olursa olsun, ‘yalan söylemeyi’ yakıştıramamam... Evet, Silivri’de yargılanan bazı subaylar herkesin bildiği gerçekleri bile saptıran ifadeler veriyor, sorgularında doğrulardan şaşabiliyor. Ancak onların hiçbiri Genelkurmay Başkanı olmadı, olamadı...

Genelkurmay Başkanlığına kadar yükselmiş bir askerin yalan söylemesi ihtimali ağırıma gidiyor ve başta bu sebeple “Acaba doğru söylüyor olmasın?” kuşkusuna kapılıyorum.

Akreditasyonla Aslanlı Kapı suratımıza kapatılmadan önce, Ankara temsilcisi bir gazeteci olarak, Genelkurmay’ın çeşitli etkinliklerinde ben de bulundum; pek çok komutan tanıdım.

Maceracı vardı içlerinde, Beytülmâl’e el uzatabilecek tıynette olanı da çıktı; ancak yalan söyleyeni? “Hiç yok” diyemem, ama sayılarının hayli az olduğunu sanıyorum.

Önümüzdeki günlerde Org. Yaşar Büyükanıt’ın kapısı da çalınabilir; geçmişte onun önünü kesmek için yapılanları bildiğim için de ‘kuşkum’ büyüyor.

27 Nisan (2007) akşamı internet sitesine konulan ‘e-muhtıra’yı yazdığını ikrar etmesine rağmen o metindeki tehdidi sonuna kadar götürmedi Org. Büyükanıt; Org. Başbuğ da iktidarı devirme yanlışlığına düşmedi. Şimdi biri ‘terör örgütü lideri’ olmakla suçlanıyor, diğerinin de kapısı ha çalındı, ha çalınacak...

Ya yanlışlık yapılıyorsa?

Fenerbahçe Orduevi’nde bir düzineden fazla tuzu kuru eski komutanla komşu yaşıyor Başbuğ ve Büyükanıt; acaba onların yönlendirmesine mi kendilerini açık tutuyorlar? Onlara mı güveniyorlar?

Galiba bu soruya yalnızca henüz kapısı çalınmamışken Yaşar Büyükanıt cevap verebilir...

Önceki ve Sonraki Yazılar