xxx23
Başbakan’ın konuşması
Brüksel’den Nahçıvan’a...
AB’den Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi’ne... Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte yeniden dört saat boyunca uçuyoruz.
AB Komisyon Başkanı Barosso genelde üye ülke dışişleri bakanlarını bile kabul etmez iken, Olli Rhein’in de bulunduğu toplantı bir buçuk saat sürüyor. Bu toplantıya katılmak için Brüksel’e gelen dönem başkanı İsveç’in Dışişleri Bakanı Carl Pitt de orada.
Ermenistan ve Kürt açılımı... Türkiye’nin Orta-Doğu, Kafkaslar ve Balkanlar’daki hareketliliği AB nezdindeki önemi artırıyor ama korkum, Ankara’nın ve Davutoğlu’nun bu havaya kapılıp zaten patinaj yapan reform iradesinin iyice rölantiye girmesi.
Çünkü ben bir vatandaşım ve daha anlamlı bir ülkede yaşamak için benim önemsediğim tek pusula, “İlerleme Raporu”nda istenenlerin hayata geçirilmesi.
***
Davutoğlu, giderken fazlaca konuşamadığımız Kıbrıs konusundaki yaklaşımlarını da, AB’ye söylediklerini de özenli bir şekilde anlatıyor.
AB bizden limanları açmamızı isterken, Türkiye de AB’den çözüm istiyor.
Karşılıklı pozisyonların tutulacağı ama meselenin restleşmeye gitmeyeceği bir resim hissedilmekte.
***
Davutoğlu’nun açıklamaları sayesinde bakanlığın çevre konusundan kültüre, dünyanın yeni şartlarına uygun bir çalışma anlayışına yöneldiğinden, Suriye-Irak ve Türkiye arasında karara bağlanan ve herkesin çok yakından ilgilenmesi gereken “su yönetimine” kadar birçok konudan haberdar oluyoruz.
Gene Davutoğlu’nun aynı muhataplarına ekonomik entegrasyon amaçlı “Mezopotamya Ekonomik Zirvesi” önerisi de bunlardan biri.
***
Nahçıvan, Azerbaycan’ın dört yüz bin nüfuslu özerk bir bölgesi.
Işıklı ve bakımlı bir kente iniyoruz. Issız sokaklardan geçerek kurulduğu mağara nedeniyle astım hastalarına şifa dağıtan Düzdağ Oteli’ne varıyoruz. Türkiye ile olan saat farkını da hesaba kattığımızda saat gece üç.
Erkenden güneşli ve sıcak bir güne kalkıyoruz. Uzun bir süre Kültür Bakanlığı müsteşarlığı da yapan, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen’le kahvaltı masasındaki keyifli sohbette çarpıcı şeyler öğreniyorum.
Türkçe ilk edebi metin İngilizceye 1885 yılında çevrilmiş. O tarihten 2006 yılına kadar tüm dünyada İngilizceye çevrilen edebi eser sayımız sadece 286. 121 yılda çok cılız bir rakam bu. Ancak, Mustafa İsen’in öncülüğünde 2006 yılında, ciddi kriterler koyarak dünyanın bizim edebi ürünlerimizle ciddi bir şekilde ilgilenmesini sağlayan uygulama, son üç yılda bu sayının dokuz yüzlere varmasını sağlamış.
***
Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan Devlet Başkanları’nın katıldığı, Özbekistan ve Türkmenistan’ın ise daha mesafeli durduğu “zirve” öncesi, Azerbaycan ve Türkiye Cumhurbaşkanları ile Dışişleri Bakanları bir araya geliyor. Toplantının iyi geçtiğini hissediyoruz.
***
Zirvesindeki karlarla nazlı bir geline bakar gibi Ağrı Dağı’nı hayranlıkla seyrede seyrede Erivan’ı, Erzurum’u aşaraktan Türkiye’ye yollanıyoruz.
Dönüşte de “Liberal, Türk ve Müslüman” vurgusundaki “Türk” algısı gündeme geliyor. Bakan “Türk” derken, bunun tüm Osmanlı hinterlandını kapsayan kültürel miras kapsamında herkese birebir empati yapan hümanist bir içerik taşıdığını eğlenceli örneklerle anlatıyor. O, kültür mirasına “Türkiye’yi” odak alarak baktığı için, bunu “Türklükle” ifade ettiğini yineliyor.
***
Türkiye’de gündem ise AK Parti Kongresi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması...
Ve açılım bildirisi...
Başbakan Erdoğan’ın konuşması “insan odaklı” ve “özgürlükçü” bir anlayışı yansıtıyor. Kapsamlı ve kararlı bir mesaj da veriyor. Türkiye’nin bir an evvel çağı yakalamasını isteyen herkesin dinlemekten keyif alacağı bir konuşma bu. AK Parti çok önemli işler yaptı ama yapılandan çok daha fazla da yapılacak iş var.
Acaba...
“Kürt Açılımı” süreci, parti içi demokrasiden ziyade Tayyip Erdoğan’a kayıtsız şartsız itaat anlayışını benimseyen AK Parti’ye de yeniden bu radikal reformları yapabilmek açısından bir ivme ve değişimci bir dinamik kazandırır mı?
***
Kazandırırsa, dilerim AB sürecini savsaklamaya devam etmezler.
Çünkü “eski” Ankara hep pusuda bekliyor.
Ve bunun panzehiri kim ne derse desin, Dışişleri Bakanı ile birlikte ziyaret ettiğimiz AB ruhunda ve zihniyetinde yatıyor...
AB’den Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi’ne... Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte yeniden dört saat boyunca uçuyoruz.
AB Komisyon Başkanı Barosso genelde üye ülke dışişleri bakanlarını bile kabul etmez iken, Olli Rhein’in de bulunduğu toplantı bir buçuk saat sürüyor. Bu toplantıya katılmak için Brüksel’e gelen dönem başkanı İsveç’in Dışişleri Bakanı Carl Pitt de orada.
Ermenistan ve Kürt açılımı... Türkiye’nin Orta-Doğu, Kafkaslar ve Balkanlar’daki hareketliliği AB nezdindeki önemi artırıyor ama korkum, Ankara’nın ve Davutoğlu’nun bu havaya kapılıp zaten patinaj yapan reform iradesinin iyice rölantiye girmesi.
Çünkü ben bir vatandaşım ve daha anlamlı bir ülkede yaşamak için benim önemsediğim tek pusula, “İlerleme Raporu”nda istenenlerin hayata geçirilmesi.
***
Davutoğlu, giderken fazlaca konuşamadığımız Kıbrıs konusundaki yaklaşımlarını da, AB’ye söylediklerini de özenli bir şekilde anlatıyor.
AB bizden limanları açmamızı isterken, Türkiye de AB’den çözüm istiyor.
Karşılıklı pozisyonların tutulacağı ama meselenin restleşmeye gitmeyeceği bir resim hissedilmekte.
***
Davutoğlu’nun açıklamaları sayesinde bakanlığın çevre konusundan kültüre, dünyanın yeni şartlarına uygun bir çalışma anlayışına yöneldiğinden, Suriye-Irak ve Türkiye arasında karara bağlanan ve herkesin çok yakından ilgilenmesi gereken “su yönetimine” kadar birçok konudan haberdar oluyoruz.
Gene Davutoğlu’nun aynı muhataplarına ekonomik entegrasyon amaçlı “Mezopotamya Ekonomik Zirvesi” önerisi de bunlardan biri.
***
Nahçıvan, Azerbaycan’ın dört yüz bin nüfuslu özerk bir bölgesi.
Işıklı ve bakımlı bir kente iniyoruz. Issız sokaklardan geçerek kurulduğu mağara nedeniyle astım hastalarına şifa dağıtan Düzdağ Oteli’ne varıyoruz. Türkiye ile olan saat farkını da hesaba kattığımızda saat gece üç.
Erkenden güneşli ve sıcak bir güne kalkıyoruz. Uzun bir süre Kültür Bakanlığı müsteşarlığı da yapan, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen’le kahvaltı masasındaki keyifli sohbette çarpıcı şeyler öğreniyorum.
Türkçe ilk edebi metin İngilizceye 1885 yılında çevrilmiş. O tarihten 2006 yılına kadar tüm dünyada İngilizceye çevrilen edebi eser sayımız sadece 286. 121 yılda çok cılız bir rakam bu. Ancak, Mustafa İsen’in öncülüğünde 2006 yılında, ciddi kriterler koyarak dünyanın bizim edebi ürünlerimizle ciddi bir şekilde ilgilenmesini sağlayan uygulama, son üç yılda bu sayının dokuz yüzlere varmasını sağlamış.
***
Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan Devlet Başkanları’nın katıldığı, Özbekistan ve Türkmenistan’ın ise daha mesafeli durduğu “zirve” öncesi, Azerbaycan ve Türkiye Cumhurbaşkanları ile Dışişleri Bakanları bir araya geliyor. Toplantının iyi geçtiğini hissediyoruz.
***
Zirvesindeki karlarla nazlı bir geline bakar gibi Ağrı Dağı’nı hayranlıkla seyrede seyrede Erivan’ı, Erzurum’u aşaraktan Türkiye’ye yollanıyoruz.
Dönüşte de “Liberal, Türk ve Müslüman” vurgusundaki “Türk” algısı gündeme geliyor. Bakan “Türk” derken, bunun tüm Osmanlı hinterlandını kapsayan kültürel miras kapsamında herkese birebir empati yapan hümanist bir içerik taşıdığını eğlenceli örneklerle anlatıyor. O, kültür mirasına “Türkiye’yi” odak alarak baktığı için, bunu “Türklükle” ifade ettiğini yineliyor.
***
Türkiye’de gündem ise AK Parti Kongresi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması...
Ve açılım bildirisi...
Başbakan Erdoğan’ın konuşması “insan odaklı” ve “özgürlükçü” bir anlayışı yansıtıyor. Kapsamlı ve kararlı bir mesaj da veriyor. Türkiye’nin bir an evvel çağı yakalamasını isteyen herkesin dinlemekten keyif alacağı bir konuşma bu. AK Parti çok önemli işler yaptı ama yapılandan çok daha fazla da yapılacak iş var.
Acaba...
“Kürt Açılımı” süreci, parti içi demokrasiden ziyade Tayyip Erdoğan’a kayıtsız şartsız itaat anlayışını benimseyen AK Parti’ye de yeniden bu radikal reformları yapabilmek açısından bir ivme ve değişimci bir dinamik kazandırır mı?
***
Kazandırırsa, dilerim AB sürecini savsaklamaya devam etmezler.
Çünkü “eski” Ankara hep pusuda bekliyor.
Ve bunun panzehiri kim ne derse desin, Dışişleri Bakanı ile birlikte ziyaret ettiğimiz AB ruhunda ve zihniyetinde yatıyor...