Selma ÖZTÜRK
Bahreyn`den...
Şu an sizlere yazımı Bahreyn’den yazıyorum. Bahreyn devleti altı Arap Emirlik Ülkelerinden birisidir. Bir adadır ve başkenti Manama ile deniz üzerinde genişletilmiş bir ülkedir. Bahreyn ülkesinin bir özelliği ise şudur. Malum, 1.5 milyar dünya müslüman nüfusun büyük çoğunluğu Sunni’dir. Sadece ufak bir azınlığı Şii’dir. Lakin dünyada üç ülke vardır ki, bu ülkelerin nüfusunun çoğunluğunu Sunni değil de, Şii’dir. Bu üç ülke İran, İrak ve Bahreyn’dir. Burada Sunnilere ve Şiilere mahsus özel semtler mevcuttur. Hatta ve hatta sırf Sunniler tarafından ve sırf Şiiler tarafından ziyaret edilen camiier ve mabetler bile vardır.
10 Muharrem Bahreyn’de resmi tatil günüdür. Bütün resmi daireler kapalıdır. Yani, Kerbela’da yaşanan üzücü vaka, Hz. Hüseyin’in şehid edilmesi olayı burada resmi tatil günü (matem günü) olarak kabul edilmiştir ve anılmaktadır. Şia semtlerinde 10 Muharrem’de insanlar sokaklara dökülüp, o hüzünlü günü anmış oluyorlar. Buradaki Şia semtlerinin bir başka özelliği de, sokaklarda siyah bayrakların asılmış olmasıdır. Siyah bayraklar her yerde göze çarpmaktadır. Siyah bayrak Şia aleminde bir semboldür. Ezanlarda ise “Eşhedu ella ilahe illallah, eşhedu enne Muhammedun rasulullah”dan sonra birde “Ali-yul veliyullah” ilavesi yapılmaktadır.
Bizler ise Bahreyn’in en büyük camisi olan Ahmad Al - Fateh Camii’nde görev yapmaktayız. Ahmad Al .Fateh İslami Merkezi buranın Adalet Bakanlığı ve Din İşleri Bakanlığı tarafından kurulmuş bir merkezdir. Büyük camisinden ve kütüphanesinden ibarettir. Kasım ve Nisan ayı arası Bahreyn’ de turist sezonudur. Bu sürede buraya hergün müthiş bir sayıda turist akımına uğruyoruz. Allah’ın günü dünyanın dört bir çeşit yerinden akın akın insanlar geliyor, camiyi ziyaret ediyor ve İslam dini hakkında bilgi ediniyorlar. Normalde Bahreyn’deki camilere gayri- müslimlere giriş ve ziyaret yasaktır, müsaade edilmemektedir. Lakin Ahmad Al – Fateh Camiisi burada bir istisna teşkil etmektedir. Ve bu amacla da 1984 yılında inşa edilip 1988 yılında tebliğ amacıyla bu muhteşem binanın kapıları turistlere açılmıştır. Yani yaklaşık 23 yıldır hizmetini sürdürmektedir.
Bizlerde bu fırsatı kullanıp, oraya fevc fevc gelen turistlere İslamiyet hakkında gerçek ve asıl, sıcak ve ürpertici olmayan bilgileri ve gerçekleri anlatmaktayız. Ve işin en güzel tarafı şudur efendim: Dünyanın her bir yanından turistler gelse de, Almanya’dan ve Avrupa’dan gelen turistlerin sayısı oldukça yüksek. O kadar çok Avrupa’lı Bahreyn’e gelip buraları ziyaret ediyor ki... Bilhassa Salı günleri alman turistlerinin sayısı büyük turist gemisi AİDA’nın Bahreyn’e uğraması sebebiyle muazzamdır. Bazı günleri (yani sırf bir günde) camiyi ziyaret edenlerin sayısı 600’e yakındır. Bunların alman olan rakamı ise (Salı günleri) en azından 300’dür. Bazen bu sayı bile aşılmaktadır. Düşünebiliyormusunuz efendim, bir günde sadece tek bir mekanda tek bir kişi olarak, bir fert olarak en azından 300 kişiye (Almanya’dan gelen 300 kişiye) ulaşma imkanınız oluyor. Onlarla iletişime girip, muhabbet ediyorsunuz. Onların önyargılarla dolu olan beyinlerinde bir tamirat yapma imkanınız oluyor ve İslam dini hakkında yanlış alınmış bilgileri, beyinlerde mevcut olan yanlışları düzeltme fırsatınızı kullanıyorsunuz. Ve her biri önce şaşırmış ve ardından memnun ve tatmin olunmuş bir vaziyette sizlerden ayrılıyor. Bazıları ise (elbette bayanlardır bunlar) “Size sarılabilirmiyiz?” sorusunu yöneltip, bu hareketi gerçekleştirdikten sonra sıcak bir tebessüm ile sizden ayrılıyorlar. Her biri için bu sadece bir yarım saattir belki. Ama inanın bu yarım saat içinde onların beyinlerinde çok farklı şeyler uyandırılmıştır. En azından bir tefekküre dalacak (daldıracak) ilk adımdır bu.
Burası (sırf Alman toplumuna yönelik değil) tebliğ görevini yapmak için en uygun ve en mükemmel mekanlardan biridir diye düşünüyorum. “Almanya’da böyle kısa bir sürede bu kadar insana aynı anda nasıl ulaşabilirdim? sorusunu yöneltiyorum kendi kendime. Alman turistlerini hayret ve taaccuba düşürecek sahne ise şudur efendim. Onlar genelde Bahreyn’de, camiye gelip girdiklerinde Almanca bilip konuşabilen bir rehberle karşılaşacaklarını ilk çapta elbette ki beklememektedirler. Kimin aklına gelir ki? Ta Bahreyn’de Almanya’dan gelmiş ve mihmandarlık yapan bir kişi. Ve kendilerini bir “Herzlich willkommen” (Hoş Geldiniz) ile karşıladığınız zaman, gerisini siz düşünün artık. O anda hemen bir sıcaklık oluşuyor, kendilerini bu güzel mekanda, yani Allah’ın evinde çok rahat ve serbest hissediyorlar. Hemen ardından gelen soru: “Sie sprechen aber gut deutsch” “Ne kadar da güzel Almanca konuşuyorsunuz!” Durumu izah edip, açıklık getirdikten sonra ve onların lisanlarıyla bir cami ziyareti takdim ettikten sonra, görevinizi başarıyla sona erdirdiğinizi hissediyorsunuz. Ziyaretçilerinizi gönderdikten sonra caminin açık hava avlusundan masmavi gökyüzüne doğru kafanızı yükseltiyorsunuz, yukarıya doğru bir bakışla içinizden rabbinize kalben ve lisanen şükrediyorsunuz ve fırsat bulunduğu takdirde bedenen iki rekat şükür namazının ilavesiyle Bahreyn’de bir gününüzü daha bitirmiş oluyorsunuz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.