xxxx65
Avrupa Birliği ve Yunanistan gerçeği
Algılamalar:
Avrupa Birliği bazı kişiler için güzel bir hayal, varılması icap eden bir "vaha", kurtuluş ve mutluluğu müjdeleyen bir hedef olarak algılandığından, o birliğe girmek için büyük çaba ve sabırsızlık göstermektedirler .
Diğer bazıları için ise "AB ulaşılması zor bir mutluluk vadisidir. Belki ulaşmak mümkün değildir ama ona giden yollarda çekilen sıkıntılar ülkemiz insanını ıslah edip, hakiki demokrasiyi kazandıracak" çalışmalardır.
Bir çok kişi için ise sadece para ve seyahat imkanlarının elde edilebileceği bir "fırsatlar yumağı" olarak algılanmaktadır.
Bir başka algılama ise, AB'nin ileride Amerika Birleşik Devletleri gibi dev bir güç haline geleceği inancı ve önemli siyasi ve ekonomik bir gücü elinde tutacağı kanaatıdır.
Avrupa Birliği içinde siyasi birliktelik amaçlanmaktadır. Bu demektir ki, oraya katılan üyeler kendi istekleri ile milli egemenliklerinin bir kısmından vazgeçerek, birliğin bir parçası olacaklardır. Ekonomik güç olmaya gelince orada da biraz düşünmek gerekir. Son Yunanistan mali krizi ve Avrupa devletlerinin bu olaya gösterdikleri tepkiler hayli düşündürücü bir durumdur. Bu krize kadar mevcut algılamalar şöyle idi:
AB'de herkes "birbiri" içindi ve birlikten güç doğacaktı.
Bir üye sıkıntıya düşecek olursa, diğerleri hemen yardıma koşacaktı,
Üye dayanışması ve oluşturdukları sistem doğru ve etkili şekilde işleyecekti. Ne yazık ki farz edilen hususların hiç birisi olmadı.
Türkiye'deki koyu AB taraftarlarının bu olaylardan ve Yunanistan örneğinden ders almaları gerekir.
Yunanistan'daki olaylar:
Hayatta çalışılmadan fazla bir şey kazanılmaz. En azından kazanılan kalıcı olmaz. Geçici zaman için kazanıldı zannedilenler, hiç beklenmedik şekilde kaybolup gidebilir. Yunanistan krizi bunun en güzel örneğidir.
Yunanistan küçük, fazla verimli topraklara sahip olmayan, 9-10 milyon nüfuslu bir ülkedir. Reel gücünden ve kapasitesinden daha fazla gürültü çıkartıp, abartan ve kendisini dev aynasından göstermeye çalışan insanların ülkesidir. Bu sebeple de insanları çok iyi konuşmayı, tartışmayı ve ikna etmeyi iyi bilirler.
Yunanlılar rahat bir yaşam tarzına alışıktır, güzel ve uzun siestalar (dört saatlik öğlen tatilleri) vazgeçilmez lükslerindendir. Ülkede turizm sektörü güçlü olup onun yan endüstrileri: lokantacılık, tavernacılık ve eğlence merkezli hizmet sektörleri en çok para getiren iş alanlarıdır. Fazla bir üretimi, endüstrisi yoktur. Dolayısı ile kriz anında alternatifleri azdır. Emeklilik yaşı da 54 olup, kişiler iki, üç maaş alabilmektedirler.
Yunanistan banka ve mali hesaplarda kasıtlı yalnış beyanlar yapmıştır. Bir çok ekonomik ve mali konuda yalan söylemiş ve gerçek gidişatı AB, Avro bölge üye ve otorilerinden saklamıştır. Olaylar patlak verip, saklanamayacak hale gelince de hem AB'nin ve hem de IMF'nin istediği kısıtlamalar ve tedbirler halka çok ağır gelmiş, böylece protesto gösterileri ve sosyal isyan başlamıştır.
Yunanistan'da, hükümetin bütçe açığının daraltılması çalışmaları doğrultusunda aldığı ekonomik önlemleri protesto eden göstericiler ile polis arasında çatışmalar çıkmış ve gösteriler adeta vahşete dönüşmüştür. Binlerce kişi Yunanistan Ekonomi Bakanlığı önünde toplanmış, sopa ve molotof kokteyleri ile saldırıya geçmiş ve arada ölenler olmuştur. Maske takan iktidar karşıtları, eylem yapmış ve kent merkezinde birçok banka şubesi ile işyerinde hasara yol açmışlardır. Adeta ''savaş alanına'' dönen kent merkezinde çeşitli yerler ateşe verilmiştir.
Halkın büyük bir kısmı, aşırı zenginlere, büyük kârlar yapan bankalara, yalan söyleyen bürokratlara ve kârları yurt dışına kaçıran iş adamlarına kızgın olup, bunların mutlaka yakalanmasını istemektedir. Halk, bu ekonomik krizin yükünü taşımak istememekte ve bunu protesto etmektedir. "Geri adım atmayacağız, zenginler zenginleşmeye devam ederken orta ve zayıf tabaka yok olup gidecek. IMF ülkeye girdi en az 10 yıl çıkmaz'' diyen göstericiler, "Önümüzdeki aylarda binlerce kişinin eve ekmek götüremez hale geleceğini'' iddia etmektedirler.
AB'ye duyulan öfke çok büyük olup, özellikle Almanya ilk sırada yer almaktadır. Hatta Angela Merkel, "yeni Hitler" gibi gösterilmekte ve medyada alaya alınmaktadır.
Gerçekler:
Bu olaylar bazı gizli gerçekleri ortaya çıkartmış ve bazı algılamaların hatalı olduğunu ispat etmiş bulunmaktadır. Alınacak dersler çoktur:
Avrupa Birliği'nin aslında hiç de sanıldığı kadar güçlü bir sisteme sahip olmadığı anlaşılmıştır. AB içinde büyük ekonomik ve mali farklılıklar mevcuttur. Herkes aynı seviyede müreffeh değildir. Özellikle para birimi olarak Avroya geçildikten sonra Almanya dahil bütün ülkeler fiyat artışları yaşamış ve hayat daha pahalı hale gelmiştir.
Avro çok kırılgan bir ortam meydana getirmiş olup, Yunanistan krizi diğer üyelerin ekonomilerini de çok olumsuz olarak etkilemeye başlamıştır. Daha şimdiden Portekiz, İtalya ve İspanya için de tehlike çanları çalmaya başlamış olup, iki gün önce bu listeye Belçika da girmiştir. Bu gelişmeler sonucunda Almanya ve birçok Avrupa ülkesi, Yunanistan'ı Avro pazarından çıkartmak ve hatta bir süre AB'den bile uzaklaştırma isteğini dile getirmişlerdir.
Demek ki AB hiç de sanıldığı kadar güvenilir bir dost değilmiş.!
Avrupa aşırı "bireyciliğin ve ben-merkezli yaşamın" sonucu olarak daha az çocuk isteyen nesiller yetiştirmiştir. Dolayısı ile Avrupa hızla yaşlanmaktadır. Güçlü, hırslı ve çalışkan nesiller tükenmeye doğru gitmektedir.
AB çok yakında bu sıfatta kişilere muhtaç olacaktır.
Yunanistan gibi büyük ölçüde turizme dayanan ülkeler "büyük risk" alanına girmekte olup, adeta "domino etkili" olumsuz tetiklemelere karşı dayanıksız duruma düşmektedirler. AB ise bu domino etkili olumsuz tetiklemeyi durduramayacak konumdadır.
Yunanistan, yıllardan beri Avrupa Birliği'nden büyük mali yardımlar almış fakat bunları yalnış harcamış ve verimli yatırımlar haline dönüştürememiştir. Eski rahatlıkları ve alışkanlıkları ağır basmış, her işin kolayına kaçmışlardır. Gerçek şudur ki; tembellik ve bürokratik saklamalar sonunda ekonomiyi kayaya toslamaktan kurtaramamıştır. Demek ki:
Devşirme su ile değirmen dönmezmiş! Fazla rahat marazata yol açarmış!