Mehmet Y. ULUTAŞ
Avanta Seviyoruz
Son zamanlarda gazetecilerin, politikacıların, devlet memurlarının “avanta” aldıklarına dair haberler gazeteleri ve televizyon programlarını istila etmiş durumda. Örnekler o kadar çok ki bunların hepsinin yalan veya iftira olduğunu kabul etmek hem hayatın normal akışına uygun değil hem de akla yatkın değil.
Daha 15-20 sene önce öğretmenlik yaparak geçimini sağlayan ve son zamanlara kadar aylık en fazla 60.000 TL kazandığı tahmin edilen bir gazetecinin 3-5 milyon TL değerinde bir evde oturabilmesi ve hatta başka kıymetli mülklere de sahip olması başka nasıl izah edilebilir. Veya çok üst düzey bir bürokratın bir gecesi yaklaşık 50.000 TL olan bir otelde bir hafta kalması mümkün değil. İzahat istendiğinde “arkadaşım davet etti ve masraflarımı karşıladı” demesi ise bir başka fecaat. Yani kamuoyunun bir ev fiyatı değerindeki tatilin “hediye” olduğuna inanması isteniyor. Yine bir duayen gazeteci ve televizyoncunun TV kurmak için şaibeli bir işadamından para alma iddiası da yenilir yutulur şeyler değil.
Babama bu meseleleri anlatınca o da konu ile alakalı bir anekdotunu paylaştı. 1970’li yıllarda yakından tanıdığı bir gazeteci arkadaşı vardı. Hatta ben de tanımıştım o gazeteciyi. Babamın deyimiyle hiçbir yerde hesap ödemezmiş. Bir keresinde babam ve arkadaşları gittikleri bir mekanda o gazeteciyi görmüşler ve bir muziplik yapalım demişler. Bir garsonu çağırmışlar, eline bir hesap adisyonu yazıp vermişler ve o gazeteciye götürmesini istemişler. O gazeteci hesabı eline alınca hışımla ayağa kalkmış ve ona hesap yollayan kim ise onun annesi ve diğer aile mensuplarına saygılarını(!) iletmiş. Ardından da kendisinin ne büyük bir gazeteci olduğunu ve hiçbir zaman hesap vermeyeceğini deklare etmiş.
Yani bu avanta işleri yeni değil. Eskiden de vardı, şimdi de var. Eğer bir şeyler değişmez ise gelecekte de olacak. Avanta işlerinin bir parti veya ideolojiye mensubiyet ile doğru veya ters orantılı olduğunu söylemek de mümkün değil. Çünkü mevcut sistem avanta almaya zorluyor. En muhafazakar sağcı da olsanız en idealist solcu da olsanız, konu Atatürk(*) olunca her şey 180 derece değişiyor.
Peki hayatımızda neden avanta var gelin bir bakalım.
- Avantayı çok seviyoruz. Havadan gelen para pek tatlı geliyor.
- Avanta vermek veya istemek artık norm haline gelmiş. Beleşçilik, yancılık, sinyalcilik gibi türevleri oluşmuş.
- Hesabı paylaşmak yerine birisine ödetmeyi seviyoruz ve hatta bu durum bir beklenti oluşturmuş hayatımızda.
- “Devletin malı deniz yemeyen keriz” sözü içimize işlemiş. Yani devletin malı çalıp çırpmakla, yemekle tükenmez ve ancak budalalar devletin malını çalmaz. Kim budala olmak ister!
- Birilerinin avanta aldığını duyunca köpürüyoruz ve hatta beddua ediyoruz. Ama aynı avanta ortamlarında bizler olsak “hayır” diyebiliyor muyuz?
En güzelini ikram etmek ve hediye vermek hem toplumumuza ait çok güzel bir haslet hem de dinimizin bir tavsiyesidir. Ama mütekabiliyet, yani karşılığında mislini ve hatta daha fazlasını yapmak gerek. Zaten hayatta karşılıksız olarak alabileceğiniz şeyler sınırlıdır. Onları da size sadece çok yakın akrabalarınız (anne, baba ve belki kardeşler) verebilir.
Hem toplum hem de devlet olarak değişmemiz lazım. Avanta alanların hem kamuoyu önünde rezil edilmesi hem de kanunlar gereğince hapis cezası çekmeleri gerekiyor ki caydırıcı olsun. Unutmayalım ki üzerinde herkesin hakkı olan bir şeyi gasp etmek tüm vatandaşların hakkına tecavüz etmektir ve bunun hesabını vermek hem bu dünyada hem de ahirette çok zordur.
Bu vesileyle Tosuncuk olayındaki düşüncelerimi de paylaşmak istiyorum. Tosuncuk ilk değil, son da değil. Sülün Osman, Banker Kastelli, Jet Fadıl, Parsadan vardı ondan önce. Emin olun bundan sonra başkaları da olacak. Peki sadece onlar mı suçlu? Hayır. Bu dolandırıcılara para yatıran vatandaşlarımız da vaktinde mani olmayan devletimiz de kabahatli. Eğer başkaları yatırdıkları paraya 1 kazanırken sen 3 kazanıyorsan burada anormal bir şeyler döndüğünü ve büyük bir risk aldığını anlaman lazım. Devlet de kabahatli çünkü bu tür dolandırıcılık vakalarını tespit etmekte, tedbir almakta ve sıkı denetime tabi tutmada yeterince hızlı davranamıyor. Neticede vatandaşlarımız her ne kadar hayalperest ve açgözlü olsalar da dolandırılmayı haketmiyorlar.
(*) Kastettiğim paraların üzerindeki Atatürk rölyefleri.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.