xxx33
Aşırı yorum farkı varken ak ile kara hiç gri olmaz ki...
İşimiz çok zor. Çünkü toplumun bir kesiminin "ak" dediğine diğer toplum kesimi "kara" demeye kararlı.
İşin daha da kötüsü asgari müşterekleri bulma yeteneklerinin en fazla olması gereken aydınlar (veya düşünce merkezleri) daha da keskin zıtlaşmalarla olaylara yaklaşıyor.
Aynı haberi farklı kamplardan medyalarda farklı yorumlarla izliyoruz.
İşte bir örnek:
- Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenen bir oturumda parti kapatmayı savunan Mesut Yılmaz'ın 'Ordu kışlasına dönemez' sözleri herkesi şoke etti. Salondaki Türkler utandı... Müslüman bir ülke olan Türkiye'de laikliğin henüz tam anlamıyla benimsenmediğini, siyasal İslam ve İran'daki gelişmelerden etkilendiğini söyleyen Yılmaz, ülkeyi önemli bir tehlikenin beklediğini ve AK Parti'nin dine dayalı siyaset yapan gelenekten geldiğini ifade etti. (Zaman)
- Avrupa Parlamentosu Yeşiller Gurubu'nun davetlisi olarak Strasbourg'a gelen Mesut Yılmaz, toplantı öncesinde Hürriyet'e son gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz, "AKP, altın bir fırsat yakalamıştı. Özellikle son seçimden sonra izlediği politikayla, attığı adımlarla, Cumhurbaşkanlığı seçimi, arkasından YÖK Başkanı'nın tayini, arkasından türban meselesinin genel özgürlüklerden ayrılarak, öncelikli bir mesele olarak Türkiye'nin gündemine getirilmesi, arkasından üniversitelerle, yargı organları ile çatışmaya girmesiyle bu şansını kaybetti" dedi. (Hürriyet)
Laiklik çıkmazı
"Laiklik " konusu da uzlaşılamaz bir zeminde tartışılmakta.
Geniş kitlelere ulaşan iki yazar sanki birbiriyle hiç ilgisi olmayan iki konu üzerinde yorum yapmışlardı dün... Oysa konu "laiklik"ti.
Dün Milliyet'te Taha Akyol laiklik için şu yorumu seslendirmişti:
- Jakoben laiklik dindarlığın mutlaka teokrasi (şeriat) tehlikesi içerdiğine 'inanmış' tır... Halbuki Türk toplumu giderek çoğulculaştığı gibi "dindar muhitlerde" bile din algısı "demokratik laikliği" ve dünyevi değerleri benimseme yönünde değişiyor...
Ayrıca, Türkiye'de demokratikleşme artık toplumsal bir dinamik haline gelmiştir, laiklik de bunun dışında kalamaz; modern bir ülke olacaksak. Laikliğin evrimi de demokratikleşmesini gerektirir zaten.
- Aynı konuya Hürriyet'ten Mehmet Yılmaz ise şöyle yaklaşmıştı: AKP'nin savunmasında laikliğin bir yaşam biçimi olamayacağı iddia ediliyor. "Kişiler laik olamaz, devletler laik" olur saçmalığı tekrarlanıyor... Kişiler de pekala laik olabilirler. Eğer günlük yaşamımdaki bütün tutum ve davranışlarımla dinin emrettiği kurallara göre yaşamıyorsam, toplumun o günkü ilişkileri içinde dinden bağımsız tutum alabiliyorsam, kişi olarak da laik sayılırım.
Temel çözümü
Böyle durumlarda Amerika'nın siyahbeyaz kavgasına çözüm üreten bizim Temel'i hatırlarım.
Bir otobüste siyahlarla beyazların kavgasına tanık olan Temel, bir koltuğun üzerine çıkıp bağırmış:
- Artık ne siyah ne beyaz var... Hepimiz yeşiliz...
Kavga eden siyahlar ve beyazlar Temel'in sözlerini duyunca kavgayı kesmişler.
Derken Temel yeniden konuşmuş:
- Koyu yeşiller otobüsün arka koltuklarında açık yeşiller de ön koltuklarda oturacaklar.
Bu fıkradaki eksik, otobüsün direksiyonunda kimin bulunacağının belirtilmemiş olmasıdır.
Bizim sorunumuz da bu değil mi zaten
İşin daha da kötüsü asgari müşterekleri bulma yeteneklerinin en fazla olması gereken aydınlar (veya düşünce merkezleri) daha da keskin zıtlaşmalarla olaylara yaklaşıyor.
Aynı haberi farklı kamplardan medyalarda farklı yorumlarla izliyoruz.
İşte bir örnek:
- Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenen bir oturumda parti kapatmayı savunan Mesut Yılmaz'ın 'Ordu kışlasına dönemez' sözleri herkesi şoke etti. Salondaki Türkler utandı... Müslüman bir ülke olan Türkiye'de laikliğin henüz tam anlamıyla benimsenmediğini, siyasal İslam ve İran'daki gelişmelerden etkilendiğini söyleyen Yılmaz, ülkeyi önemli bir tehlikenin beklediğini ve AK Parti'nin dine dayalı siyaset yapan gelenekten geldiğini ifade etti. (Zaman)
- Avrupa Parlamentosu Yeşiller Gurubu'nun davetlisi olarak Strasbourg'a gelen Mesut Yılmaz, toplantı öncesinde Hürriyet'e son gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz, "AKP, altın bir fırsat yakalamıştı. Özellikle son seçimden sonra izlediği politikayla, attığı adımlarla, Cumhurbaşkanlığı seçimi, arkasından YÖK Başkanı'nın tayini, arkasından türban meselesinin genel özgürlüklerden ayrılarak, öncelikli bir mesele olarak Türkiye'nin gündemine getirilmesi, arkasından üniversitelerle, yargı organları ile çatışmaya girmesiyle bu şansını kaybetti" dedi. (Hürriyet)
Laiklik çıkmazı
"Laiklik " konusu da uzlaşılamaz bir zeminde tartışılmakta.
Geniş kitlelere ulaşan iki yazar sanki birbiriyle hiç ilgisi olmayan iki konu üzerinde yorum yapmışlardı dün... Oysa konu "laiklik"ti.
Dün Milliyet'te Taha Akyol laiklik için şu yorumu seslendirmişti:
- Jakoben laiklik dindarlığın mutlaka teokrasi (şeriat) tehlikesi içerdiğine 'inanmış' tır... Halbuki Türk toplumu giderek çoğulculaştığı gibi "dindar muhitlerde" bile din algısı "demokratik laikliği" ve dünyevi değerleri benimseme yönünde değişiyor...
Ayrıca, Türkiye'de demokratikleşme artık toplumsal bir dinamik haline gelmiştir, laiklik de bunun dışında kalamaz; modern bir ülke olacaksak. Laikliğin evrimi de demokratikleşmesini gerektirir zaten.
- Aynı konuya Hürriyet'ten Mehmet Yılmaz ise şöyle yaklaşmıştı: AKP'nin savunmasında laikliğin bir yaşam biçimi olamayacağı iddia ediliyor. "Kişiler laik olamaz, devletler laik" olur saçmalığı tekrarlanıyor... Kişiler de pekala laik olabilirler. Eğer günlük yaşamımdaki bütün tutum ve davranışlarımla dinin emrettiği kurallara göre yaşamıyorsam, toplumun o günkü ilişkileri içinde dinden bağımsız tutum alabiliyorsam, kişi olarak da laik sayılırım.
Temel çözümü
Böyle durumlarda Amerika'nın siyahbeyaz kavgasına çözüm üreten bizim Temel'i hatırlarım.
Bir otobüste siyahlarla beyazların kavgasına tanık olan Temel, bir koltuğun üzerine çıkıp bağırmış:
- Artık ne siyah ne beyaz var... Hepimiz yeşiliz...
Kavga eden siyahlar ve beyazlar Temel'in sözlerini duyunca kavgayı kesmişler.
Derken Temel yeniden konuşmuş:
- Koyu yeşiller otobüsün arka koltuklarında açık yeşiller de ön koltuklarda oturacaklar.
Bu fıkradaki eksik, otobüsün direksiyonunda kimin bulunacağının belirtilmemiş olmasıdır.
Bizim sorunumuz da bu değil mi zaten