Hakkı ERÇETİN
Armend
Daha önce Bosna'ya her gidişimde farklı ve ilginç birisiyle tanışma fırsatı bulduğumu yazmıştım. Bu yazımda bunlardan birisinden bahsedeceğim. Bu şahısın ismi Armend. Armend ile nasıl tanıştığımızdan kısaca bahsetmek istiyorum.
Malum savaşın hemen sonrasıydı. Saraybosna'nın meşhur çarşısı Başçarşı'da bulunan bir mekanda yol arkadaşım ve aziz dostum Kenan ile bir çay molası vermiştik. Bu mekan Gazi Hüsrev Bey camisinin külliyesinde yer alan tarihi bir mekan idi. Bu mekan bizim İstanbul Beyazıt'taki Çorlulu Ali Paşa medresesi veya nam-ı diğer erenler kahvehanesi ve eski İlesam ve Balkan Ocağı lokaline benzer tarzda bir yapı idi. Sonuçta ikisi de Osmanlı eseri olduğundan benzemesi çok şaşırtıcı olmuyor.
Her neyse yukarıda çay molası dedim ama Boşnak kardeşlerde daha çok kahve kültürü hakim olduğundan bizim alışık olduğumuz demleme çay pek yaygın değil. Bundan dolayı sallama tabir ettiğimiz poşet çayları ile yetinmek zorundaydık. Ancak bahsettiğim mekanda otururken bu Osmanlı eseri o kadar aşina ve bizdendi ki etrafta oturan ve çoğunluğu fıtraten sarışın, mavi gözlü ve ortalamanın üzerinde boya sahip Boşnakları işaret ederek gayri ihtiyari olarak "Amma çok turist var, değil mi Kenan kardeş?" deyiverdim. Kenan kardeşim tebessüm ederek "Abi, turist olan biziz onlar yerli" dedi. Ama ne yaparsın mekan bu hissi veriyor, ben ne yapabilirim ki!
Tam bir Osmanlı ve Müslüman mahallesi olan Başçarşı defalarca yakılmasına rağmen Boşnak kardeşlerimizce tam bir bilinç ve inatla aynen tekrar bina edilmiştir. Allah hepsinden razı olsun.
İçtiğimiz çaylardan memnun olmamış bir halde Cuma namazı için Gazi Hüsrev Bey camine yöneldik. Başçarşı'nın küçük sevimli dükkanlarının önünden geçerken ben "Kenan kardeşim ağız tadıyla bir çay da içemedik" dedim. Bunun üzerine sıralı küçük dükkanlardan birinden "Hakiki demleme Türk çayı bu dükkanda kardeşler" diye bir ses geldi. Sesin geldiği tarafa bakınca 25-30 arası yaşta, orta boylu, zayıf ve güleç yüzlü bir genç gördüm. "Namazdan sonra mutlaka geliriz" diye mukabelede bulundum. Bu genç Armend idi.
Cuma namazı için Gazi Hüsrev Bey camiine geçtik. Merhum bilge kral Aliya İzzetbegoviç te oradaydı. Namaz çıkışı bir ara Aliya İzzetbegoviç'in özel korumaları olan ve "Kara Kuğular" denilen özel komandoların arasında kaldım. Slav ırkından olmaları nedeniyle boy ortalamaları zaten uzun olan Boşnaklardan seçme bu grubun arasında kalınca kendimi sık ve yüksek bir ağaç grubu arasında kalan bodur ağaç gibi hissettim ve "kardeşler biraz açılın da nefes alalım yahu" demek zorunda kaldım. Savaş esnasında merhum Aliya İzzetbegoviç kızı ile bir ülkeden dönüşte havaalanında sırplar tarafından esir edilip askeri bir mekana götürülmüştü. Bu Kara Kuğular birkaç saat içinde o bölgedeki en yüksek rütbeli Sırp komutanını ele geçirmişler ve takas yaparak Aliya başkanı kurtarmışlardı. Allah varlıklarını daim sayılarını ziyade etsin.
Evet, namaz çıkışı küçük çay ocağına geldik ve ağız tadıyla Türk usülü demleme çay içtik. O sırada Saraybosna'da kültürel bir faaliyet çerçevesinde çok sayıda Türk ziyaretçi vardı. Bu gruptan tanıdıkları da bu küçük çay ocağına yönlendirince Armend'in ciddi bir müşterisi oluşmuştu. Ben ve Kenan kardeşim de her fırsatta Armend'in kahvesine geliyorduk.
Armend, Türk-Arnavut karışımı bir baba ile Alman bir anneden olma balkanlı bir genç idi. Bu karışımdan dolayı Türkçe, Arnavutça, Sırpça, Almanca dillerini konuşabiliyordu. Armend ailesinden uzak tek başına yaşayan birisiydi. İş gereği Saraybosna'da iken savaş patlamış ve o da burada kalmaya mahkum olmuştu. Armend öz vatanı olmasa da savaşa gönüllü iştirak eden ve İslam'ın batıdaki uç kalesini ve insanlarını savunmak için canını ortaya koyan birisiydi. Üstelik esir düşmüş ve çeşitli işkencelere maruz kalmıştı. Bunlardan bahsetmeyi çok sevmezdi.
Kısa sürede Armend ile sıkı dost olmuştuk. Bizim Balkan kökenli olmamızın da biraz etkisi vardı tabii ki. Armend, kahvesinde içtiğimiz çayların sadece yarı parasını alıyordu. "Bir sizden bir benden" diyordu. Ne kadar ısrar etsek te ücretin tamamını asla almıyordu. Bir gece geç saatlere kadar oturduktan sonra epey yekün tutan hesabın tamamını alması konusunda çok ısrar etmiştik. Çünkü Armend'in çok gariban biri olduğunu biliyorduk. Biz ısrar ederken kahvede oturan birisi bize dönerek "Ne kadar ısrar etseniz de o parayı almaz sizden. Çünkü sizi sevmiş. Ayrıca Arnavut kökenli olduğundan işin içine inat giriyor" dedi. (Bu şahıstan başka bir yazımda detaylı bahsedeceğim inşallah)
Bu seyahat esnasında Saraybosna'da bulunduğumuz her gün ve akşam Armend'e uğradık. Geceleri geç saatlere kadar çok keyifli sohbetler yaptık. Kaldığımız otel biraz uzak idi. Özellikle sohbeti uzatır "merak etmeyin ben sizi otele bırakırım" derdi. "Tosbağa" tabir ettiğimiz eski model Volkswagen marka arabasıyla bizi otele bırakırdı. "En azından benzin parasını ödeyelim" dediğimizde "dostluk ne olacak? Benzin parasını alacak olsam sizi taksiyle gönderirim" diye cevap verirdi. Armend su gibi basit ve güzel bir dosttu. Kendisini tanımaktan dolayı şahsımı şanslı addetmişimdir.
Seyahat dönüşü bir müddet bağlantı devam etti. Buraya gelip giden arkadaşlarla ona selam ve özellikle Türk çayı gönderirdik. Bundan 7-8 sene önce bir Boşnak arkadaşla kendisine hediye göndermiştik. Boşnak arkadaş dükkanın kapalı olduğunu ve Armend'in nereye gittiğini bilen olmadığını söyledi. O günden beri kendisinden bir haber alamadık. Allah yolunu ve bahtını açık etsin inşallah.
Bosna savaşının Armend gibi binlerce isimsiz kahramanı var. Ben bu yazıyı yazarken en azından kendi bildiklerimin unutulmamasını ve bir şekilde hatırlanmasına vesile olmasını amaçladım. Maksat hasıl olur inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.