ARI İĞNE BAL, ÖĞRETMEN .... EĞİTİM

Milletimizin, devletimizin asırlardır halledemediği en önemli mesele maalesef eğitimdir. Osmanlı, kuruluş, yükseliş hatta duraklamanın belirli bir döneminde eğitimle direk ilgilenmemiş, bu işi halka/vatandaşa bırakmıştır.  Osmanlı Devleti eğitim işini vakıflar aracılığı ile hallediyordu. (Şu anda bu yapıya en fazla benzeyen devlet ABD dir. ABD’de tıpkı Osmanlı gibi eğitim de vakıflara öncelik veriyor.)

Ne zamanki Osmanlı Batı karşısında askeri, ekonomik, siyasi, teknoloji alanında artarda yenilgiler almaya başladı, her alanda olduğu gibi eğitim anlayışını da sorgulamaya başladı. Bu sorgulama Tanzimat’la birlikte alenileşti ve Batının üstünlüğünü resmen kabule döndü. Batının ( o dönemlerde Batıyı Fransa, İngiltere temsil ediyordu) bu üstünlüğünü kabul eden Osmanlı, Batı tarzı okullar açmaya başladı. Lakin bu değişiklikte sadra şifa olmadı. Çünkü Batı ve Osmanlı apayrı iki kültür anlayışına sahiptiler. Kaktüs kutuplarda yetişmez,  kutup ayısı çöllerde yaşamaz. Batının eğitim anlayışı da Osmanlı’ya (daha sonra Cumhuriyete) uymaz. İşin garibi dün de bu gün de Batının Eğitim anlayışını tıpa tıp uygulamayı da başaramadık. (iyi ki de başaramamışız, yoksa bu gün örneklerine sömürge Afrika ülkelerinde çokça rastladığımız batılı mankurtlar olurduk )  Bu işin olmasıda zaten mümkün değildi,  çünkü Türk’ün(Doğunun)  insan, zaman, mekân, aile, devlet, din… Anlayışı Batıdan(dün İng. Fransa bu gün ABD) o kadar uzak ki.

                                            Ak Parti de Halledemedi

Ak Parti hükümetleri de her bakan değişiminde eğitimde değişikler yapmak zorunda kaldı. 2002 den beri iktidarda olan Ak Parti Eğitime parasal olarak çok büyük katkılarda bulundu. Bütçeden en büyük kalemi eğitime ayırdı. Derslik ve öğretmen sayısında büyük artışlar sağladı. Kitapların bedava dağıtılması, her sınıfa akıllı tahta uygulaması, her okula bilgisayar laboratuvarı gibi büyük bütçeler isteyen işlere imzalar attı. Ak Parti zamanında zirve yapan dershaneler yine onun zamanında kapatıldı. Özel okullar teşvik edilmeye başlandı. Bu gün bu teşvik ( ki bu doğru bir tercihtir bence) artarak devam ediyor. Lakin tüm yapılanlar  eğitim- öğretim  kalitesini artırmaya yetti mi??? Tartışılır. Şu yönden tartışılır diyorum, eğitim öyle bir şey ki onunla ilgili yaptığınız çalışmaların sonucunu almak için uzun bir süre beklemek gerekiyor.

                                                   Dayak Olmasın Lakin 

         Bu ön bilgilerden sonra gelelim eğitimde dayak meselesine. Bendeniz, (ben derken emekli bir öğretmen, bu işin bizzat uygulama alanında görev almış bir nefer olduğumu hatırlatıyorum. Yoksa bu işin ne uzmanıyım ne de mevzuu ile ilgili, derin araştırmalara sahibim) mevzuya bir çözüm öneriyorum. Son olarak İnternete düşen bir video her öğretmen, her vatandaş gibi benimde yüreğimi, vicdanımı sızlattı. Öğrencileri tarafından aşağılanan, onların karşısında, acınacak, sünepe bir duruma düşürülen bir öğretmen… Biliyorum ki o öğretmeni bu duruma getiren şu anda uygulama da olan eğitim anlayışında öğretmene biçilen roldür. Uygulamadaki eğitim anlayışına göre öğrenci ve veli her halükarda haklı, öğretmen ise her zaman haksızdır. Öğrenci bağırabilir, sövebilir, dövebilir, şımarabilir, dersi engelleyebilir, sınıfın huzurunu bozabilir, öğretmeni tehdit edebilir, (videoda göründüğü gibi) ona en kötü davranışlarda bulunabilir… Buna karşılık öğretmenin yapacağı tek şey vardır:  SABRETMEK. Hayır, kardeşim bin kere hayır. Bu anlayış en büyük zararı öğrenciye, dolayısı ile geleceğimize vermektedir. Çünkü Eğitimin ana unsuru ÖĞRENCİDİR. Böyle bir anlayış öğrenciler üzerinde şöyle bir etki yaratacaktır:” Güçlüysen zayıfa istediğini yap, hakaret et, küçümse, dışla, ortamı boz… Hiçbir şey olmaz…” Bu anlayış ile yetişmiş insanların oluşturacağı halkın, toplumsal uzlaşıyı, toplumsal barışı sağlaması mümkün mü? Bu eğitim anlayışının Hak- ödev, yetki – sorumluluk dengesini kurabileceğini düşünecek bir tek Allah’ın kulu var mı? Sınırları olmayan hürriyet, sorumluluğu olmayan yetki en başta bunları kullananlara zarar verir.

                                               Öğretmenlerin Eli Güçlendirilmeli

Çare: Madem devletimiz eğitime öğretime çok büyük paralar harcıyor. Madem devletimiz geleceğimizi emanet edeceğimiz öğrenciler için büyük çalışmalar yapıyor, o zaman öğrenci, öğretmen, veli, toplum arasında bir ahenk kurmak zorunda. Kendi kültürümüzü ( ki bizler dünyayı 400 sene adaletle yönetmiş bir kültürün varisleriyiz.) çok iyi tanıyarak dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek bir sentez oluşturmalıyız. Aciz, sünepe, korkak, eli kolu bağlı bir öğretmenin öğrencilerin ruh yapısında yapabileceği tahribatı çok iyi irdeleyip, bu manzaraya sebep olan eğitim anlayışından derhal vazgeçmeliyiz. Ne mi yapmalıyız. “Dayaklı eğitime derhal dönmeliyiz!” diyeceğimi sananlar yanılıyorlar. Hiçbir öğretmen hiçbir öğrenciye bir fiske bile vurmamalı. Ya ne yapmalı? Şunu yapmalı. Devlet öğretmene öyle yetkiler vermeli ki öğrenci öğretmenin dayağından değil yetkilerinden korkmalı. Söz dinlemediği, dersin akışını bozduğu, ödevlerini yapmadığı zaman öğretmenin kendisi hakkında vereceği cezalar onu korkutmalı. Böylece öğrenci yi saygılı, çalışkan, terbiyeli biri haline getirmeli.

Kısaca, nasıl ki komutanını dinlemeyen asker askerliğe, babasını dinlemeyen evlat aileye, devletin kurallarına uymayan vatandaş devlete, antrenörü dinlemeyen sporcu spora zarar verip zayıflatıyorsa; öğretmenini dinlemeyen, ona saygı duymayan,  ondan (yani onun kanunla verilen yetkilerinden) çekinmeyen, korkmayan bir öğrenci de en çok kendisine, eğitime ve ülkenin geleceğine zarar verir.

                              Bal Yapan Arının İğnesi  Varsa...

Öğretmen öğrenciyi katiyen dövmesin lakin  öğrencide, sınıfta serkeşlik, gevezelik, serserilik, başıbozukluk yapmasın. Bu sonuca ancak öğretmeni sınıfta mutlak hâkim kıldığımız zaman varabiliriz. Unutmayalım ki dünyanın en güzel nimetlerinden biri olan balı yapan arının ağzında taşıdığı bal usaresinin yanında,   kendisini dolayısı ile  balı koruması için de iğnesi  vardır. Arıyı iğnesiz bırakırsanız bal, öğretmeni yetkisiz bırakırsanız eğitim olmaz.

Sayın Bakanımıza ve yetkililere duyurulur.      

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.