Fatma Ç. KABADAYI

Fatma Ç. KABADAYI

Araştırmacı-Eğitimci Yazar Ziya Zakir ACAR ile sanatı üzerine...

 

 

Iğdır’ın tanınmış araştırmacı-yazar-fotoğraf sanatçısı Ziya Zakir ACAR ile birlikteyiz bu hafta… Kendisini sanata adamış bir eğitimcimiz. 1954 Yılında Iğdır’ın Ağaver köyünde dünyaya gelen Acar, Ankara Eğitim Enstitüsünden sonra Anadolu Üniversitesi Türkçe Eğitimi Bölümünde lisans tamamlamış. Ardından Kafkas Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde Program Geliştirme alanında Yüksek Lisans yapmış.

Yayınlanmış 20 kitabı, Iğdır’ı tanıtan bir CD’si, Elimiz Obamız Iğdır isimli bir VCD’si bulunmakta. Yağlı boya Karakalem üzerine 12 Ulusal sergi açan eğitimci yazarımız İLESAM üyesi, Türkiye Yazarlar Birliği üyesi ve aynı zamanda Iğdır-Azerbaycan Dil-Tarih ve Kültür Birliği Koruma ve Destekleme Başkanı…

İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı, Aralık İlçe Milli Eğitim Müdürü, Iğdır İl Kültür ve Turizm Müdürü, Tuzluca İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerini yaptı. Iğdır il Milli Eğitim Müdürlüğünde Eğitim Uzmanı olarak görevine devam eden araştırmacı yazarımızı her dem çalışırken bulmam sizleri şaşırtmış olmasa gerek.

 

Böyle bir şahsın ne kadar azimle çalıştığını az çok tahmin ediyorsunuz elbette. Ben de sizlere onu daha yakından tanıtabilmek adına bir söyleşi yapmak istedim. Bakalım, Ziya Zakir Acar ile neler konuşmuşuz?

 

“Vakit ayırdığınız için teşekkür ederek hoş geldiniz demek istiyorum. İlk sorumuz zor bir soru olsun. Ziya Zakir Acar olmak zor mu diye sormak istiyorum? Niçin?”

            Ziya Zakir ACAR olmak gerçekten çok zor. Uhdesine büyük sorumluluklar yüklenmiş olmak “zor” dur. Iğdır sevgisi, kendini Iğdır’a adamış olmak…

Ağrı zirvesinde buzul ve kar,

Ovada Aras coşkuyla akar.

Benim yüreğimde boylu boyunca,

Memleketim var.

Canıma ciğerime dek işlemiş,

Iğdır sevgisi var.

Şiir dörtlüğünde her şey açık değil mi?

 

“Yazım hayatınıza bir ihtiyaca karşılık vermek adına başladığınızı biliyorum. Bu nasıl oldu okuyucularımızla da paylaşabilir miyiz?”

            Ben aslında çocukluğumdan beri araştırmacı bir kimliğimin olduğunu biliyorum. Yöremde yaşlıların söyledikleri bir sözü, maniyi hemen not alırdım. Ortaokul ve lise yıllarında tuttuğum not defterleri halen arşivimdedir. Halk Eğitimi Merkezi’ne Müdür Yardımcısı olarak atandığımda; okullarda Iğdır’a ait hiçbir kaynak bulunmadığını gördüm. Bu durum çok zoruma gitti ve topladığım bilgilerle “Sürmeli Çukurunda Iğdır” isimli kitabımın ilk örneğini daktiloda yazarak teksir makinasıyla çoğalttım. Daha sonra bir büyüğüm yardımcı oldu ve kitap haline getirdim. Böylece araştırmacı ve yazar olarak işe atıldım.

 

“Araştırma yapmak hem vakit hem de maddiyat isteyen bir uğraştır. Hem içeriği hem kalitesi ile ortaya çıkan birçok eseriniz göz kamaştırır nitelikte. Özellikle Iğdır’ı tanıtan kitaplarınızın hazırlık aşamalarından bahsedebilir miyiz?”

BÜTÜN YÖNLERİYLE ARALIK İLÇESİ-ZİYA ZAKİR ACAR

 

            Ben genellikle geceleri çalışırım. Gecenin yarısına kadar kitapları karıştırır, önemli bulduğum yazı ve bilgileri özel olarak koruduğum ajandalarıma not alırım. Kitaplarımın çoğusu görsel olduğundan kaliteli kâğıtları kullandım. Kendi imkânlarımla taksitlerle kitaplarımı bastırdım. Zaman zaman destekleyici buldum. Karakoyunlu Kaymakamlığı, Aralık Kaymakamlığı ve Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörlüğü kitaplarımın bazılarının basımına yardımcı oldular. Kitaplarımın hemen hemen hepsi araştırma özelliği olduğundan, çokça kitap okudum ve kaynakları karşılaştırdım. Özellikle Kirilce yazılmış çok kitap okudum.

ÖĞRETMEN ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ-ZİYA ZAKİR ACAR

 

“Son fotoğraf serginize katılıp hayran olanlardan biri de benim. Öyle ki resimlerin canlılığı hatırladıkça beni sanata yakınlaştırıyor. Elma fotoğrafına uzanıp yemek isteyişim doğru perspektif açısından çekilmiş olmasıyla alakalı sanıyorum. Herkes fotoğraf çekebildiğini sanır ama çoğunun yaptığı sadece makinanın düğmesine basmakla kalır. Bunu nasıl başardınız?”

            Ben çok duygusal bir yapıya sahibim. Çocukluğumdan beri resim yapmayı çok seviyorum. Resim yaparken önceleri piyasada bulduğum modellere bakıp çiziyordum. Daha sonraları resim çizmek için kendim fotoğraf çekmeğe başladım. Rastgele fotoğraf çekmem. Günün güzel görünümünde, renklerin birden çok bulunduğu ortamlarda çekerim. Bir de dağ bayır dolaştığımdan bazen önüme çok güzel manzaralar çıkıyor, onları yakalıyorum. Çok yönlü fotoğraf arşivim bulunmaktadır. Şimdiye kadar manzara ağırlıklı sergiler açtım. Mesela, çocuklara ait çok güzel doğal çektiğin fotoğraflar, kar içinde veya kıyısında yeşeren bir çiçeği, zirvelerde bulunan ve aynı ismi taşıyan çiçeklerin rakımdan dolayı renk ve kokusunda değişiklikler olduğunu anlatan fotoğraflar, tarihi yerler, sit alanları, mağaralar, zaman karşılaştığım hayvanların fotoğrafları çokça bulunmakladır.  Ayrıca eskiden müstakil bahçeli evlerde yaşıyorduk. Bir atölye oluşturmak şansımız daha büyüktü. Şimdiki apartmanlarda bunu yapmak çok zordur. Yer ve boya kokusu yüzünden. Tual üzerinde resim yapmak zorlaştı. Fotoğrafçılık bu yönden Ağır bastı.

 

“Kara kalem çalışmasındaki başarılarınız tartışılmaz. Ne zamanlar resim yapmayı tercih ediyorsunuz ve daha çok nasıl resimler diye sorsam ne söylersiniz?”

ŞİİRLERDE IĞDIR-ZİYA ZAKİR ACAR-1996

 

            Çalışma odamda, iş yerimde çekmecemde karakalem çeşitleri. Silgi ve resim kâğıtları mutlaka bulunmaktadır. Bir konuda çok yorulduğumda dinlenmek için resim yapmayı seviyorum. Kara kalem en çabuk yapılan resim olduğu için, yarım kaldığında da sonraları tamamlıyorum.

“Iğdır’ı tarihiyle, kültürüyle, yaşamıyla en iyi bilenlerden birisiniz. Iğdır’ın şu anki sosyo-kültürel düzeyi hakkında neler söylersiniz?”

 

            Iğdır, aslında geçmişten beri sosyal bir yapıya sahip insanların çoğunluğunu oluşturuyordu. Kazım Karabekir Paşa anılarında “Iğdır’a geldiğimde kendimi İstanbul’da bulmuş gibi oldum.” Yazıyor. Iğdır’da gazinolar, sinemalar mevcuttu. Çocukluk yıllarımda açık hava sinemalarını hiç unutmuyorum. Şimdilerde bakıyorum, hiç yok. Iğdır’da bir Nevruz kutlaması vardı ki, aileler arasında; o günleri arıyorum. Burada yaşayanların öyle bir birlik ve beraberliği vardı ki! Şimdilerde Iğdır’ın mayası bozuldu. Çok göç aldı, çarpık yapılaşma, ticaret ve para kazanma mekânı oldu. Kültürel etkinlikler yok oldu. Çıkar ön plana çıktı…

“İçimdeki Sızı isimli hikâyenizi bir akşamda okumuş ve çok akıcı, duygusal bulmuştum. Gerçek bir yaşanmışlığı anlattığınız bu öykü kimini de gözyaşlarına boğuyor. Onu kaleme alırken hiç ağladınız mı?”

            Çok duygusal bir yapıya sahip olduğumu belirtmiştim. Şiir yazarken bile zaman zaman ağlıyorum. İçimdeki Sızı hikâyesi gerçek yaşananların öyküsü olduğundan zaman zaman kendimi olay kahramanı yerine koyuyordum. Annemi, kardeşimi kaybettiğim o anları düşünüp, hüzünlenip hep ağlıyordum.

“Kahramanmaraş’ta, Sivas’ta da görev yaptınız. Birçok il gezdiniz ama Iğdır’dan vazgeçemediniz. Acaba memleket özlemi dışında sizi buraya bağlayan etkenler nelerdi?”

 

ÖZLEM

Al, işte sana bir sürü boya,
Bir resim yap, içinde sevgi olsun.

Iğdır olsun ve kâğıdı, kocaman olsun...
Bir manzara çiz Ağrı’dan Ovaya
Öyle güzel bir manzara olsun ki,
Seyrine doyum olmasın...


Dünyamızı kapkara karartan,
Kara bulutları çizme sakın!
Önce, güneşi yap en üst köşeye;
Ipışıl olsun, sıcaklık versin gönüllere...
Ön plânda bir ozan görünsün;
Yaslamış sırtını Ağrı dağında,
Ulu ve sivri bir kara kayaya,
Tarı da elinde olsun yanık yanık çalsın
Bizim türkülerden...

 

Sonra bir sürünün başında,

Bir çoban resmi yap elinde kaval.
Zingorolu[1] koçları, kınalı koyunları,
Yanlarında kuzuları da yap tabi.
Gönüllerde sevgiyi yeşerten
Çimenleri de boya.
Sümbülleri, nergisleri de çiz,
Körpe çocuklar misali...


Bir de Aras’ımı çiz azgın azgın aksın

Yan taraftan hasretle geçsin ovadan
Beyaz köpüklü, suları serinletici olsun
Yeşertsin tohumları yeniden kalplerde.
 

 

Iğdır’dan vazgeçmediğimin sebepleri Iğdır sevgisidir. Iğdır’a daha nasıl bir hizmet edebilirim çabasıdır. Zaman böyle geçti işte …

“Yazarlarla ilgili bir fıkra var bilirsiniz; Yazarın biri kimi yakalasa kendini över dururmuş, şöyle yazdım, böyle beğenildi, şuradan esinlendim, bunu kaleme aldım gibi. Bir gün yine bir arkadaşıyla konuşurken bakmış ki karşısındaki çok sıkılmış, durumu toparlamak adına; ‘Yahu hep benden bahsettik, birazda senden bahsedelim, diyerek sormuş ‘kitaplarımı nasıl buluyorsun?’ Ben de bu fıkradan yola çıkarak size ‘Altın Kalemler’ Şiir Antolojimizi nasıl buldunuz?” diye sormak istiyorum. Mümkün mü?”

            Öncelikle ben sizi tebrik ediyorum. Diğer çalışmalarınızdan dolayı, medeni cesaretinizden dolayı. Iğdır’a geldiğinizden beri boş durmuyor, şair ve yazarları bir araya getiriyorsunuz, şiir dinletileri yapıyorsunuz. Altın Kalemler Şiir Kitabı da çok güzel hazırlanmış. İçinde güzel şiirler bulunmaktadır. Önemli şairleri bir araya toplamışsınız. Elinize, yüreğinize sağlık.

“Çok teşekkür ediyorum güzel övgüleriniz için. İnanın çok mutlu oldum. Çok yakında bir şiir kitabıyla da okuyucularınızı buluşturacaksınız. Hazırlıklar hangi aşamada öğrenebilir miyiz? Bir şiirinizi de okuyucularımızla paylaşmak isteriz. Müsaade ederseniz…”

Zaman zaman şiir yazıyorum. Şiirlerimin çoğu Iğdır, Aras ve Ağrı üzerinedir. Ancak bazı zamanlarda da duygusal şiirler yazıyorum. Yüze yakın şiirim var. Nasip olursa ileride kitap haline getirmeği düşünüyorum.

 

GEÇEN ZAMAN

 

Zaman, can çekişerek geçiyordu,

Kerpiç duvar evde ve Aras kıyısında,
Acı ve sevinçlerin, arasında;
Adım adım, nefes nefese ilerlerken
Ay, ışığını çekiyordu sinesine,
Yıldızlar kuytu karanlıklara gömülüyordu,
Tandır başında bakır çaydanlıkta,
                          Anam çay demliyordu.

Ben, şiirler yazıyordum, özlem dolu,

Gözlerimi kapayıp, sonsuzluklara dalıyordum

Ve seni içime çekip, gömüp ve hapsediyordum.

 

Acımasız zaman içerisinde dilimleniyordu

  Ömrüm;

Masum ve utangaç geçen çocukluğum;
Karmaşıklar içerisinde geçen gençliğim,
Düş bahçelerimiz talan ediliyordu,

Haramiler tarafından hayâsızca,

Güneşi alıp götürüyorlardı kentimden,

Bütün çaresizliğimle,  tek başına,

Karanlığın, karanlıklar köşesinde,

                                         Üşüyordum;

Yazın sıcaklığında, içim buz tutuyordu,

Sanki kasırgalar esiyordu yüreğimde,

                                   Savruluyordum,

Ve seni içime çekip, gömüp ve hapsediyordum…

 

                                           
 

“İnşallah bu mısralar da en kısa zamanda okurlarınızla, şiir sevenlerle buluşur diyelim.Hangi tür kitapları okumaktan daha çok zevk alırsınız diye sorsam neler söylersiniz?”

 

Her çeşit kitap okuyorum. Özellikle araştırma kitapları ve tarihi romanları okumayı çok seviyorum.

 

“Meslek hayatınızda başarılı olduğunuzu biliyoruz, başarılarınız karşılığında ödül ve belge aldınız mı?”

 

Meslek hayatımda yaptığım sosyal ve kültürel çalışmalarda amirlerim tarafında hep ödüllendirildim. Belki abartılı olacak ama Türkiye’de benim kadar ödül ve belge alan ikinci bir kişi yok diye düşünüyorum. Meslek hayatımda çalıştığım her kaymakam, vali, genel müdür vs en az birkaç belge aldım. 13 Başarı Belgesi, 45 Teşekkür Belgesi, 47 Takdir Belgesi, 2 Aylıkla Ödüllendirme Belgesi, 2011 Yılında çıkan bir yasada Takdir Belgesi yerine Başarı Belgesi verilmesi çıktı. 2011 Yılından sonra da 4 Başarı Belgesi, 1 Üstün Başarı Belgesi ve Devlet Memurlarının alabileceği son belge olan Ödül Belgesini ve parasını aldım.  Çeşitli kurum ve kuruluşlardan almış olduğum 56 adet plaket ve şiltim mevcuttur.

 

“Maşallah, Allah esirgesin. Gerçekten müthiş bir başarı. Bu güzel söyleşi için size çok teşekkür ediyorum Ziya Hocam, yeni eserlerinizde buluşmak üzere diyerek, başarılarınız devamını temenni ediyorum.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[1] Zingorof: zil, çan

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum