xxxx111
Ararım, sorarım her yerde...
Sahi, 28 Şubat'ın önemli adamı Org. (e) Çevik Bir şimdi nerelerde? Bir ara bir uluslararası fuarcılık şirketinde yönetici olarak çalıştığını, savunma ve güvenlik alanında yayınlar yapan bir derginin yönetim kurulu başkanlığını yaptığını biliyorum. Ülkemize yatırımı düşünen yabancıların karşısına zaman zaman çıkıp düşüncelerini aktardığından da haberdardım.
Pek az bilinen bir gerçeği daha yazımın başlarına kaydedeyim: 2002 seçimine gidilen günlerde, Mehmet Kutman'ın 'Global' firması bir grup 'uzmanı' Amerika'ya götürüp çeşitli kentlerde konuşturmuştu. Gezinin amacı, ufukta görünen Ak Parti iktidarına yatırımcıları ısındırmaktı. Uzmanlar, kendi üsluplarınca “Korkacak bir şey yok, iktidara kim gelirse gelsin durum değişmez” diyor, Org. Çevik Bir de, “Merak etmeyin, artık darbe olmaz” teminatını veriyordu.
Bunu o günlerde yazdığımda pek çok kişi çok şaşırmıştı.
Çevik Bir'in gönlünde yatanın dışa vurmasını bir toplantı sağlamıştı.
Ali Şen'in başkanı olduğu Rumelili Yöneticiler ve İşadamları Derneği (RUYİAD) tarafından düzenlenen bir yemekli toplantıya katılan Bir, 'seçilmiş' gazeteciler önünde kendisinin cumhurbaşkanlığına aday olabileceğini açıklamıştı da, Murat Birsel, “İlk 100 gün içerisinde neler yapmayı düşünüyorsunuz?” diye sorunca parlamıştı; soru sahibinin kendisiyle kafa bulduğunu düşünerek...
Hayalimde 24 saat dönüp dönüp aynı sahneleri gösteren bir muhayyel TV kanalı var; ne zaman umutsuzluğa düşsem zihnimde onu açıyorum. Hep gösterdiği sahnelerden biri RUYİAD'ın ntv tarafından canlı yayımlanan o yemekli toplantısı: Ali Kırca kalkıyor, “Cumhurbaşkanlığına aday olmayı düşünüyor musunuz?” diye soruyor, “Ol, ol” dercesine... O sıralar Hürriyet'te yazan biri, eliyle ve başıyla Çevik Bir'i olumlu cevap vermeye teşvik ediyor...
Yemekli toplantıyı televizyon ekranından izlerken, en son Show-TV haberlerini sunan Ali Kırca'nın 12 Mart 1971 askeri müdahalesi sonrasında 'vapur batırma davası'ndan yargılandığını, eli ve başıyla Bir'i cumhurbaşkanlığına teşvik eden Hürriyet yazarının da 22 Şubat 1963'te Kara Harp Okulu öğrencisiyken Talat Aydemir'le isyana kalkışmaktan ordudan atıldığını düşünmüştüm.
“Bugünkü medya düzeni 27 Mayıs'ta kuruldu” diyorum ya...
28 Şubat'ın güçlü komutanı RUYİAD toplantısı performansının yetersizliği yüzünden, çıkmayı düşündüğü cumhurbaşkanlığı macerasında medyadan fazla bir destek bulamadı. Zoraki bir-iki yazı çıktığını hatırlıyorum. Hürriyet'in yayın yönetmeni, “Ben işleri öyle uzun boylu düşünmem, daha önce bir-iki defa düşünerek hareket ettim, duvara tosladım” dediğini aktarmıştı Çevik Bir'in...
Henüz üniformalıyken pek cesaret edilemeyen tavırlar, Çevik Bir'in çıkışı üzerine, 28 Şubatçı medya tarafından da sergilenmeye başladı. Kısa süre sonra cumhurbaşkanı adaylığı unutulduğu gibi, Çevik Bir de mutevazı görevler üstlenerek kendini unutulmaya terk etti. “Acaba nerede?” diye soruşumun ardında ortalıkta görünmeyişi yatıyor...
Kendisinin '2. Başkan' unvanı taşıdığı sırada Genelkurmay Başkanı olan Org. (e) İsmail Hakkı Karadayı “28 Şubat” denildiğinde zihinlere üşüşen hemen bütün olay ve eylemlerden haberi olmadığını açıkladı. Oysa, bu inkârdan bir gün önce internete düşen ortam dinleme kasetinde, kendi sesiyle, 28 Şubat gazasını hemen her şeyiyle kendisine mal ederek anlatıyordu Org. Karadayı: Başbakan Erbakan'a “İstifa et” demiş, yeni hükümeti kurmakla görevlendirilen Mesut Yılmaz'ı da, “Bak sana iktidarı altın tepsi üzerinde sunuyoruz” cümlesiyle gayretlendirmiş...
Konuşmasının bir yerinde, Mesut Yılmaz için, “Adam beni sırıtarak dinledi” diyordu Org. Karadayı...
O dönemde ilginç bir karargâh yapılanması vardı: Org. Karadayı ile Org. Bir'in emrinde Tuğg. (e) Erol Özkasnak ve Albay (e) Hüsnü Dağ...
Askeri öğrenci iken Doğu Perinçek'in Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi üyesi olduğu iddiasıyla yargılanmış Dağ, Genelkurmay'da basınla ilişkiler dairesinin başındaydı. Özkasnak, yıllar sonra, genel sekreter görevini yaparken tanıştığı 28 Şubat'a gerdan kırmış gazetecilerden ne kadar iğrendiğini -isim de vererek- açıklayacaktı; 28 Şubat'ın 'post-modern darbe' olduğunu belirten de ilk odur.
Sahi Çevik Bir şimdi nerelerde?
Adını en son 28 Şubat 2009 tarihli Taraf gazetesinde bir belgenin altında gördüm. “Refahyol hükümetini devirme ve toplumu biçimlendirme planlarını içeren resmi yazışmalar” altında onun imzası varmış... “İrtica tehdidiyle mücadele ordunun birinci önceliğidir” diyormuş belgede. Aynı belge, müdahale yapılmadığı taktirde, gerici bir partinin 2000'de yüzde 34, 2005'te de yüzde 67 oyla iktidara geleceğini ileri sürüyormuş...
Pek az bilinen bir gerçeği daha yazımın başlarına kaydedeyim: 2002 seçimine gidilen günlerde, Mehmet Kutman'ın 'Global' firması bir grup 'uzmanı' Amerika'ya götürüp çeşitli kentlerde konuşturmuştu. Gezinin amacı, ufukta görünen Ak Parti iktidarına yatırımcıları ısındırmaktı. Uzmanlar, kendi üsluplarınca “Korkacak bir şey yok, iktidara kim gelirse gelsin durum değişmez” diyor, Org. Çevik Bir de, “Merak etmeyin, artık darbe olmaz” teminatını veriyordu.
Bunu o günlerde yazdığımda pek çok kişi çok şaşırmıştı.
Çevik Bir'in gönlünde yatanın dışa vurmasını bir toplantı sağlamıştı.
Ali Şen'in başkanı olduğu Rumelili Yöneticiler ve İşadamları Derneği (RUYİAD) tarafından düzenlenen bir yemekli toplantıya katılan Bir, 'seçilmiş' gazeteciler önünde kendisinin cumhurbaşkanlığına aday olabileceğini açıklamıştı da, Murat Birsel, “İlk 100 gün içerisinde neler yapmayı düşünüyorsunuz?” diye sorunca parlamıştı; soru sahibinin kendisiyle kafa bulduğunu düşünerek...
Hayalimde 24 saat dönüp dönüp aynı sahneleri gösteren bir muhayyel TV kanalı var; ne zaman umutsuzluğa düşsem zihnimde onu açıyorum. Hep gösterdiği sahnelerden biri RUYİAD'ın ntv tarafından canlı yayımlanan o yemekli toplantısı: Ali Kırca kalkıyor, “Cumhurbaşkanlığına aday olmayı düşünüyor musunuz?” diye soruyor, “Ol, ol” dercesine... O sıralar Hürriyet'te yazan biri, eliyle ve başıyla Çevik Bir'i olumlu cevap vermeye teşvik ediyor...
Yemekli toplantıyı televizyon ekranından izlerken, en son Show-TV haberlerini sunan Ali Kırca'nın 12 Mart 1971 askeri müdahalesi sonrasında 'vapur batırma davası'ndan yargılandığını, eli ve başıyla Bir'i cumhurbaşkanlığına teşvik eden Hürriyet yazarının da 22 Şubat 1963'te Kara Harp Okulu öğrencisiyken Talat Aydemir'le isyana kalkışmaktan ordudan atıldığını düşünmüştüm.
“Bugünkü medya düzeni 27 Mayıs'ta kuruldu” diyorum ya...
28 Şubat'ın güçlü komutanı RUYİAD toplantısı performansının yetersizliği yüzünden, çıkmayı düşündüğü cumhurbaşkanlığı macerasında medyadan fazla bir destek bulamadı. Zoraki bir-iki yazı çıktığını hatırlıyorum. Hürriyet'in yayın yönetmeni, “Ben işleri öyle uzun boylu düşünmem, daha önce bir-iki defa düşünerek hareket ettim, duvara tosladım” dediğini aktarmıştı Çevik Bir'in...
Henüz üniformalıyken pek cesaret edilemeyen tavırlar, Çevik Bir'in çıkışı üzerine, 28 Şubatçı medya tarafından da sergilenmeye başladı. Kısa süre sonra cumhurbaşkanı adaylığı unutulduğu gibi, Çevik Bir de mutevazı görevler üstlenerek kendini unutulmaya terk etti. “Acaba nerede?” diye soruşumun ardında ortalıkta görünmeyişi yatıyor...
Kendisinin '2. Başkan' unvanı taşıdığı sırada Genelkurmay Başkanı olan Org. (e) İsmail Hakkı Karadayı “28 Şubat” denildiğinde zihinlere üşüşen hemen bütün olay ve eylemlerden haberi olmadığını açıkladı. Oysa, bu inkârdan bir gün önce internete düşen ortam dinleme kasetinde, kendi sesiyle, 28 Şubat gazasını hemen her şeyiyle kendisine mal ederek anlatıyordu Org. Karadayı: Başbakan Erbakan'a “İstifa et” demiş, yeni hükümeti kurmakla görevlendirilen Mesut Yılmaz'ı da, “Bak sana iktidarı altın tepsi üzerinde sunuyoruz” cümlesiyle gayretlendirmiş...
Konuşmasının bir yerinde, Mesut Yılmaz için, “Adam beni sırıtarak dinledi” diyordu Org. Karadayı...
O dönemde ilginç bir karargâh yapılanması vardı: Org. Karadayı ile Org. Bir'in emrinde Tuğg. (e) Erol Özkasnak ve Albay (e) Hüsnü Dağ...
Askeri öğrenci iken Doğu Perinçek'in Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi üyesi olduğu iddiasıyla yargılanmış Dağ, Genelkurmay'da basınla ilişkiler dairesinin başındaydı. Özkasnak, yıllar sonra, genel sekreter görevini yaparken tanıştığı 28 Şubat'a gerdan kırmış gazetecilerden ne kadar iğrendiğini -isim de vererek- açıklayacaktı; 28 Şubat'ın 'post-modern darbe' olduğunu belirten de ilk odur.
Sahi Çevik Bir şimdi nerelerde?
Adını en son 28 Şubat 2009 tarihli Taraf gazetesinde bir belgenin altında gördüm. “Refahyol hükümetini devirme ve toplumu biçimlendirme planlarını içeren resmi yazışmalar” altında onun imzası varmış... “İrtica tehdidiyle mücadele ordunun birinci önceliğidir” diyormuş belgede. Aynı belge, müdahale yapılmadığı taktirde, gerici bir partinin 2000'de yüzde 34, 2005'te de yüzde 67 oyla iktidara geleceğini ileri sürüyormuş...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.