Ünal SADE
Anayasa Mahkemesi Üyelerini Milletle “Yakınlaştırmak”…
Anayasa Mahkemesi Üyelerini Milletle “Yakınlaştırmak”…
6.05.2007 tarihli Yeni Şafak Gazetesinde “Anayasa Mahkemesi için öneriler “ başlıklı bir yazı kaleme almış ve Mahkemeye üye seçim meselesini değerlendirmiştim.
Merak edenler yazının tamamını linki tıklayarak okuyabilirler.
Bu günlerde kamuoyunu en çok meşgul eden konu olarak belirginleşen Anayasa değişikliği paketi içerisinde maalesef çok gecikmeli olarak bu konu da yer alıyor.
Anayasa Mahkemesine ilişkin hususların değişiklik paketinde nasıl yer aldığı konusunu irdelemeden önce ta 2007 yılında yaptığım değerlendirmeyi dikkatinize sunmak istiyorum.
“Öteki olağan yargı organlarından farklı olarak Anayasa Mahkemesi, yasaların Anayasa'ya uygunluğunu denetleme yetkisiyle iktidarı çok etkin bir şekilde frenleyen siyasal bir otoritedir. Siyasal iktidarın arzuları doğrultusunda yürürlüğe konulan bir yasayı ortadan kaldırabilecek bir yetki ile bir nev'i negatif kanun koyucudur. Ayrıca Anayasa Mahkemesi bu denetim işlevini yerine getirirken, siyasal iktidarın temel yetkilerini tanıdığını ve onun meşruluğunu dolaylı olarak pekiştirdiğini de unutmamak gerekir. Anayasa Mahkemesi'nin bir an önce tartışılır olmaktan çıkarılıp sağlıklı bir çizgiye oturtulması gerekir.
Bu ise sivil bir Anayasa değişikliği ile gerçekleştirilebilir. 1961 Anayasası, 27 Mayıs 1960 harekatının ardından daha çok asker ve sivil kökenli bürokrasiden gelen halktan kopuk "aydın"ların ürünüdür. Amaç, bu tabakanın özlemlerini ve değerlerini yine onun getirdiği kurumlar kanalıyla gerçekleştirmektir. 1982 Anayasası ise, 12 Eylül hareketinin arkasından siyasi partilerin tamamen kapatıldığı bir ortamda ve atanmışlık niteliği ağır basan bir Danışma Meclisi'nin askerlerin istekleri doğrultusunda hazırladığı bir anayasadır. Öyleyse yapılacak ilk iş siviller tarafından yapılacak ve halkın sahip çıkacağı bir anayasadır. Çünkü anayasaların yapılış tarzları içerikleri kadar önemlidir. Anayasanın başarısı ve devamlılığı, bunun ülkenin siyasi yapısına ve ihtiyaçlarına cevap verme derecesine bağlıdır.
Bu minvalde Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşunda önerimiz, karma bir seçim sistemidir. Anayasa Mahkemesi geniş yelpazeli bir üye akış yöntemine muhtaçtır. Mahkemenin oluşumunu tek bir organın insafına bırakmak doğru değildir Ancak siyasal boyutu sebebiyle de tamamen yargı zinciri içinde de oluşturmak hatalıdır. Öyleyse sayısı ne kadar olursa olsun tüm üyelerin yarısının yasama (Meclis) ve yürütme (Cumhurbaşkanı) ce oluşturulması, yarısının da diğer kaynaklardan gelmesi en uygun çözümdür. Diğer kaynak olarak zikredilecek Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Yükseköğretim Kurulu ve Türkiye Barolar Birliği'nin seçtiği üyenin görevinin seçimle birlikte herhangi bir makamın seçim ve onayına gerek kalmaksızın kesinleşmesi ve gereken şartları haiz olup olmadığı yolunda Anayasa Mahkemesi'nin bir usul incelemesinden başka bir işleme tâbi tutulmaması gerekir. “
Peki Anayasa Mahkemesine üye seçim konusu yeni pakette nasıl yer alıyor. Gelin bir de buna bakalım:
“Anayasa Mahkemesi on dokuz üyeden kurulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro başkanlarının avukatlar arasından gösterecekleri üçer aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur.
Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıştay, bir üyeyi Askeri Yüksek İdare Mahkemesi genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her bos yer için gösterecekleri üçer aday içinden; üç üyeyi Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumları öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden; beş üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar veya Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından; iki üyeyi ise yüksek öğrenim görmüş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasından seçer.
Yargıtay, Danıştay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay genel kurullarından, Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her bos üyelik için, bir üye ancak bir aday için oy kullanabilir; en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır.
Baro başkanlarının avukatlar arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde de her bir baro başkanı ancak bir aday için oy kullanabilir ve en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır.
Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için, kırk beş yasın doldurulmuş olması kaydıyla; yükseköğretim kurumları öğretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını kazanmış, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık yapmış, üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış olması şarttır.
Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir Başkan ve üç daire başkanı seçilir. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler. Anayasa Mahkemesi üyeleri aslî görevleri dışında resmi veya özel hiçbir görev alamaz”
“Türkiye'de Anayasa Yargısının İşleyişi ve Üyelik Seçimi Problemi” konulu bir yüksek lisans tezi hazırlamış bir uzman olarak 1982 Anayasa’sının oluşturduğu problemli Anayasa Mahkemesi üye yapısının maalesef bu değişiklik ile de tam olarak giderilemeyeceğini korkusu yaşıyorum.
Burada gördüğüm temel problemleri şöyle sıralamak mümkün:
1-“Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Yükseköğretim Kurulu ve Türkiye Barolar Birliği'nin seçtiği üyenin görevinin seçimle birlikte herhangi bir makamın seçim ve onayına gerek kalmaksızın kesinleşmesi ve gereken şartları haiz olup olmadığı yolunda Anayasa Mahkemesi'nin bir usul incelemesinden başka bir işleme tâbi tutulmaması gerektiği” kanaatindeyim. Yasama-Yürütme-Yargı sorunlarını bu çözümün azaltacağını ve kuvvetler ayrılığı ilkesi ile daha uyumlu bir değişiklik olacağını düşünüyorum.
2-TBMM ve Cumhurbaşkanı’na 1. madde de sayılanlar dışından (Üst Kademe Yöneticiler- Anayasa Mahkemesi Raportörleri- Akademisyenler vb.) Anayasa Mahkemesine doğrudan üye taşıma kontenjanı ayrıca belirlenmelidir.
3-Bu değişiklikle Cumhurbaşkanı’na tanınan “iki üyeyi ise yüksek öğrenim görmüş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasından seçer.” Yetkisinin mutlaka yer alması isteniyorsa daha belirgin hale getirilmesi (Kamuya yararlı dernek yöneticileri, Sendika Başkan ve yöneticileri arasından…gibi) Uygun olacaktır.
Böylelikle "Bireysel Başvuru" hakkını da tanıyarak sıradan insanlara kapısını açacak olan Anayasa Makkemesinin üyeleri "Milletiyle" daha yakın hale gelecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.