xxx52
Anayasa değişikliği
Ben, yalnız anayasanın değil, bütün mevzûâtın bizim temel değerlerimiz çağdaşlaştırılarak yeni baştan yapılmasını, benim mensup bulunduğum medeniyetin yeniden inşa veya ihya edilerek dünya insanına sunulmasını isterim.
Ama ülkemin böyle bir değişime hazır olmadığı belli.
Konjonktür çerçevesinde konuşulacaksa "farklıların bir arada, olabildiğince hürriyet, adalet ve barış içinde yaşamalarını sağlayacak bir demokratik düzen" için yeni bir anayasaya veya mevcut anayasada köklü değişime ihtiyaç olduğunu, siyasi tutukluğu/tutukluluğu olmayan herkes kabul ediyor.
Peki buna kimler, niçin karşı çıkıyor ve engelleme yoluna gidiyorlar?
Kısa ve kestirme cevap:
Millete güvenmeyenler, milli iradeye değer vermeyenler, halkı cahil, vesayete muhtaç sayanlar, bir avuç -kendi zannınca imtiyazlı, uyanık ve aydın- kesimin, halka rağmen ülke yönetimine el koymasını zorunlu görenler, şimdilik amaçlarına ulaşabilmek için asker yerine "yargıçlar devleti" formülünü uygun görenler…
Yüksek yargı, idari (maalesef siyasi) yargı "anayasa değişikliği bize sorulsun, bizim kabul etmediğimiz hiçbir madde orada yer almasın" diyorlar. Tekliflerine bakınca da maksadın, son tahlilde birkaç yargıcın iradesinin, millet iradesini ikame etmesine imkan tanımak veya bu imkanı devam ettirmek olduğu anlaşılıyor.
İki anayasa profesörü tartışıyor:
- Anayasa mahkemesinin üye sayısını değiştirmek ve önemli bir kısmını meclisin seçmesini sağlamak istiyorlar…
- Bazı batı ülkelerinde de böyledir, tamamını meclisin seçtiği yerler bile vardır.
- Bu iktidarda mı meclis seçecek? Bunun sonu neye varır? Yüksek mahkemeyi siyasallaştırmaya, iktidarın aleti kılmaya varmaz mı?
İşte bu ifade, anayasa değişikliğine niçin karşı çıkıldığına ışık tutuyor ve diğer itirazlara da örnek teşkil ediyor. İtirazların tamamı, "yapılacak değişiklik şekil bakımından hukuka uygun ve Batıda örneği mevcut olsa bile bu iktidar o maddeleri, dindarlara daha fazla hürriyet ve imkan getirmek için kullanacaktır…" düşüncesini yansıtıyor.
Yani başka bir ideoloji, düşünce, hayat tarzı sahipleri iktidarda olursa, bunlar anayasayı değiştirir, mahkeme üyelerini de kendileri seçerse bu iş hukuka, demokrasiye, rejime uygun oluyor, Akparti aynı şeyleri yaparsa meşru olmuyor!
Bu kavganın sonu gelmez, karşılıklı engellemenin faturasını da halk öder; olduğumuz yerde sayarız, hatta geri de gideriz.
Çare nedir?
Çare demokrasiyi hazmetmektir, uygulamaktır.
"Demokrasi çoğunluk iradesinin egemen olması demek değildir, azınlık da olsa muhalefetle uzlaşmak şarttır " deniyor.
Dışı parlak olan bu cümlenin uygulamada yeri yoktur ve işi çıkmaza sokmaktan başka hiçbir işe yaramaz.
Bugüne kadar yapılan anayasaların hangisinde uzlaşmaya varıldı, muhaliflerin görüş ve itirazlarına itibar edildi?
Demokrasilerde anayasa dahil bütün kanunları, hangi parti iktidarda olursa olsun meclis yapar. Meclis sivil toplum örgütlerine ve muhalefete kulak verir, itirazlarını dinler, makul gördüklerine göre değişiklik de yapar, ama uzlaşma olmadığında çoğunluğun dediği olur; azınlığın gönlü olsun diye beklenmez.
Ama ülkemin böyle bir değişime hazır olmadığı belli.
Konjonktür çerçevesinde konuşulacaksa "farklıların bir arada, olabildiğince hürriyet, adalet ve barış içinde yaşamalarını sağlayacak bir demokratik düzen" için yeni bir anayasaya veya mevcut anayasada köklü değişime ihtiyaç olduğunu, siyasi tutukluğu/tutukluluğu olmayan herkes kabul ediyor.
Peki buna kimler, niçin karşı çıkıyor ve engelleme yoluna gidiyorlar?
Kısa ve kestirme cevap:
Millete güvenmeyenler, milli iradeye değer vermeyenler, halkı cahil, vesayete muhtaç sayanlar, bir avuç -kendi zannınca imtiyazlı, uyanık ve aydın- kesimin, halka rağmen ülke yönetimine el koymasını zorunlu görenler, şimdilik amaçlarına ulaşabilmek için asker yerine "yargıçlar devleti" formülünü uygun görenler…
Yüksek yargı, idari (maalesef siyasi) yargı "anayasa değişikliği bize sorulsun, bizim kabul etmediğimiz hiçbir madde orada yer almasın" diyorlar. Tekliflerine bakınca da maksadın, son tahlilde birkaç yargıcın iradesinin, millet iradesini ikame etmesine imkan tanımak veya bu imkanı devam ettirmek olduğu anlaşılıyor.
İki anayasa profesörü tartışıyor:
- Anayasa mahkemesinin üye sayısını değiştirmek ve önemli bir kısmını meclisin seçmesini sağlamak istiyorlar…
- Bazı batı ülkelerinde de böyledir, tamamını meclisin seçtiği yerler bile vardır.
- Bu iktidarda mı meclis seçecek? Bunun sonu neye varır? Yüksek mahkemeyi siyasallaştırmaya, iktidarın aleti kılmaya varmaz mı?
İşte bu ifade, anayasa değişikliğine niçin karşı çıkıldığına ışık tutuyor ve diğer itirazlara da örnek teşkil ediyor. İtirazların tamamı, "yapılacak değişiklik şekil bakımından hukuka uygun ve Batıda örneği mevcut olsa bile bu iktidar o maddeleri, dindarlara daha fazla hürriyet ve imkan getirmek için kullanacaktır…" düşüncesini yansıtıyor.
Yani başka bir ideoloji, düşünce, hayat tarzı sahipleri iktidarda olursa, bunlar anayasayı değiştirir, mahkeme üyelerini de kendileri seçerse bu iş hukuka, demokrasiye, rejime uygun oluyor, Akparti aynı şeyleri yaparsa meşru olmuyor!
Bu kavganın sonu gelmez, karşılıklı engellemenin faturasını da halk öder; olduğumuz yerde sayarız, hatta geri de gideriz.
Çare nedir?
Çare demokrasiyi hazmetmektir, uygulamaktır.
"Demokrasi çoğunluk iradesinin egemen olması demek değildir, azınlık da olsa muhalefetle uzlaşmak şarttır " deniyor.
Dışı parlak olan bu cümlenin uygulamada yeri yoktur ve işi çıkmaza sokmaktan başka hiçbir işe yaramaz.
Bugüne kadar yapılan anayasaların hangisinde uzlaşmaya varıldı, muhaliflerin görüş ve itirazlarına itibar edildi?
Demokrasilerde anayasa dahil bütün kanunları, hangi parti iktidarda olursa olsun meclis yapar. Meclis sivil toplum örgütlerine ve muhalefete kulak verir, itirazlarını dinler, makul gördüklerine göre değişiklik de yapar, ama uzlaşma olmadığında çoğunluğun dediği olur; azınlığın gönlü olsun diye beklenmez.