xxx33
Amerika'da değişim rüzgârı fırtına şiddetinde esiyor...
Sezen Cumhur Önal'ın televizyon programlarında Michael Jackson'ı "Çikolata renkli sanatçı" diye sunmasına alışkın bir toplumuz.
Bir ırkın farklı renginin bir besinin rengine benzetilmesini hiç yadırgamadık.
Şimdi Michael Jackson kendini beyazlaştırdığına göre, Sezen Cumhur Önal onu "Kaymak renkli sanatçı" diye sunsa da herhalde yadırgamayacağız.
Ama bu sırada bir başka "Çikolata renkli"nin Beyaz Saray'ın patronu olmasını da, sıradan bir gelişme gibi karşılıyoruz çoğunlukla.
Bakarsınız bir başka sunucu da Obama'nın Başkan seçilmesini televizyonda "Beyaz Saray karardı" diye sunmayı dener.
Oysa mesele ne Obama'nın, ne de McCain'in derilerinin renginden kaynaklanıyor.
Şimdi söz konusu olan "Bush Dönemi"nin sona erdirilmesidir.
Amerikalılar bunu zaman zaman yapıyor.
"Nixon Dönemi"ni, Watergate ile bitirmişlerdi. Bu şekilde Vietnam Savaşı ve buna dayalı oluşan Amerika'daki kamplaşmalar da sona erdirildi.
Nixon Dönemi'nde Amerika'da üniversiteler bile savaş alanına dönmüştü. Nixon sonrasında ise, öğrenciler sınavlarda iyi dereceler alıp, hayata hazırlıklı başlamayı düşünmekteydiler.
Bush dönemi bitiyor
Görevi ocak ayında sona erecek olan Başkan Bush'un Amerikası'nın da kafası çok karışık. Bir yanda Irak müdahalesinin yarattığı açmazlar, bir yanda 2001'in 11 Eylül'ündeki El Kaide terörist saldırısının bıraktığı güvensizlik duygusu, bir yanda da ekonomik kriz var "Amerikan Rüyası"nı kâbusa dönüştüren.
Anladığım kadarıyla Amerikan seçmeni, Obama'ya "evet" derken, Bush'a benzeyen, onu hatırlatan, onunla özdeş görünen herkese "hayır" diyor.
Sanki geçmişteki herşeyin yok sayılıp unutulacağı bir "Beyaz Sayfa" açılmak isteniliyor kara derili adayın şahsında.
Yaşanılan yakın geçmişi unutmaya dönük istek o kadar yoğun ki, Amerikan yakın tarihinin en "farklı" başkanlarından olan Clinton'ın adı bile, eşi Hillary'nin aday adaylığında "eski" bulundu.
Ama hiç unutmayalım.
Amerikan toplumu genel yapısıyla muhafazakârdır, milliyetçidir, maneviyatçıdır.
Değişimi, yeni olanı severler.
Buna karşı değiştirilmeyi pek sevmezler.
Yani dış dünyada bazıların sandığı gibi, Obama'ya "Afro-American" olduğu için değil, "Amerikalı" olduğu için oy verecekler.
Amerikalı Başkan
Yani eğer seçilirse, babasından ötürü bir Kenyalı değil, bir Amerikalı Başkan olacak.
Biz Türkler olarak "Obama gelirse ne değişir" sorusuna kendi açımızdan cevap arıyoruz. Bunu şu anda dünya coğrafyasındaki bütün ülkeler kendi kendilerine sormaktalar.
Neticede Amerika süper güç ve Amerikan Başkanı da bir nevi yeni Roma İmparatoru.
Oysa Obama'nın Amerika'nın dış politkasını değiştirebilmesi için, önce Amerika'nın içinde, ekonomide, güvenlikte başarılar sağlayıp, güçlenmesi gerekir. Bu da zaman alacaktır.
Ayrıca seçim kampanyasında söylediklerinin bazıları, Beyaz Saray'a girdiği gün buharlaşacaklardır. Ve hiç unutmayalım ki, Bush ocak ayına kadar Başkan'dır.
Kesin sonuçları bilemediğimiz ama Obama'nın önde göründüğü şu anda, konuyu bilinen Temel fıkrası ile noktalayalım.
Amerika'nın Güney eyaletlerinden birinde, Temel'in bindiği otobüste beyazlarla siyahlar kavga etmeye başlamış. Bunun üzerine Temel bir koltuğun üzerine çıkıp, "Artık siyah ve beyaz yok, Hepimiz yeşiliz" diye bağırmış.
Bu sözleri duyan beyazlar ve siyahlar kavgayı kesip, Temel'i alkışlamışlar.
Alkışlar bitince Temel yine bağırmış:
- Koyu yeşiller arkaya, açık yeşiller öne geçsinler!
Bir ırkın farklı renginin bir besinin rengine benzetilmesini hiç yadırgamadık.
Şimdi Michael Jackson kendini beyazlaştırdığına göre, Sezen Cumhur Önal onu "Kaymak renkli sanatçı" diye sunsa da herhalde yadırgamayacağız.
Ama bu sırada bir başka "Çikolata renkli"nin Beyaz Saray'ın patronu olmasını da, sıradan bir gelişme gibi karşılıyoruz çoğunlukla.
Bakarsınız bir başka sunucu da Obama'nın Başkan seçilmesini televizyonda "Beyaz Saray karardı" diye sunmayı dener.
Oysa mesele ne Obama'nın, ne de McCain'in derilerinin renginden kaynaklanıyor.
Şimdi söz konusu olan "Bush Dönemi"nin sona erdirilmesidir.
Amerikalılar bunu zaman zaman yapıyor.
"Nixon Dönemi"ni, Watergate ile bitirmişlerdi. Bu şekilde Vietnam Savaşı ve buna dayalı oluşan Amerika'daki kamplaşmalar da sona erdirildi.
Nixon Dönemi'nde Amerika'da üniversiteler bile savaş alanına dönmüştü. Nixon sonrasında ise, öğrenciler sınavlarda iyi dereceler alıp, hayata hazırlıklı başlamayı düşünmekteydiler.
Bush dönemi bitiyor
Görevi ocak ayında sona erecek olan Başkan Bush'un Amerikası'nın da kafası çok karışık. Bir yanda Irak müdahalesinin yarattığı açmazlar, bir yanda 2001'in 11 Eylül'ündeki El Kaide terörist saldırısının bıraktığı güvensizlik duygusu, bir yanda da ekonomik kriz var "Amerikan Rüyası"nı kâbusa dönüştüren.
Anladığım kadarıyla Amerikan seçmeni, Obama'ya "evet" derken, Bush'a benzeyen, onu hatırlatan, onunla özdeş görünen herkese "hayır" diyor.
Sanki geçmişteki herşeyin yok sayılıp unutulacağı bir "Beyaz Sayfa" açılmak isteniliyor kara derili adayın şahsında.
Yaşanılan yakın geçmişi unutmaya dönük istek o kadar yoğun ki, Amerikan yakın tarihinin en "farklı" başkanlarından olan Clinton'ın adı bile, eşi Hillary'nin aday adaylığında "eski" bulundu.
Ama hiç unutmayalım.
Amerikan toplumu genel yapısıyla muhafazakârdır, milliyetçidir, maneviyatçıdır.
Değişimi, yeni olanı severler.
Buna karşı değiştirilmeyi pek sevmezler.
Yani dış dünyada bazıların sandığı gibi, Obama'ya "Afro-American" olduğu için değil, "Amerikalı" olduğu için oy verecekler.
Amerikalı Başkan
Yani eğer seçilirse, babasından ötürü bir Kenyalı değil, bir Amerikalı Başkan olacak.
Biz Türkler olarak "Obama gelirse ne değişir" sorusuna kendi açımızdan cevap arıyoruz. Bunu şu anda dünya coğrafyasındaki bütün ülkeler kendi kendilerine sormaktalar.
Neticede Amerika süper güç ve Amerikan Başkanı da bir nevi yeni Roma İmparatoru.
Oysa Obama'nın Amerika'nın dış politkasını değiştirebilmesi için, önce Amerika'nın içinde, ekonomide, güvenlikte başarılar sağlayıp, güçlenmesi gerekir. Bu da zaman alacaktır.
Ayrıca seçim kampanyasında söylediklerinin bazıları, Beyaz Saray'a girdiği gün buharlaşacaklardır. Ve hiç unutmayalım ki, Bush ocak ayına kadar Başkan'dır.
Kesin sonuçları bilemediğimiz ama Obama'nın önde göründüğü şu anda, konuyu bilinen Temel fıkrası ile noktalayalım.
Amerika'nın Güney eyaletlerinden birinde, Temel'in bindiği otobüste beyazlarla siyahlar kavga etmeye başlamış. Bunun üzerine Temel bir koltuğun üzerine çıkıp, "Artık siyah ve beyaz yok, Hepimiz yeşiliz" diye bağırmış.
Bu sözleri duyan beyazlar ve siyahlar kavgayı kesip, Temel'i alkışlamışlar.
Alkışlar bitince Temel yine bağırmış:
- Koyu yeşiller arkaya, açık yeşiller öne geçsinler!