Sibel ÜRESİN
ALDAT – MA!
Öncelikle aldatmaya giden yolu idrak etmek açısından aldatmaya çıkan yolun başlangıcına bir geçiş yapmak gerekir. Bu geçişle beraberliğin ilk zamanlarında verilen sözler ve duyulan heyecanlarla ortaya koyulan cümle kurgularında yer alan en önemli ve cesaret verici ana fikir “SADAKAT” karşımıza çıkar.
Aldatmanın temelini sarsan ve yaratıcının en güzel emanetine ihanet etmeye kadar varan SADAKATSİZLİK eylemi de böylelikle modern anlamda iştelere ve keşkelere sarılarak bozulmuşluk üzere olanların hayatlarında yerini almaya başlar. Bu bozulma insanın bu dünya için yaratılmış olmayan nefsine ki ötelere ait olduğu için sınırsızı arzular, söz geçirememesine ve sonuçta da hem erkek hem de kadın tarafından en istenilmeyen ALDATMAK eylemine dönüşerek vukuu bulur.
Bu düzende işlemeye başlayan sadakatsizlikten aldatılmaya uzanan devinim içerisinde taklidi-tahkiki iman arasında gidip gelenler sağdan yaklaşmayı seven, kandırmayı seven, müminleri sınamak için izni olan tarafından genelde mağlup edilerek birkaç dakikalık hev’a ve hevesler için kalbinde kocaman siyah bir noktayla aşkını dolayısı ile ilahı aşkını lekeler.
İçinde bulunduğumuz “günümüz modern dünyasında” aldatmanın sıradanlığa dönüştüğü daha doğrusu gerçek olana bağlanmak yerine hayallere sarılmayı tercih eden genç ve “kendini genç” sanan kolaycı anlayışla yaşamayı kendine düzen tutmuş olanlar, beraberinde bu bozuk görüşlerine uygun hayat anlayışlarını yayma çalışmaları üzücü bir şekilde artmakta ve hayret verici güdülenmiş bir biçimde kabul görmektedir. Bu şüphesiz “emaneti alanın, emaneti verene ihanetidir”. Ki “O” bizi hayatımızda en güzel yere sahip olması gereken ama neredeyse üzücü bir şekilde üzeri toz tutacak kadar ayrı kalmayı başarabildiğimiz Kur’ an-ı Kerim’de çokça uyarıyor.
“Zinaya yaklaşmayın; gerçekten o 'çirkin bir hayasızlık' ve kötü bir yoldur(17/32)”. Bu ayette bizleri olması gerekeni en güzel lisan ile ANLATAN, “Ve onlar Allah ile beraber başka bir ilah'a tapmazlar
Günümüzde içinde bulunduğumuz durum ve davranış biçimimiz bizim ne kadar samimi olduğumuzla alakalıdır. Eski zamanlarda günümüze modernleşen ve farklı bir kavrama biçimiyle dönüşen İslamlaşma sürecinde aldatmaya giden yol inanmaya giden yolu zor engebeli ve dar gösterdiğinden tercih edilir olmuştur. Ama önemli olan yolun ne kadar güzel olduğu değil nereye çıktığıdır.
Ataerkil bir toplum olduğumuz, için aldatmak fiili erkekler arasında farklı bir anlam yüklenerek işlene gelmiş ve çok ağır bir şekilde yoruma açık deyişler ve atasözleri ile günümüze kadar neredeyse ödüllendirilmiştir. Bu konu ile ilgili atasözleri saçmalama derecesine en güzel örnek “Çapkınlık, erkeğin elinin karası, kadının alnının lekesi”. Çapkınlık erkeğin elinin karası olurken, nasıl olmuşta kadının alnının lekesi olmuştur mesela.
Sözün özü laf dönüp dolaşıp aynı yere gelmiştir. Kanımca zayıf bir şekilde bünyelerimize işlenen İslam ruhu vücut bulamadan zamanla uçup giderken medyada yer alan kışkırtıcı ve caydırıcılarla daha farklı bir hal almış, islamın ilk zamanlarında itibaren bu nur ile aydınlanmış, bu güzel toprakların insanlarının geleceğimizle ilgili ümitlerimizi bağladığımız gençlerimizi bilinçlenme sürecinden önce ahlaki açıdan çökertecek zamanı belli olmayan ama süresi kısa ahlak bombalarıyla yok etmeye çalışılmaktadır.
Son söz – son cümle: Tercih senin…Ya sadakate dayalı bir birliktelik içinde yer alan mutlu bir kadınsındır ya da bağımlılık denen o hastalıklı duyguyu içinde barındıran diğer kadın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.