Lütfi AYHAN
Akıl Göğümüzde Güneş mi Battı?
Türkiye zor günlerden geçiyor (Her zaman olduğu gibi) Birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz bu günlerde (ne zaman olmadı ki) akil insanların tecrübelerine , devlet umuru görmüş büyüklerin görüşlerine, gün görmüş ak sakallı, ak saçlı rehberlerin reylerine çok büyük ihtiyaç var. Eski Türk devletlerinde, Kengeşler, ak saçlılar meclisi, istişare kurulları vardı. Maalesef bu gün o kurullardan mahrumuz. Toplumun çoğunluğu tarafından kabul gören böyle kişilere, böyle gruplara ne kadar fazla ihtiyaç olduğu son olaylarda kendini bir kez daha gösterdi. Fertlerin bile bazen basit bir meselede, içinden çıkılmaz durumlara düştüklerinde bir başkasının aklına, tecrübesine ihtiyaç duyduğu hepimizin malumudur..
Günümüzde “gün görmüş”, “umur yaşamış” akıllı önderlere, tecrübeli ak saçlılara niçin fazla rastlayamıyoruz? Bu sorunun elbette bir çok cevabı var. Bir kere aldığımız eğitimin böyle bir amacı yok, üstelik de bulunduğumuz sosyal iklim buna müsait değil. Eğitimimiz, “Fedakar, hoş görülü, diğer gam, gözü tok, hayalı , Cömert, Sabırlı, İyi geçimli, Sır sahibi, az konuşan, kanaat sahibi, israfı kötü, cömertliği iyi gören, ahiret odaklı bir ahlaki temele dayanmıyor. Aile yapımızda uzun bir süredir bu anlayıştan uzak… Bu uzaklığın, bu eksikliğin bir çok sebebi var.
GÜNEŞ ÇEKİLMEDEN YILDIZLAR DOĞAMAZ
Ben bu günkü yazımda bu olumsuz durumun, bu istenmeyen neticenin farklı bir nedenine vurgu yapacağım.Gün görmüş olmak deyimindeki “GÜN” hepimizin bildiği gibi değişik anlamlara gelir. Bunlardan bazıları; “İçinde bulunulan zaman, sıra, çağ, devir, güneş, güneş ışığı, gündüz, ortalığın aydınlık olduğu zaman aralığı…”dır Günlük hayatımıza baktığımızda bu sonucu (ahlaklı,akıllı, önder insanların az olmasını) gayet tabi görmek gerek. Yıllar var ki Güneşi, günlük hayatımızdan epeyce uzaklaştırdık. Bu neticede en büyük pay, yaşam tarzımızın değişmesinde gizli. Ülkemizdeki insanların büyük çoğunluğunun günlük hayatına bir bakın; en başta, Güneşin en taze olduğu an olan gün doğumu anında çoğumuz yataktayız. Diyelim ki erken kalktık, işe gitmek için bindiğimiz araçlar Güneşle aramıza giriyor. Güneşten uzak geçen yolculuğumuzdan sonra kapalı alanlarda çalıştığımız için yine bu en büyük enerji ve ısı kaynağından mahrum kalıyoruz. Sadece bu mu_ Hayır. Yediklerimize bakalım; Sebzelerin çoğu seralarda Güneş görmeden büyümüyorlar mı? Etlerini yediğimiz tavuklar, danalar; sütünü, ayranını içtiğimiz, peynirini, yağını, yoğurdunu, kaymağını yediğimiz inekler; bir kere bile Güneşi görmeden, onun ışığını ve ıssısını almadan hayatlarını tamamlamıyorlar mı?
Günlük hayatımız Güneşten uzakta geçiyorsa , yediklerimiz ondan mahrum bir ortamda yetişiyorsa, giydiklerimizin çoğu onun ışığından, ısısından mahrum inorganik maddelerden üretiliyorsa …Güngörmüş insanların yetişmemesi gayet normal değil mi? O Güneş ki; “ kötüleri bile aydınlatır. O, Güneş ki o batmadan küçük yıldızlar ortaya çıkamaz”
Çare; öze dönmek, tabi ve organik hayatı canlandırmak, Güneşle barışmak… Eğitimimizin, aile hayatımızın, ahlakımızın temellerini, yeniden fıtrata dayandırmak. Unutmayalım ki akıl gögümüzde, ahlak semamızda Güneş oldukça yıldızlar ortaya çıkamaz ... Daha Güneşli günlerde, daha dingin zamanlarda buluşmak dilek ve temennisi ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.