Bilgin ERDOĞAN
AİLE İÇİ ŞİDDET ve DİN
Aile içi Şiddet ve Din
İslamda günah çıkarma ve onu affetme yetkisi sadece Allaha aittir. Dolayısıyla kul mağfireti için salt Rabbine kulluk eder ve O’ndan yardım bekler. Zira günah çıkarma yetkisini Allah dışında başka kimseye verirseniz orada mutlaka istismar olur.Bu istismarın önüne geçmek ancak tevhid ile mümkündür. Peygambere kul olmadan Allaha kul olunmaz yaklaşımı tam anlamıyla bir çeşit Hristiyanlaşma eğilimidir.Zira peygamberi tanrısallaştırılan dinler kiliseleşmeye mahkumdur. Öyle olunca o kilise çalışanlarının da günah çıkarma yetkisi meşrulaşmış olur. Onun içindir ki Hristiyanlık aleminde papazlar günah çıkarma yetkisine sahip Allah ile kul arasındaki kimselerdir.
Bugünlerde Amerikan adliyesi Kelam-ı Hayat ( Word of Life) isimli kilise ekolüne mensup Bruce ve Deborah Leonard isimli evli ebeveynlerin çocuklarını günah çıkartma maksadıyla döverek öldürdükleri için yargılanmasıyla meşgul. Dinin yanlış yorumlanmasının aile içi şiddete sebep olmasına önemli bir delil teşkil edecek bir misal New Yorkta yaşanan bu olay.
Kelam-ı Hayat (Word Of Life) kilise ekolü 1 Kasım 1981 de Brain Zahnd tarafından kurulan bir kilise ekolü.Aslında bu kilisenin başında olan Zahnd, İsa’nın çarmıha gerilmesi ve kurtuluş doktrinini doktrinini sorgulayan ve Tanrı oğlunu insanlığın kurtuluşu için feda etmedi İsa kendisi düşmanlarını öldürmek ve onlara kahretmek yerine çarmıha gerilmeyi tercih etti diyor.Hatta canavar olan Tanrı değil canavar olan insandı diyerek çarmıhtan anlamamız gereken bu diyerek Hristiyanların resmi doktrinine muhalif bir duruş sergiliyor.Dolayısıyla o iki canavar ebeveynin o kiliseye medya tarafından nispet edilmesinin ben Hristiyanların temel doktrinine mugayyir bir duruş sergilediğinden ötürü diye düşünüyorum. Yani medya o iki canı üzerinden bu kiliseyi tıpkı müslümanları yaptığı gibi karalıyor kanımca.
Lakin Bruce ve Deborah tam bir canavarlık örneği sergileyerek kendi evlatlarını günahlarının affı için ölecek derecede dövüyorlar. Bazı Hristiyanlar ve Yahudiler Ahd-i Atikte Süleyman’ın Özdeyişler bölümündeki “Çocuğunu terbiye etmekten geri kalma, Onu değnekle dövsen de ölmez” (23:13) sözünden yola çıkarak çocuklarını değnekle dövmeyi meşru olarak görmekteler. Bu ise aile içi şiddeti meşrulaştırıyor.
Amerika her yıl yaklaşık 1.3 milyon kadın ve 835 nin erkek genel anlamda şiddete maruz kaldığı bir ülke. Bu şiddet tanımı içine aile içinde şiddetten teacuvüze ve tacize kadar hepsi giriyor. Çok ilginç bir istatsıtıkı bilgi vereyim.2001-2012 yılları arasında Afganistanda ölen Amerikan askerlerinin sayısı 6488 bu süre içinde aile içi şiddete maruz kalarak ölen kadın sayısı 11.766. Bir ailede bireyler arası şiddetin uluslarası şiddetten daha fazla olması ne kadar acı değil mi?
Aslında sağlam bireylerden sağlam aileler sağlam ailelerden güçlü cemiyetler ve milletler teşekkül eder sözü ne kadar da doğru. Aile içinde şiddete maruz kalan bireyler siddeti kendilerinde tanımlı hissettiklerinden başkalarına şiddet göstermeleri daha fazla mümkün olabilmektedir. Amerika’da şiddete maruz kalan çocuk sayısı yaklaşık 10 milyon civarı. Tabii ki bu rakam sadece resmi raporlara yanışyan tarafı.
Uydurulmuş dinlerin yapısı birbirine benzer. Aile içi şiddeti peygamber rivayetlerine fatura edenlerin İslam dünyasında da sayıları az değildir. Eşini dövmeyi de Nisa 34 ile açıklayan ve bunu kutsala fatura eden geleneksel algı kadının ve çocukların aile içi şiddete maruz kalmasına neden olmaktadır.Aile içinde kadın-erkek arası tartışma olabilir.Lakin bu tartsıma neticesinde olabilecek muhtemel olayları dine fatura ederek meşrulaştırmak ancak rahmet peygamberinin ve kitabullahin insan öfkesine alet edilerek yapılması ile mümkündür.
Çoğu kez Kur’andaki ataerkil yorum Nisa süresin’in 34. ayetindeki “..evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları darb edin” “vadribûhunne” kelimesini dövmek olarak yorumlamışlar ve aile içi şiddeti Allah’ın kitabına fatura etmişlerdir.
Oysa ki ayette geçen “vadribûhunne” darbetmek manasına gelip , da-ra-be kökünden gelen bu kavram dövmek manasına geldiği gibi , bırakmak ve ayrılmak manalarına da geliyor.Mesela aynı kökten gelen TEDARÜB : dövüşmek , vuruşmak anlamına geldiği gibi yine aynı kökten gelen İDRAB : işten ayrılmak manalarında kullanılır. Kur’anda, Da-ra-be fiilinin ayrılmak olarak geçtiği birçok yer vardır. (bknz: Nisa 4-101 ; Taha 20:77)
Bazıları bu ayeti kadının kaba yerine hafifçe vurmak şeklinde tefsir ederler. Ancak böylesi sinirlerin kalktığı bir durumda insanın öyle sembolik bir uygulama yapması oldukça zordur.Dolayısıyla ayetteki metinde “evlerin ayrılması” şeklinde anlaşılması daha makul görülmektedir. Zira Allah resulü’nün hayatına bakıldığında kendisinin eşleriyle sorunları olduğu olmuş (hatta bu konuda Tahrim süresi inmiştir) ancak rahmet peygamberinin eşlerine bir fiske dahi attığı görülmemiştir. Ancak iki ay ayrı kalmış fakat durumlar düzelince hane-i saadetine geri dönmüştür.
Kadına tepeden bakan ve aşağılayan gelenek ve onu besleyen rivayet kültürü yukardaki ayeti kadına hafifçe de olsa şiddet uygulanabileceğini meşru görmüştür. Açıkçası bu hem Allah resulü’nün hayatına hem de vahyin ruhuna aykırı bir durumdur. Kadın ile erkek arasındaki sorunlardaki zaafiyet ve davranış sapmaları Kur’ana fatura edilmemelidir.
Dolayısıyla böyle bir durum olduğunda 1- Öğüt vererek anlaşma yoluna gidilmeli 2- Yataklar ayrılmalı 3- Evler ayrılmalı 4 -Hiç birisi olmazsa yollar ayrılmalıdır.
Bu konuda dikkat edilmesi gereken bir başka husus ise çocuklara yönelik şiddet konusudur.Daha çok namaz kılmayan çocuğun tedib amaçlı darbedilmesiyle ilgili şu hadis gösterilir : “Çocuklar yedi yaşına basınca namazı emredin, öğretin; on yaşına basınca da kılmadığı takdirde (alıştırmak için) dövün.” (Ebu Davud, Salat, 26)
Oysa ki böylesi bir uygulama hem pedagojik açıdan hem de dinin ruhu açısından doğru değildir.Çocuğa o yaşlarda şiddetin pedagojik açıdan zararları olduğu gibi böylesi bir durum çocuğun din tasavvurunda da yaralar açacaktır. Dayak yememek için namaz kılmak kanımca o yaştaki çocukların kulluk tasavvurunu da etkileyecektir.Yine şayet en güzel modelimiz Allah resulü (sav) olduğu halde onu kendimize bu konuda rehber edinmeyeceksek kimi edineceğiz? Zira o hayatı boyunca hiç bir çocuğu incitmedi.
Dolayısıyla zincir kaynakları itibarıyla muteber bir kaynakta geçen bu hadis ya Kur’an’ın hakemliğinden onay almaz veya hadiste geçen darb kavramı bir hadis profesörünün de dediği gibi “vurmak” anlamında değil ayırmak ve mahrum etmek anlamında kullanılır.
Lakin İslamoğlu’nun da ifade ettiği gibi tasavvurdaki milimetrik sapmalar düşüncede metreye ve amelde kilometreye tekabül ettiğinden dini metinlerin insan fıtratına mugayyir yorumlanması psikolojik ve sosyolojik travmalara neden olabilmektedir.
Amerika da yaşadığımız bu hadise daha zengin örnekleriyle maalesef Anadoluda da gözlemlenebilmektedir.Amerikada kapalı kapılar ardında yaşanan aile içi şiddet maalesef Türkiye’de daha aleni olarak görülmektedir..Bu şiddetin eğitim eksikliği,psikolojik hastalık, ekonomik yetersizlik gibi nedenleri olabileceği gibi dini sebeplerinin de olduğunu yadsıyamayız.Dinin insan davranışlarına ve dolayısıyla hayatına etkisi inkar edilemez bir gerçektir. Öyleyse bu sorunların teolojik tarafları da masaya yatırılmak zorundadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.