xxx75
Ağzına sağlık Hüseyin Ergün
Oturdukları yerden atıp tutuyorlardı:
Bize yeni bir sol parti lazım!
İşçiyle ilişkileri, çay getiren çaycıya marka vermek ya da eve gelen temizlikçi kadına ödeme yapmaktı, vergisini de kaçırarak.
Biz de, "hayır, size yeni bir sol parti lazım değil, halk sola tükürmez bile" dedik. "Halkın derdi kendi sınıfını savunmak değil, sınıf değiştirebilmektir" dedik. "Halk sosyaldemokrasi falan değil, tam tersine vahşi kapitalizm istiyor, çünkü orada kendisine daha çok ekmek olduğuna inanıyor" dedik.
Sevinsinler bakalım, yeni bir sol parti çıktı... Hem yeni hem eski, bildiğiniz SHP... Sosyaldemokrat Halkçı Parti... Ama, Erdal İnönü dönemindeki gibi "bir sol karikatürü" değil.
SHP'nin yeni başkanı Hüseyin Ergün ilginç ve önemli bir adam, eski gençlik liderlerindenmiş, ben hatırlayamadım. (FKF kurucusu ve başkanıymış, bu örgüt Dev-Genç'e dönüşünce bırakmış. Ben o sırada lisedeydim daha, yaşça da benden büyük, elbette unutmuşum)... Ergün, Türkiye İşçi Partisi kökenli, yani solun "serüvenci olmayan" kanadından. 12 Mart muhtırasını davul zurnayla çağıran yanlışlara bulaşmamış, serserilik etmemiş! Sicili temiz, alnı açık.
İki gün boyunca, gazeteci arkadaşımız Neşe Düzel'e çok çarpıcı sözler söyledi, Taraf gazetesi de bunları yayınladı.
Hüseyin Ergün, Türkiye'de solun darbeler karşısındaki utanç verici tutumunu ve "bir punduna getirip askerle birlikte iktidara gelme" özlemini "feci" olarak niteliyor.
Üniversitede türban yasağına karşı!
Devlet dairesindeki memurun bile, üzerinde üniforma olmadığı sürece, isterse başını örtebilmesini savunuyor.
Laikliği "bir yaşam tarzı" değil, bir "devlet niteliği" olarak kabul ediyor. Devlet kurallarını dinden almayacak ama dine de karışmayacak. Laiklik, Batı'da olduğu gibi, gerçek anlamıyla laiklik olacak.
Liberal solun piyasa ekonomisini kabul etmesini, emperyalizm öcüsünden de boşuna korkmamasını istiyor.
"Sol demek devletçi olmamak demektir, sivil olmak demektir" diyebiliyor!
Avrupa Birliği'ne üyelik girişimini de destekliyor.
Ulus-devletin, derebeylik sınırlarını yokederek ulusal pazarı yarattığının, şimdi küreselleşmenin bu sınırları da yıkarak dünya pazarını kurmakta olduğunun farkında. "Ekonomi-politik" denilen meredi diğer arkadaşları gibi papağan misali ezberlememiş, "özümsemiş"...
Şu ünlü "cumhuriyet mitinglerinin" de "darbe ortamı yaratmak amacıyla düzenlendiğini" görecek kadar akıllı.
Hele şükür! Dünya gözüyle ülkemizde "adam gibi bir solcu lider" gördük!
Peki şimdi ne olacak dersiniz? Yeni bir sol parti lazım diye kıllık edenler, Deniz Baykal'a ateş püskürenler, bu yeni partiye mi koşacaklar? Bu parti, oyları toplayıp iktidara mı gelecek, en azından ona mı oynayacak? Bu parti, CHP denilen devletçi memur partisini sollayıp geçecek mi? Hiç olmaza ana muhalefeti oluşturacak mı?
Hayır, hiç de öyle olmayacak.
Niçin öyle olmayacağını anlamak için, bu yazının başına dönünüz.
Kaynak: Sabah Gazetesi