xxx95
“ADALET” ne zaman?!.
Evet, biz ne yapmak istiyoruz? İnsanlığın ve çağımız dünyasının sorunlarını çözerek dünyanın daha "adil" olmasını ve daha "ileri" gitmesini sağlamağa çalışıyoruz, yeryüzünü "imar ve ıslah" etmek istiyoruz.
Bunu nasıl sağlamak istiyoruz?
Biz her şeyden önce her söze kulak veriyoruz, sonra o sözlerin en iyisine tâbi oluyoruz. Bu bizim ilk temel prensibimizdir. Görüşlerimiz netleştikten sonra, muarızlarımıza bu görüşlerimizi anlatarak bizim yanlışlarımızı ve eksiklerimizi bulmalarını istiyoruz.
Bugüne kadar karşımıza birileri çıkıp da yanlışlarımızı ve eksiklerimizi göstermemişlerdir. Bunu yapmak yerine ya alay etmişler, ya gülmüşler, ya "Adil (Ekonomik) Düzen"den vazgeçirdik diye öğünmüşler; ya da daha da ileri giderek partilerimizi, vakıflarımızı, derneklerimizi, kooperatiflerimizi kapatmışlar, mallarımızı gasbetmişler! Ama asla oturup da kimse yanlışlarımızı veya eksiklerimizi göstermemiş, gösterememişlerdir.
Bugün artık onların hataları, eksikleri, yanlışları üzerinde fazla durmuyoruz. Erbakan kırk senedir onların yanlışlarını anlattıktan sonra "çare ve çözümleri" de söylüyor. Bugüne kadar bir Allah'ın kulu çıkıp da 'sen bunu yanlış söylüyorsun' demedi, diyemedi.
EKMEĞİN ÜÇTE İKİSİ "FAİZ"E VE "VERGİ"YE GİDİYOR! Çok önemli ve artık klasiğe dönen meşhur örneğimizi, "EKMEK FAİZ VERGİ" örneğimizi bir kere daha hatırlatalım... Bir ekmek alırken nasıl üç ekmek parası verdiğimizi hatırlatalım... Daha doğrusu her "bir ekmek alışımızda iki ekmeğimizin nasıl çalındığını" hatırlayalım...
Yıllar önce "Adil Düzen Çalışmaları" esnasında yaptığımız bir hesaba göre; ödenen ekmek bedelinin üçte biri "VERGİ"den ibarettir, üçte biri de "FAİZ"den ibarettir. Bir ekmek almak için üç ekmek parası ödüyoruz. Bugüne kadar yaptığınız hesap yanlıştır diyen olmadı. Bu durum bugün de değişmiş değildir. Hele benzin ve mazotun üçte ikisi VERGİ!!!
Bunu çaresi ve çözümü "halka ön ödemeli faizsiz-icrasız kredi verilmesi"dir, "çalışanlara faizsiz-icrasız çalışma kredisi" verilmesidir dedik. Biri çıkıp da parayı nerede bulacaksınız demedi. Biz söyledik, kulak vermeden arkalarını çevirip gittiler!..
BAŞKA İHSAN İSTEMEZ; MALIMIZI BİZE VERSİNLER, YETER! İkinci istediğimiz şey, "pilot bölge uygulama denemelerini yapalım" dedik. Mesela, "başbakan" pekala böyle denemeler için bir para ayır(t)abilir ve bizim değerlendirmemizi isteyebilirdi. Bir "bakanlık" veya bir "banka", mesela "Vakıflar Bankası" bu pilot uygulama konusunda yardımcı olabilir. "Vakıflar Bankası" (veya bir "sermaye grubu" ya da bir "büyük cemaat") ile neleri nasıl yapabileceğimizi ayrıca geniş olarak yazacağım...
Biz ondan da vazgeçtik. Kırk yıl önce, (ya da 1967 yılından itibaren sayarsak, 44 yıl önce) ortaklarımızdan yani kooperatif üyelerimizden topladığımız 100'er, 200'er liralarla elde ettiğimiz, satın aldığımız, bugün en az kırk milyon lira değerindeki 150 senelik tapulu (Osmanlı tapusu) toprağımızı/arazimizi geçmişteki yönetimler gasbettiler. Kırk milyon liralık veya dolarlık malımız-mülkümüz gasbedilmiş durumda. Başka ihsan istemez; malımızı bize versinler, yeter! Adında "ADALET" kelimesi olan "Adalet Ve Kalkınma Partisi"nin sekiz yıllık döneminde de "ADALET" bir türlü tecelli etmedi! Geçmişteki yönetimler iflas eden bankaların 50 milyar dolarını ödediler, AK Parti iktidarı her yıl sadece FAİZLERE 50 milyar dolar ödüyor ama bizim malımızı, bizim tapulu mülkümüzü hâlâ vermediler!
Bu "ZULÜM" ve "GASP" daha ne kadar devam edecek?!.
"HAK" ve "ADALET" ne zaman tecelli edecek?!.
Evet, "ADALET" ne zaman?!.
"ADALET"!!!