Uğur CANBOLAT
A’DA KALMA B’YE GEÇ
YAPAMADIĞIMIZ bir husus bu, ne yazık ki…
Mevcut bilgilerimizi değişmeyen gerçek şeklinde algıladığımız için daha ilk başta kendimizi yeniliğe ve öğrenmeye kapatıyoruz. Ama bu rağmen okuyor, seminerlere katılıyor, sohbetlere iştirak edip dinliyoruz. Bu bir paradoks elbette ama durum tam da bu.
Anneden, babadan ve çevreden edindiğimiz bilgi ve görgülerden kalıplaşmış davranış biçimleri üretiyoruz. Bunlar zamanla bizde alışkanlık hâline gelerek otomatikleşiyor. Bu şekilde yaşamaktan mutlu olmaya başlıyoruz. Bunlar bize yeter diyoruz doğru olmadığını bilmemize karşın.
Çünkü bilgi emek istiyor. Gayret bekliyor. Ve bedeli var.
Ama eski kalıplaşmış bilgiyi kullanarak yaşamak daha kolay ve zamanla konfora da dönüşüyor. Bu bir lüks aslında. Bu tarzımızın asla değişmesini istememizin altında yatan temel ve önemli sebeplerden biri bu.
Atladığımız bir esas var. Çok önemli ve belirleyici aslında. Bu konuyu düşünmekten kaçınıyoruz. Her birimizin bunu yaparken farklı sebepleri de olabilir. Görmezden gelmeyi yeğlediğimiz mesele şu: yanlışın üzerine konulan doğru bilginin etkisizliği.
Temeline yanlış ve kalıplaşmış bilgi ve davranışları koyarak asla onları değiştirmeyi düşünmediğimiz sürece üzerine koymaya çalıştığımız yeni ve doğru bilgiler bize bir sonuç getirmeyecek.
Getirmiyor.
Bunu kendi hayatımızın örnekliği göstermiyor mu?
Kaçımız buna açığız?
Ve neleri değiştirebildik bu ne kadar?
Düşünme yeteneğini yitirdik. Bu istenen bir şeydi zaten. Düşündüğümüz zaman sorularımız olacaktı zira. Bu sualler bizi uyutmayacak ve belki de peşine düşecektik cevapların.
İşte bu istenmeyen bir şeydi.
Hâlen de istenmez.
Düşünme itaat et anlayışı hep hâkimdi ve hâlen de öyle.
Biz bu konuda düşünüp sağlıklı bir karara ulaşmadıkça da sürgit devam edecek.
Devran aynı şekilde dönecek ve kendimizi bilgin zanneden cahiller olarak ölüp gideceğiz.
Yazık olacak bize.
Daha önce dedelerimize ve onların da dedelerine olduğu gibi.
Doğruyu yanlıştan ayırma mümeyyizliğine başka bir söyleyişle faruk olma erdemine ulaşmadıkça değişen bir şey olmayacak.
Bunu kendisine sorduğum bir büyüğüm olmuştu. O bana sohbete, muhabbete nasıl girileceğini anlatırken “Paçuçlarını” çıkarmalısın demişti. “Yoksa” diye devam etti. “Yoksa ruhunda bir değişme olmaz, zihninde bir parlaklık görülmez, fikrinde tazelenme yaşanmaz.”
Çok düşünmüştüm üzerine. Haklı bulmuştum. Söylenenler doğruydu ama yapması zordu. Göze alınması gereken ne çok şey vardı. Karamsarlığımı fark ettiğinde devam etti.
“A’da kalma B’ye geç, diğer sohbetlerde de birer birer ilerle…”
Onca etkinliğe katılmış olmamıza rağmen zaman ayırıp efor sarf etmemize karşın bizde bir arpa boyu bile ilerleme olmamasının sebebi donmuş davranışlara saplanmamızdı.
Ve geliştirici bilgiden yoksun oluşumuz bir de.
Geç kaldık evet.
Daha kötüsü daha fazla geç kalmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.