Aslan DEĞİRMENCİ

Aslan DEĞİRMENCİ

352 gündür ağlıyorlar

Uludere katliamının üzerinden 352 gün geçti.

Birinci yılın dolmasına kısa bir süre kala olay halen aydınlatılmış değil…

Çığlıkları ilk gün duyulmadı, ağıtları yok sayıldı.

Malum medya kendisine verilen bilgi kadarını sayfalarına taşıdı, bir yerlere hizmet edenler yas tutanların gözyaşlarından nemalanmak için harekete geçti.

Önce bilgi kirliliği, sonra bazı isimlerin hedefe oturtulması…

Analar gece-gündüz demeden ağlarken, 50 YTL kazanmak için ölümü göze alan insanların örgütçü ilan edilmesi…

Derken üstü kapalı kurumlar arası kriz, eş zamanlı yaralı ailelere yönelik insafsızca yaklaşım.

Danışmanların yanlış bilgilendirmeleri, bürokratların araştırmadan raporları ve olayın üstünü örtme çabaları.

-Sürece indirilen balyoz-

Ve es geçilen bir açıklama…

Olaydan kısa süre önce Bütçe Kanunu görüşmelerinin kapanış konuşmasında söz alan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Kürt kimliğinin tanınması çok önemli bir konudur. Bu bir insan hakları konusudur. Yani Türkiye'de yaşayan bir insan, 'Ben Kürdüm ve bu kimliğimle iftihar ediyorum. Ben bu gerçeğimle tanınmamı istiyorum.' dediği zaman, bizim buna saygı göstermemiz, bunu kabul etmemiz gerekir. Geçmiş dönemlerde inkârcı ve asimilasyoncu bir inanç böyle yapmamış olabilir. Onların da Türkiye'nin bugün başına neler açtığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bir insan kendi kimliğinden şeref duyar. Kürt meselesi veya Kürt kimliği, 3 sene önce, 30 sene önce, 20 sene önce ortaya çıkmış bir kimlik değildir. Kürtlerin varlığı en az bin seneden beri bir gerçektir. Bunu inkâr edemezsiniz. Bunu inkâr ederseniz 80 öncesine döneriz, 80 sonrasına döneriz. Hepsi, kim, ne varsa bu topraklar üzerinde kendi kimliğini rahatlıkla söyleyecektir. O kimliğe saygı duyacağız. O kimliğin bütün kültürel haklarını, anayasal haklarını vereceğiz, tanıyacağız" demişti.

Bu sözlere BDP açıkça destek vermişti. Konuşmasında Başbakan Yardımcısı Arınç, Kürtlerin haklarını gündeme getirmiş; tıkanan süreci diyalog ile yeniden açabilmenin mümkün olduğunu göstermişti. Bu sözler ile başlayan yeni bir süreç, Uludere katliamı ile yerle bir edilmişti.

-Adalet halen yerde-

O zaman bu süreci başlatan Hükümetin görevi en başta kendisini hedef alan (!) katliamı ortaya çıkarmaktır. Demokratik Açılım'ın iç ve dış oyunlar ile içinin boşaltıldığı bir dönemde, Uludere katliamının yapılması sıradan bir durum değildir. Hükümet; hem kendisini rahatlatmak hem de ağıtları ve gözyaşları ile hepimizi (!) yasa boğan anaların acısını hafifletmek için yere düşen adaleti ayağa kaldırmalıdır. Toplum, suçluların vicdanlarda değil, adalet önünde yargılanarak hesap vermesini bekliyor. Uludere'de katledilenlerin ahının yerde kalmaması için, insanlar da yüreklerini birleştirmeyi unutmamalıdır.

Özetle; hesap gününü düşünerek hareket etmek gerekiyor.

Ve unutulmamalı ki adalet gecikmeye ve geçiştirilmeye gelmez.

Bu arada sadece sorumluların ortaya çıkartılıp cezalandırılmaları da yetmez. Dezenformasyon ve karartma uygulayanların kime ve neye hizmet ettiği de gözler önüne serilmelidir. Sevdiklerini korkunç katliamda kaybedenlerin yakınlarından özür dilemek elbette unutulmamalıdır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.