xxx98
2009 için on aşamalı iyimserlik senaryosu!
Olumsuzlukların, çözümsüzlüklerin birbirini içiçe besleyerek her şeyin daha kötüye gittiği hallere kısırdöngü denebilir. Bunu dün yazmaya çalıştım. ‘Ermeni soykırım tasarısı‘nın ABD Kongresi’nden geçmesiyle birlikte, İsrail düşmanlığından sonra bu kez de Amerikan düşmanlığının Türkiye’de patlamasından ve böyle bir kısırdöngü sürecinde ilgili tarafları bir cehennem kuyusunun içine çeken bir ‘felaket senaryosu’ndan söz etmiştim dünkü yazımda. Bunun tersi de mümkün. İlki kısırdöngü ise, ikinci senaryo için İngilizce’den esinlenerek faziletlidöngü denebilir. Yani olumsuzlukların değil, aksine yapıcı ve çözüme dönük çabaların içiçe geçerek her şeyin kötüye değil, iyiye gittiği bir süreç... Bir başka deyişle: İyimserlik senaryosu... Şöyle özetlenebilir: Birinci aşama... Türkiye, Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesi yolunda adım atar, Türkiye-Ermenistan sınırı açılır. İkinci aşama... Başbakan Erdoğan, İsrail’le iyi ilişkilerin, yakın ilişkilerin Türkiye açısından önemini vurgulayan bazı jest ve açılımlar yapar; Türk-İsrail dostluğunun hem iki ülkeye, hem bölgesel barış ve istikrara dönük anlamının altını bir kez daha çizer. Üçüncü aşama... Başkan Obama yönetimi, ‘Yahudi lobisi’nin de devreye girmesiyle, Ermeni soykırımı tasarısına ‘reelpolitik‘in penceresinden bir kez daha bakar, artıları eksileri tartar ve karar tasarısının Kongre geçişi yine ertelenir. Dördüncü aşama... ABD Başkanı Obama, Filistin-İsrail sorununun Ortadoğu’daki, hatta İslam coğrafyasındaki tüm sorunların anası olduğu gerçeğini, haleflerinden farklı bir algılamayla görür; nihai çözüm için önce İsrail’e bastırmaktan başka çare olmadığını tespit eder; ve Amerika’yı Ortadoğu’da ‘politikasızlık’tan kurtaracak gerçekçi bir ‘oyunplanı’yla sahneye çıkar. Beşinci aşama... Yeni Amerikan yönetimiyle birlikte Ortadoğu’da barış ve istikrara yönelik bir çark dönmeye başlar; bu yeni süreçte Ortadoğu’ya, Kafkasya’ya, Avrasya’ya, enerji güvenliğine, İran’a, Afganistan’a çatışma değil, diplomasi ve diyalog yollarında yürümeye başlar Amerika; Türkiye de bu yeni süreçte yapıcı roller üstlenir. Altıncı aşama... Obama yönetiminin de olumlu katkılarıyla, Irak ve Irak Kürt yönetimiyle ilişkileri gitgide iyiye giden Türkiye, Kürt sorunu konusunda ‘dağdan indirme’ ve PKK’nın silah bırakması dahil bazı hayati gelişmelere damgasını vurmaya başlar. Yedinci aşama... Obama yönetimi, Türkiye’nin Avrupa Birliği yoluna desteğini gösterir; Erdoğan hükümeti, özellikle 29 Mart seçimlerinden sonra AB çabalarını hızlandırır, demokratikleşme alanında yeni adımlar atar. Sekizinci aşama... Bütün bu gelişmeler, Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili manevra alanını genişletir; AB ile ilişkiler açısından bir düğüm niteliğinde olan Kıbrıs’ta en geç bu yılın sonuna doğru taraflarca gerekli adımlar atılır. Böylece, Kıbrıs’ta çözümsüzlüğe oynayarak Türkiye’nin AB yolunu yıllardır kesmek isteyen birtakım odakların hevesi bir kez daha kursaklarında kalır. Dokuzuncu aşama... Başbakan Erdoğan’ın özellikle son Davos çıkışı ile birlikte Türkiye’nin Ortadoğu ve İslam aleminde, yani Doğu’da yükselen yeri, Amerika’yla Avrupa’da, yani Batı’da da Türkiye’nin ağırlığını arttırır, sesini daha çok duyurur. Onuncu aşama... ABD ile de, AB ile de ilişkilerini rayına oturtmuş, IMF ile yeni anlaşmasını uygulamaya koyulmuş bir Türkiye’nin ekonomideki dertlerle başa çıkması ve evinin içini düzene koyması kolaylaşır, hem ekonomide hem siyasette istikrarı daha az zahmetle yakalar. İşte, benim Türkiye için iyimserlik senaryosu da böyle... İçiçe geçen olumlu çemberlerin her şeyi daha iyiye doğru götürmesi 2009’da neden gerçekleşmesin ki?.. Beşinci yazı yarın.