Ahmet TÜRKAN
Zümrüd-ü Anka ya da Tuğrul Kuşu
Efsanelerde Simurg, Zümrüdü Anka ya da Türkçe ismi ila Tuğrul kuşu. Küllerinden yeniden doğuşun efsanesi.
Feridüddin Attar; Mantıkut Tayr kitabında özetle küllerinden yeniden doğuşun, insan oğlunun manevi gelişiminin evreleri olarak bahseder. Şöyle ki; Kuşlar kendi aralarında toplanıp hiçbir ülkenin padişahsız olmadığını, padişahsız ülkede nizam ve intizam kurulamayacağını belirtirler. Aralarında bulunan ve mürşidi temsil eden, Süleyman peygamberin mahremi ve postacısı hüdhüd (en-Neml 27/20-30) bu konuda onlara yol göstereceğini söyler. Hüdhüdün öncülüğünde toplanırlar. Fakat yolun uzak ve sıkıntılı olduğunu anlayınca bülbül, papağan, tavus, kaz, keklik, hümâ, doğan, balıkçıl, baykuş ve diğer bazı kuşlar birer mazeret ileri sürerek yolculuktan vazgeçmek isterler. Hüdhüd kuşların hepsine cevap vererek onları ikna eder. Sonunda bütün kuşlar hüdhüdün kılavuzluğunda yola çıkarlar. Yolculuk esnasında bitkin ve yorgun düşen binlerce kuş hüdhüdden şüphelerinin giderilmesini ister. Hüdhüd her birinin soru ve itirazlarına cevaplar verir; önlerinde “talep, aşk, mârifet, istiğna, tevhid, hayret, fakru fenâ” denilen yedi vadinin bulunduğunu, bunları geçince padişahları olan sîmurga ulaşacaklarını anlatır. Tekrar yola koyulan kuşlardan sadece otuzu hasta ve yorgun durumda bu vadileri aşıp yüce bir dergâhın önüne ulaşır. Burada bir postacı gelip onların sîmurgu sorduklarını anlayınca önlerine birer kâğıt parçası koyarak okumalarını söyler. Kâğıtları okuyan kuşlar bütün yaptıklarının yazılı olduğunu görüp şaşırırlar. Bu sırada sîmurg da tecelli eder. Fakat gördükleri sîmurg kendilerinden başka bir varlık değildir. Sîmurgda kendilerini, kendilerinde sîmurgu görüp hayretler içinde kalırlar. Bu arada bir ses duyulur: “Siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz; daha fazla veya daha eksik gelseydiniz yine o kadar görünürdünüz; burası bir aynadır.” Neticede hepsi sîmurgda fâni olur, artık ne yol ne yolcu ne de kılavuz vardır. Gölge güneşte kaybolur. Menzil-i maksûda vâsıl olan otuz kuş aradıkları sîmurgun kendileri olduğunu anlar.[1]
Simurg, Zümrüd’ü anka ya da Tuğrul kuşunu neden anlattım. Tuğrul kuşunun Türk tarihinde önemli bir yeri vardır. Türkler tarih boyunca ne zaman zorda kalsalar, ne zaman dertleri tavan yapsa bu millet silkinir küllerinden yeniden doğar. Ayağa kalkar. Üzerimize örülen karabasanlar, üstümüze çöken tarihi yorgunluktan sıyrılmaya çalıştığımız bu dönemde birileri sürekli ayrılıkçı sözlerden dem vurur fabrika ayarlarımızla oynarlar.
Fethin sembolü, kılıç hakkımız olan Ayasofya’yı müzeye çevirerek esaret zincirlerini boynumuza vuranlar, dinimizle, imanımızla, tesettürümüzle oynayanlar, darbe üstüne darbe tezgahlayıp insanlarımızı her 10 yılda bir karanlığa gömenler uyanışımızı hazmedemezler, yeniden oyun kurarlar. Planlar yaparlar. Bilmezler ki “Plan yapanların en hayırlısı Allah’tır. Gezi olayları, derken en son 15 Temmuz’da sabrımızın sınırlarını deneyenler gereken cevabı milletimizden aldı. Utanmadan tezgah dediler, iftiralar attılar. Halkın oyları ile Belediyelere Başkan seçilen bazıları aleni terör örgütüne destek verip belediyelerin her türlü imkanını düşmana peşkeş çeker görevden alınıp gereken cezaları verince adalet diye çemkirirler.
Şimdi kalkmış biri Ayasofya’yı açarsanız İstanbul’a en büyük kiliseyi açarım der, bir diğeri İzmir’in bayrağından ve parasından bahseder.
Demek ki denize döktüğümüz düşmandan ders almayanlar ya da kalıntılar var. Karşı kıyıdan tezgahlanıp bu kıyıda çemkirenler var.
Yapmayın, etmeyin; fabrika ayarlarımızla oynamayın. Bir örnek vereyim, belki anlarsınız.
1987 yılında o zamanki Yunan başbakanı Andreas Papandreu ısrarla Kuzey Ege’de Semadirek etrafında petrol arayacağız diye tutturdu. Gerekirse çıkarlarımız için savaşırız demiş idi. Türkiye’yi tehdit etti. Tüm ikazlarımıza rağmen savaşın eğişine kadar gelindi.
O zamanki Başbakan Rahmetli Turgut Özal’ın sadece bir satırlık mesajı vardı. “Sizinle denizlerde savaşmayız, Selanik’ten girer Atina’dan çıkarız”
Bu mesaj sonrası daha bir kaç saat geçmeden karşı kıyıdan; faaliyetlerin askıya alındığı ve anlaşmalara sadık kalınacağı beyanları ile durum normale döndü.
Şimdi de benzer durumlar var. Yaptığımız atılımlar hazmedilemez, faaliyetlerimiz engellenmeye çalışılır oldu. Türkiye'ye yönelik asılsız ithamlarda bulunan Floros, "Kim Yunan topraklarına saldırırsa, önce yakacağız, sonra gidip kim olduğunu göreceğiz" dedi. Bu sözler kışkırtma sözleridir, meydan okumadır. “Akdeniz’deki faaliyetlerinizi durdurun” mesajlarıdır. Yani köstek olmak amacı ile sarf edilmiş zavallı sözlerdir.
Sanırım bunlardan güç alan içimizdeki aymazlar, İzmir parasından ve bayrağından söz edip nabız yoklar oldular. Aklınızı başınıza alın. Tuğrul kuşu küllerinden yeniden doğuyor. Türkiye diriliş yolundadır. Silah sanayisinde çağ atlamıştır. Türkiye olmadan bu coğrafyada denklem kurulmaz, problem çözülmez. İşte Suriye, işte Libya.
Şimdi terör yuvalarına girip Kuzey Irak’ta varız ve var olmaya devam edeceğiz. Teröristlerle anlaşan Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi de bundan nasibini alacak ve hevesleri kursaklarında kalacaktır. Türkün kanının döküldüğü yer vatanıdır. Bu asla unutulmaya.
Ahmet TÜRKAN - HABERNAME
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.