Değerli Dostlar

Ak Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in hakim ve savcılar kura çekiminde yeğeni Arif Dağhan’ı onca diğer hakim ve savcılar arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Arifciğim nerdesin?” diye tanıtması eminim milyonlarca kişi tarafından yadırganmıştır.

Bu olay 31 sene önce yaşadığım ve hayatımın en unutulmaz ve mutlu günlerinden (bu konuyla ilgili detaylı yazıyı inşaallah bilahare yazmayı düşünüyorum) birini hatırlattı.

1991 yılı Haziran ayında merhum Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camiinde (şu anki cami değil, eski olan) Yunus Emre üzerine konferans vermişti.

Konferansın akabinde caminin altındaki mütevazı odaya çay içmeye geçilmişti.

Odada merhum M. Es’ad Coşan’ın yanında MÜ ilahiyat fakültesinin unutulmaz dekanlarından Prof. Dr Salih Tuğ, Reha Muhtar’ın babası Prof. Dr. Cemal Muhtar, Doç. Dr. Sadreddin Gümüş ve yaklaşık 15 kişi vardık.

Merhum M. Es’ad Coşan Hocamızın yönü bahçeye doğru idi ve birden yeğeni Ziyaeddin Coşan’ı elinde kitaplarla ile aşağı doğru yürürken gördü. Bize çağırır mısınız dediler.

Sekreteri İsmail Özlü ile beraber Ziyaeddin Coşan’ı odaya davet ettik.

Ziyaeddin odaya girince merhum Hocamız Salih Tuğ’a “Ziyaeddin benim yeğenim (ağabeyi merhum Mehmet Coşan’ın mahdumu) olur, hem hafızdır hem de hazırlık sınıfının imtihanı vererek 4 yılda bu sene fakülteyi bitiriyor” dediler.

Prof. Dr. Salih Tuğ’da “Keşke yeğeniniz olduğundan haberimiz olsaydı, ilgilenirdik” dediler.

Bir başka tanıdığım bir üniversitede yüksek lisans yapıyor ve eşi de üniversitenin rektör yardımcısı. Diplomasını alana kadar eşinin rektör yardımcısı olduğunu saklıyor.

Üç olay, üç örnek. Ne demek istediğimi bütün okuyucularımın anlayacağından eminim.

Karşı kıyıdan selamlarımla