Uğur CANBOLAT
Zehr-i Bal Etmeli!
Hünerin varsa gel!
Zehr-i bal eyleyemiyorsan aşk meydanında nedir işin?
Bu meydan Hak meydanıdır! Haklı hakkını bulur, neyse o hak!..
Burada ayrıma yer yok. Kayırma hükümsüz…
…
Sana gelen olumsuzu içinde olumluya çevirmek olsun hünerin!
Kem söze aynı kemlikte mukabelede bulunmak bu meydanda aferin almaz. Doğru bulunmaz. Değer de verilmez.
Âdil olarak da algılanmaz.
Hırsların çarpışmasında sevdanın kıvılcımı ne zaman görülmüş ki!
Bitimsiz aşırı arzuların ego çatışmalarından sonuç alınmaz. Taraflardan galip olanı yoktur.
Belki bir taraf kendine göre bazı mülahazalarla kazanmış edalarına girebilir. Önemsizdir. Bizim bakacağımız yer hakikat karşısında durulan yerdir.
Orada kimin kazandığıdır.
Geçici zaferler aldatıcıdır.
Sahte bal bir gün her nasılsa anlaşılır.
O nedenle ego şişinmelerinin gereği yoktur. Bal diye bandığımızın şeker kavanozu olduğunu anlamamız uzun sürmemelidir.
Bu aleyhimizedir.
Geç uyanmak iyi uyku aldık anlamana gelmez.
Gaflete kim doyabilmiş ki; sen doyacaksın.
İçinde gerçeği barındırmayan hiçbir şey yaratılış hamurumuza uygun düşmediğinden doyurmaz.
Asıl varken taklit sadece geçici bir avunmadır.
…
Uyanmalıyız.
Uyandığımızda ancak balın sahtesini fark ederiz. Ardında da yediğimiz zehir olsa bile bunu bala çevirmenin yol ve yöntemlerine yönelebiliriz.
Hayatın zorluklarını, rahmete;
Çevremizin sıkıntılarını kolaylığa;
Yakınlarımızın ağırlıklarını kolaylamaya;
Ağır ve yıkıcı sözleri bala çevirmenin provalarını yapmaya başlayabiliriz.
Zehr-i bal meselesi gündeme işte o zaman gerçekten gelebilir.
Kolay mı, değil!
Mümkün mü, evet…
Ehl-i irfan zaten bize bunu öğretmiyor mu?
Onların hayatları bunların sahici tecrübeleriyle dolu değil mi?
Bizi bu dünya zehrinden kurtarmak, daha bal eyleyerek hayatın öte yakasına yarasız beresiz geçebilmemiz için uygun formüller üretmiyorlar mı?
Üretiyorlar.
O zaman bize düşen çevremizdeki negatif her türlü söz, tavır, eylem, saldırı ne varsa hepsini içimizde eriterek hiçbir sözel ve fiili şiddete eğilim göstermeksizin gülen cümleler, tebessüm eden yüzlerle sunmaktır.
Bu bizim de billurlaşmamızı sağlayacaktır.
İçimizdeki zehri atacaktır.
Hatta onu bala çevirecektir.
İçimizi, dışımızı kuşatan her türlü zehirler bala dönsün efendim!
…
Elimde bu çağrışımları yapan bir kitap var.
Taze edebiyat anlayışıyla Tuğçe İnceoğlu’nun editörlüğünde yayınlar yapan Portakal Kitap’ın ikinci yayını.
Bir roman. ‘Bal arıları yeniden canlanacak’ diyen bir roman… Online bir müzik albümü eşliğinde…
Konusu mu? Aşk, tarih ve polisiye…
Sıkı bir metin… Sezgin Irmak okuyucusunu metnin içine çekiyor.
Ve benim sevdalısı olduğum Üsküdar var içinde.
Şimdilik söyleyebileceklerim bunlar.
Bana müsaade lütfen.
Roman beni çağırıyor. Daha fazla direnemeyeceğim.
Dönünce haber veririm!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.