Meltem KAVAK
Yozgatlı Şeyh Ahmet(Efendi) Şevki Ergin
Doğum 1906 Yozgat
Ölüm 07 Ocak, 2002 Yozgat
Kanaat Önderi- Tasavvufçu-Eğitimci
Yüzündeki tebessüm adeta yüz çehresinin her tarafına dağılırdı. Aydınlık yüzü, ses tonu hepsi bir kafiyeydi adeta. Alnı açık, uzun sakal, uzun yüzüyle kendine has endamı vardı. Geçtiği sokak adeta aydınlanırdı. Büyükler, küçükler Ahmet Efendiyi görmeleriyle yerlerinde durur selamını alma şerefine nail olmak isterlerdi.
Sadelikten yanaydı, sade gösterişten uzak hayat tarzı ile örnek bir mümindi. Hareketleri son derece sakin, temkinli tavrıyla dikkat çekmezdi. Büyük küçük fark etmez her kesimi muhatap kabul eder, konuşurken ses tonuna dikkat eder, konuşma esnasında muhatabına döner yüzüne bakar konuşurdu.
Kılık kıyafetine dikkat ederdi. Toplum içine çıkarken ayakkabıları da olmak üzere açık rengi tercih ederdi. Çoğu vakit üzerinde uzun cekete benzer gömlek giyinirdi. Ani ve fevri hareketlerden kaçınır, aheste yürür, yürürken de önüne ayaklarına bakardı. Gerektiğinde hızlı yürür ama asla koşmazdı. Hoşuna gitmeyen söz ve olaylarla karşılaştığında da itidalle neticeyi bekler ve böyle durumlarda yanındakilere şu iki tavsiyede bulunurdu: “ Ya kızmayacaksınız, yada kızdığınızı belli etmeyeceksiniz.” Kızmak yasaktır, öfkeyi yenmek esastır. Hele öfkeli insanları yatıştırmak için söylediği şu izahı ise ayrı bir güzelliktedir. “Öfke şeytan işidir, şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Ateş ise cehennemin temel maddesidir. Dolayısıyla; öfke, sahibini yakar, dikkatli olmalıdır.” Derdi.
“Çok adam gördük ama adam olamadık” der, tevazu gösterirdi. İnsanları kırmaktan kaçınırdı kendisine istişare mahiyetinde gelen misafirlerine olumsuz cevap verecekse de hikâyeler ile olayı anlatır, sert üsluptan kendisini kurtarırdı. Adından da anlaşılacağı üzere kendisine Ahmet Efendi denmesini isterdi. Her zaman tevazudan yanaydı. Oysa ailece Şeyh’tiler kalp gözü açık derin insandı. İnsanların kalplerinden geçeni bilir ve tatlı şekilde yaklaşır karşı taraf demeden o dile getirirdi.
Çocukları çok severdi evinin bahçesi herkese açık bahçesinde oturup çocuklarla konuşup bir taraftan yanında bulunduğu şeker dolu kâseden çocuklara, büyüklere şeker ikram ederdi. Şekeri de çocuklar kadar çok severdi.
Belki de biraz ben bu halini sevdim küçüklüğüm ve gençliğimde değer verdiğim biriydi. Önce elini öperdik sonra o tadından doyamadığımız şekerlerini bir güzel yerdik.
Mekânı cennet olsun.
ÇOCUKLUĞU:
Şeyh Hacı Ahmet Efendinin ilk oğludur. İki kardeştirler. Ahmet Şevki ERGİN 1906’da(1322) Yozgat’ta dünyaya geldi.
Babası genç yaşta manevi ilimlere ve tasavvuf konusunda kendini geliştirmiş. Küçük yaşta babasını kaybetmiş olmasından dolayı çocukluğu amcaları ve dayıları yanında geçti.
Babasını erken kaybetmesi kendini geliştirmesini etkilememiştir. Yozgat ve Çevre illerde anılan Tasavvuf Eğitim ve Öğretim konusunda kendini ve çevresindekileri geliştiren bir ilim adamıdır.
EVLİLİKLERİ:
Üç evlilik yapmıştır, ilk iki evliliğinden 5 evladı olmuştur.
TAHSİL HAYATI:
Cevheri Ali Medresesi’ndeki Mahalle mektebinde tahsil hayatına başlamıştır. Büyük Ali Efendi ve Derviş Efendi Hocalarından ilk derslerini almıştır. İstanbul Darul Hilafesi üçüncü sınıf imtihanlarını verip, bir üst bölüm olan iptida dâhil birinci sınıfına devam etmiştir. Bu sınıfta iken okuduğu bu okullar lağvedilmiş aynı yılda açılan İstanbul İmam Hatip okulu son sınıfında kabul edilmiş burayı bitirip memleketi Yozgat’a dönmüştür. Memlekete gitmesini Fatih müderrislerinden Gümülcineli Mustafa Efendi bir vesile ile Yozgat’a gidip Gedikli Hasanlı Şakir Efendi’ye intisap etmesini tavsiye etmiştir. Ahmet Efendi hocaya yakın olmak için Karga köyünde öğretmenlik yapmıştır.
Mânevi ilimler de kendini çok iyi yetiştirmiş Arapça ve Farsçayı iyi derecede bilen bir din ve maneviyat büyüğüdür.
MEMURURİYETİ
İlk hocalığını İstanbul Kapalı Çarşıda bir mescitte yapmıştır. İlk resmi görevini Yozgat’a döndüğünde Yozgatın Kargalı köyünde öğretmen olarak görev almıştır. 16 yıl bu köyde hizmet etmiş daha sonra il Milli Eğitim müdürlüğü köy bürosunda görev almış. 1953 yılında büyük emek ve gayret sarf ettiği İmam Hatip okulunun açılmasının ardından din dersi öğretmeni olarak görev alıştır.(Arapça, Akid, Siyer) aynı zamanda dedesinin adıyla anılan camide imam ve hatiplikte yapmıştır.
47 yılını hizmette doldurmuş ve yaş haddinden emekli oluştur.
İki defa askerlik görevi yapmıştır. 29 Mayıs 1943 tarihinde üsteğmen olarak terhis olmuştur.
MÜSBET İLİM ANLAYIŞI
Yüksek ahlâk, kültür ve medeniyet seviyelerine ancak ilimle ulaşılacağını ifade etmiştir. İlmin ibadetten önde geldiğini, Allah(C.C.) Teâlanın Peygamber Efendimiz’e ilk emrinin “oku” olduğunu dolayısıyla okuyup “İlim Öğrenmenin Müslüman her kadın ve erkeğe farz” olduğunu söylemiştir.
Gençlik yıllarında “Şevkiyâ” mahlasıyla hece ve aruz vezinlerinden şiirler yazmış, fakat daha sonra buna devam etmemiştir. Şiirlerinin yayılmasını istememiştir. Ezberinden pek çok şiir ve vecize mahiyeyinde manzumeler bulunup onları konuşmaları esnasında sırası geldiğinde kullanmıştır. Özel kütüphanesinde Fuzûli, Bakî, Eşref, Rumi, Erzurumlu Ağlar irşadi gibi bir çok şairlerin divanı bulunmaktadır. Okumayı çok sever, herkesi okumaya ve insanlara faydalı işlerle meşgul olmaları için yönlendirmiştir.
TASAVVUFİ HAYATI
Tasavvufun her dalında zengin bilgi birikimi ve tecrübe sahibidir. Görüştüğü ve derslerine devam ettiği olgun insanlardan sağladığı yetki ile nakşi, halveti ve kadiri telkinatinda kâmil bir mürşiddir. (Nakşiliği Mustafa Hulusi Efendi’den) Kadirliği Damatzâde Necip Efendi’den devralmıştır.
VEFATI
30 Aralık 1992 tarihinde geçirdiği bir şeker komasıyla eski hayatına devam edemedi. Şuuru her zaman yerindeydi. Ama istirahat halinde yaşamına devam etmiştir.
Kendisi ziyarete gelenlere asla olumsuz cümleler kurmadı. Nasılsınız sorusuna? “Ben iyiyim siz, nasılsınız” diye mukabelede bulunmuştur.
2002 yılında AHMET ŞEVKİ ERGİN KÜLTÜR VE HİZMET VAKFI(AŞK VAKFI) kurulmuştur.
KAYNAK:
Dr. Ali Şakir ERGİN
PROF. Dr. M. Yaşar KANDEMİR
(Açıklaması zor bir resim bırakıyorum buraya. Ahmet Efendi Hz.'lerinin tabutunun üstünde ki dumanı kimse tam açıklayamadı. Cenazesine sayısız insan iştirak etti. il içi ve dışı. Sadece tabutunun üzerinde bir duman vardı toprakla bütünleşene kadar.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.