Neslihan ARICI
Yollarım ve Kabülüm
Yollar insana hayatını gözden geçirmek için iyi bir fırsattır…
Yolun çizgilerine bakarken hayatında çizdiğin, sana çizilen resimlere bakarsın. Bazı resimleri hatırlarken zihnine acı anıların gelir ve gözlerinden usulca yaşlar dökülür. Bazılarında zihnine hüzünlü anıların gelir, acı acı gülersin; bazılarında da mutlu olduğun anıların gelir hafif tebessüm edersin. Ama nihayetinde sayısız anı görüntüsü gelir zihnine ve sayısız duygu. Sayısız duygu ve resim arasında bir oradan bir buyana sallanırsın..
Bu resimlere eşlik eden ip uçları da vardır yollarda.Yeşil ağaçları gördüğünde çocuklukta oynadığın parkları, ışıkları yanan evler gördüğünde kendi evinde yaşadıklarını , mezarlıklar gördüğünde kaybettiğin insanları ve hatta kendi ölümün aklına gelir.Bütün bu ip uçları ve resimlerle giderken yolda sormaya başlarsın kendine ben kimim, neler yaptım, nerdeyim, ne yapıyorum, ne yapacağım …. bir sürü soru….
Sahi ben kimim? Neler yaptım? Neler yapıyorum? ve Neler yapacağım?
Kendini kendine tanıtmaya başlarsın yavaştan yavaşa. Bazen iyi yönlerinle başlarsın kendini tanıtmaya, bazen de kötü. Hırslı, güçlü, iyi niyetli; kıskanç, katı, sabırsız .. Ama eninde sonunda kendini korumak adına kendini kandırsın.
Kendini kandırırken yaptıklarını ve yapıyor olduklarını da kanıtlar olarak kullanırsın. Bu yol bir taraftan kendi bütünlüğünü korumak için iyi bir yoldur. Bir taraftan da kendinle yüzleşip değişmemek adına olumsuz bir yoldur. Olumlu veya olumsuz yanlarını burada bahsedip tartışmayacağım. Çünkü bu tartışmanın bazen olumlu, bazen de olumsuz yanları galip gelir. Peki size burada kısaca ne anlatacağım?
Bütün yukarıda bahsedilenlerle kendini veya kendimi kabulümü anlatacağım. Kısaca anlatacağım kendi kabul yollarımızı kendimiz bulalım diye. Kendi kabulümüzü engellediğimiz yapılarımızla anlatacağım kendimizi kabulü daha çok kabul edelim diye…
Kendini kabul ilk duyulduğunda insana ilginç gelen bir kavram.Nasıl yani insan zaten doğduğu andan itibaren kendini kabul etmek zorunda dediğinizi duyar gibiyim.Gel gelelim işin aslı öyle değil ki yollarda acılarla, hüzünlerle ve olumsuz deneyimlerle karşılaşıyoruz. Kendimizi kabul etmemiz için karşımıza çıkan engeller, hatalar, olumsuzluklar.
Kendimi olumlu ve özelliklede olumsuz özelliklerini kabul etmedikçe bir arpa boy yol alamıyoruz.. Kendimizi kabul etmek için karşımıza çıkan insanları, durumları, farklılıkları kendimizi tanımak için birer aracı veya uyarıcı olduğunu göremiyoruz ya da görmüyoruz. Kendimizi kabul etmek için şimdide bedenen, zihnen, ruhen, kalben bulunmuyoruz. Şimdi nefes alıyorum, nefesimi yavaş alıp yavaş verdiğimi düşünüyorum, kalbimde biraz burukluk biraz mutluk var, ruhum ise nefes alma işlemine odaklandığı için dingin ve “Şimdi” kendimi kabul ediyorum bir bütün olarak demiyoruz. Ve sonuç yavaş yavaş, başta kendimizle ve sonra da çevre ile temasımızı kaybediyoruz… Buradan sonra söz bitiyor ve kendinizi kabulde yol almaktan yılmayan Hz Mevlana’yı dinlemek gerekiyor.
"Olduğum gibi kim görebilir beni. Ne rengim var, ne nişanım. Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama hem o sırlarım ben hem de o sırları saklayanım. Bu gönül ne vakit durulacak bilmem. Ama şu anda hiç kımıldamadan duran da benim. Yürüyüp giden de ben. Ben bir denizim kendi varlığı içinde taşan, uçsuz bucaksız, alabildiğine geniş.Kıyısız ve Hür bir deniz….”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.