A. Serdar ÖZTÜRK
YENİ CEPHE: SURİYE
Geçtiğimiz günlerde yaşanan, 8 askeriminizin şehit düştüğü kahpece düzenlenmiş Dağlıca saldırısı ve peşisıra 31 teröristin öldürülmesiyle sonuçlanan operasyonların üstünden henüz birkaç gün geçmişken şimdi de Suriye kaynaklı olduğu belirlenen Türk jetine yönelik stratejik ve tehlikeli saldırıyla karşı karşıyayız.
Öncelikle bu saldırının zamanlama itibariyle gelişimini incelemekte fayda var. ABD ve batı medyasında Türkiye’nin Suriyeli muhaliflere ağır silahlar gönderilmesine aracılık ettiği ve bizzat topraklarını bu amaçla kullandırdığı yönünde iddialar haber oldu . Ardından TC Dışişleri Bakanlığı kanalınca bu haberlerin yalanlandığı gün Türk keşif jeti Suriye tarafından uyarı bile yapılmadan düşürüldü. Öyle ki PKK saldırılarıyla Türkiye’nin sinir uçları henüz kaşınmışken ardısıra aklıselimle hareketi ve itidalli davranışları zaafiyete uğratabilecek bu denli tehlikeli bir ortam oluşturulmuş oldu. Ve Sanki Türkiye’yi Suriye içine sürüklemek isteyen bir güç varmışçasına…
Hali hazırda zaten batı eksenli, Türkiyeyi kışkırtan ve Türk ordusunun Suriye’ye girmesine çanak tutan bir ortam var. Bu ortamı hazırlayan nedenlerin başlıcaları; Esad ve Türk hükümetleri arasındaki anlaşmazlıklar, bölgedeki insani trajedi, Türkiye’ye sığınan Suriyeli mülteciler ve Suriye’nin zaten gerginleşen ortamın neticesinde PKK’ya iyice artan lojistik ve operasyonel desteği.
Bu etkenler minvalinde, batının Suriye’ye karşı askeri operasyon gazı ve işi Türkiye’nin üstüne yıkma gayreti ayrıca irdelenmeli. Suriye’de Libya gibi iştah kabartan petrol rezervleri ve doğal kaynaklar yok. Ayrıca gerek ABD’de yapılacak olan seçimler ve gerekse de AB ülkelerindeki ekonomik resesyon hatta ekonomik krizler, batılı müttefiklerimize olayı Türkiye’nin üzerine yıkmaktan başka çare bırakmıyor.
Tekil iradeyle yapılacak operasyon kararı zaten kolay bir seçenek değil. CHP eski milletvekili Şükrü Elekdağ’ın baba Esad zamanında düzenlenmesi muhtemel Suriye operasyonu üzerine iki buçuk düşman diye tanımladığı bir örneklemesi tam bu denklem üzerine. Suriye’ye saldırdın diyelim ya diğer tarafta Yunanistan da sana cephe alırsa ve zaten emperyalist güçlerle eş güdümlü ‘’Elekdağ’ın yarım düşman diye adlandırdığı’’ PKK gerçeği de var. Şayet örneklemeyi günümüz siyasal ortamına uyarlamayı düşünürsek düşman sayısı ikibuçukla da kalmaz. Müzmin sorunumuz Ermenistan var, kıbrısın kuzeyinde emelleri olan güney kıbrıs rumları var. Halihazırda ABD-AB Bloğu karşısında bulunan Çin, İran ve bir süredir Suriye’de konuşlanmakta olan bir Rusya gerçeği var. Türkiye’yi arap ve müslüman bir ülkeye saldırdı diye kendi kamuoyları nezdinde ‘’yeni Türkiye’’ imajını lekelemek isteyebilecek iki yüzlü arap hükümetleri var. Satranç masasında tümü dizilmiş vaziyette ve dengeleri bozmadan en olumlu hamlenin atılması gerekiyor.
Suriye sorunu, zaten aylardır devam eden ve iyice şiddetlenen insani kaos münasebetiyle dahi BM ve Nato kanalıyla çözülmesi muhtemel bir sorun. Üstüne Nato üyesi Türkiye’ye karşı savaş sebebi sayılabilecek elim bir saldırı…
Sonuç olarak koşullar ve gereklilikler bir tek çözümü öne çıkarıyor. Düşülmesi muhtemel tuzaktan küçük te olsa yara almamak adına Türkiye en doğal hakkı olan Nato kartını kullanmalı !
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.