Dr. Mahmut TOKAÇ
Ünye Seyahatimizden Notlar-1 (İkizce, Çaybaşı, Tekkiraz)
Ünye doğduğum memleketim olmasına ve lise bitinceye kadar da Ünye’de yaşamama rağmen civardaki köy ve kasabaları ne yazık ki görmemiştim. Çok önceleri okuduğum Ahmet Ali Batuhan’ın “Ordu’nun İkizce ve Çaybaşı İlçelerindeki Ahşap Camiler” makalesindeki tarihi camileri görmek için 12 Ağustos 2022 Cuma günü öğleye doğru iki kızımla birlikte İkizce ve Çaybaşı gezimize başlamış olduk.
Ordu İkizce’deki tarihi Laleli Camii’nde Cuma namazı
İkizce Laleli (Çivisiz) Camii
Laleli Camii gerçekten muhteşem bir eser. Eski Cami ya da Çivisiz Cami olarak da biliniyor. Tamamen ahşap ve üç tarafında geniş sundurma ile çevrili olan caminin 1500’lerin başlarında yapıldığı sanılmaktadır.
Laleli Camii’nde lale motifli sütunlar ve mahfil
Camideki sütunlarda yer alan lale motifleri dolayısıyla Laleli Camii diye anılsa da lale motiflerinin daha sonraki dönemlerde yapılmış olabileceği kanaati hakimdir. Bu kadar güzel korunmuş olması, Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından hem tarihi caminin bakımının yapılması hem de çevresinin düzenlenmiş olması ziyaret edilmeye değer bir ortamı da sağlamış.
Laleli Camii’nin ahşap kapısı
Laleli Camii’ne yakın bir yerlerde eski bir “serender”in (yöresel adıyla ambar) kütüphaneye dönüştürülerek “Kültür Ambarı” adının verildiği bilgisini internette görmüştüm. Rotamızı Kültür Ambarı’nın Google haritalarda bulunan konumuna çevirdik ama Google haritalar bizi bir mısır tarlasına götürdü. (Döndükten sonra yaptığım araştırmada söz konusu ambarın haritadaki konumla alakası olmayan, İkizce ile Çatak arasındaki Düzpelit’te İpek Yolu Caddesi 39 numarada olduğunu farkettim. Düzeltme için bildirim yaptım ama bu yazıyı hazırlarken halen yanlış konum görünüyordu.)
Kültür Ambarı’nı göremeden merhum Anneannemin memleketi, eski adı Çilader olan Çaybaşı’na yöneldik. Çaybaşı’na kısa bir mesafe kalmışken başka bir tarihi camiyi görünce durup onu da ziyaret ettik.
Çaybaşı Çayır Camii
Aslında daha önce bahsettiğim makalede yer almasına rağmen makaleyi çok önceden okuduğum ve gezi planını yaparken sadece harita üzerinde bulduğumuz yerleri rotamıza eklediğimiz için planlamadığımız halde geçerken gördüğümüz bu cami Çayır Camii idi.
Çayır Camii’nin içinden detay ve mimberi
Yeni restorasyondan geçmiş olan bu ahşap caminin yanında bir sıbyan mektebi var.
Çayır Camii yanındaki sıbyan mektebi
Caminin güney cephesinde henüz restorasyonu tamamlanmamış bir şadırvan var. Şadırvanın üstünü örtmek üzere sonradan ilave edilen sekiz sütunlu koruyucu çatı restorasyon kapsamında yıkıldığı için şu anda sadece sütunları kalmış ve çatısı yok.
Çayır Camii Şadırvanı
Dört cepheli şadırvanın üç tarafının köşelerinde birer beyit yer alıyor. Beyitlerden birinin yanında 1288 tarihi (Miladi 1871-72’ye denk geliyor) kazınmış.
Şadırvanın köşelerindeki taşa kazınmış 1288 ve 1281 tarihleri
Başka bir köşesindeki Maşallah yazısının yanında yer alan kabartma yazıda bazı rakamlar kırılmış olmasına rağmen hemen üstünde kazınmış yazıda olduğu gibi 1281 mi yoksa diğer tarafta da olduğu gibi 1288 mi olduğu konusunda şüphe duydum. Tarihin sonunda Arap rakamıyla bir olarak görünen rakamın bir kulağı kırılmış “Λ” (8 rakamı) olup olmadığından emin olamadım. Eğer 1281 ise orijinal kabartma yazıya göre şadırvanın ilk yapılış tarihi Miladi1864-65 yılları olabilir.
Haritada Çaybaşı civarında gördüğümüz iki şelaleden “Gökçe Gelin Şelalesi” yine bir yanlış işaretleme örneği. İnternette araştırdığımızda epeyce uzak başka bir yerde Gökçe Gelin Şelalesi var ama Google haritalarda işaretli noktada maalesef bir şelale yok. Biraz ilerideki Kazankaya Şelalesi de Google haritalarda işaretleme kurbanı. İşaretli iki ayrı noktadan birinde “Kazankaya Şelalesi” yazıyor ve fakat orada şelale göremedik. Diğer noktada ise “Kazankaya Şelaleleri” yazıyor ki orada bir şelale var ve etrafına oturma alanları yapılmış. Orada bir süre oturup yukarıdan şırıltılarla dökülen suyun sesi ile huzur bulduktan sonra Tekkiraz istikametine doğru devam ettik.
Kazankaya Şelalesi
Yol üzerinde rotamıza ilave etmediğimiz bir başka tarihi ahşap camiye daha denk geldik: Yenicuma Camii.
Yenicuma Camii
Tam ikindi ezanı saatinde ulaşmış olmamıza rağmen cami kapalıydı. Maalesef içine giremedik ve sadece camından bakarak içerisini görebildik.
Yenicuma Camii’nin camından çekilebildiği kadarıyla içerisi
İşin ilginç yanı etrafında pek yerleşim birimi görememiş olmamız. Bu da bize Cuma namazlarını kılmak amacıyla bazı yerleşim yerlerinin orta noktasına inşa edilmiş bir cami olabileceğini düşündürdü. Bir başka dikkatimizi çeken husus da çok temiz ve genellikle kırsaldaki cami tuvaletlerinde görmeye alışmadığımız şekilde sıvı sabunluklarının dolu olması idi.
Yenicuma Camii’ni ziyaretimiz esnasında İstanbul Avcılar Tahtakale Mahallesinin efsanevi bakkalı Tekkirazlı Mehmet Gürel abi ile telefonla görüştüm. Yolumuza yakın kendi köyleri olan Tekkiraz’ın Uğurlu köyüne uğramamızı istedi. Ayrıca Kabadirek evliyasını ziyaret etmemizi tavsiye etti. Yola devam ederken Mehmet abi tekrar arayıp köyündeki herkesin bahçede çalışmada olduğunu söyleyip Kabadirek evliyasından sonra Dumantepe yaylasına da uğrayın dedi.
Tekkiraz Kabadirek Camii
Tekkiraz’ın Yaycı Köyünde yer alan Kabadirek Camii de tümüyle ahşapmış ancak dışı sıvanıp içerisinde de büyük bir bölümü yeni lambrilerle kaplanınca orijinalliği pek kalmamış maalesef.
Kabadirek Camii’nin orijinal kalabilmiş tavanı
Tavan ve üst mahfil trabzanları dışında orijinal olarak kalan sütunlarının da 1,5 metrelik alt kısımları lambiri ile kaplanmış.
Tarihi olanla yeni olan arasındaki zevk(?) farkı
Öncekilerden farklı olarak bu caminin bir de minaresinin olması dikkatimizi çekti. Orijinalinde var mıdır yoksa sonradan mı eklenmiştir bilemiyorum. Diğer adının Karye-i Dizdar Camii olduğu belirtilen Ünye Belediyesi’nin kültür portalında camide kullanılan ahşaplar dolayısıyla yaklaşık 800-900 yıllık olduğunun tahmin edildiği yazmaktadır.
Kabadirek Evliyasının cami içinde birkaç basamakla inilen bir konumdaki sandukası
(Çekim iyi olmamasına rağmen tek kare olduğu için belgeleme anlamında koydum.)
Caminin altında birkaç basamakla inilen bir hücrede yer alan sandukada Kabadirek evliyası olarak bilinen bir mübarek zatın yattığı ifade ediliyor.
Kabadirek Camii’nin karşısındaki tarihi sekizgen şadırvan
Kabadirek Camii’nin karşısındaki tarihi sekizgen şadırvan da en az cami kadar eski. Sürekli akan suyu oldukça tatlı ve içimi hoş. Ünye’nin meşhur “acısu”yundan doldurmak üzere aracımızda bulunan iki adet 5 litrelik su kaplarımızı Kabadirek Camii’nin şadırvanının suyu ile doldurduk.
Dumantepe dumanlı
Kabadirek ziyaretimizden sonra Niksar yolundaki Dumantepe yaylasını haritada ararken Zirve Dumantepe adıyla bir lokanta adresi karşımıza çıktı. Ancak bu adreste bir yayla ortamı göremediğimiz gibi birimizin vejeteryan olması dolayısıyla sadece et yemekleri yapan bu lokantada biraz zorlanarak da olsa yemeğimizi yedik.
Sisli dönüş yolu
Akşamın yaklaşması dolayısıyla daha ileriye gitmeyip Ünye’ye döndük. Dönüş yolunda sisli bir havada epeyce bir yol gittikten sonra gördüğümüz mesafe tabelasından rotamıza son anda Dumantepe’yi ilave etmenin fazladan ne kadar yol katetmemize sebep olduğunu fark ettik.
Katettiğimiz yolu tahminde yardımcı olan dönüş yolunda karşılaştığımız mesafe tabelası
Aslında iyi planlama yapamadığımız için görmemiz gereken birçok yeri ve eseri (Kapılı şelalesi, tarihi un değirmeni, Kargalı Camii, Çaybaşı eski Belediye Başkanı ve Anneannemin akrabası Kamil hocanın müze evi vb) göremeden tamamladığımız bu geziyi bir dahaki sefere yeniden ve daha kapsamlı bir şekilde tekrarlamamızın üzerimize bir borç olduğu kanaatine vardık.
Yarım günlük güzergahımızın özeti
Kaynaklar:
Ahmet Ali Batuhan; “Ordu’nun İkizce ve Çaybaşı İlçelerindeki Ahşap Camiler”, X. Ortaçağ-Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu (3-6 Mayıs 2006) Bildiriler (Yay. Haz.: Muhammet Görür), Ankara, 2009, 59-90. İlgili link: http://isamveri.org/pdfdrg/D189911/2009/2009_BAYHANA.pdf
https://www.unye.bel.tr/sehir-rehberi/kabadirek-camii-karye-i-dizdar-camii/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.