Mehmet Y. ULUTAŞ
Türkiye’deki Dizi Fenomeni
Uzun süre Amerika’da yaşayan ve Amerikan dizilerini ve film endüstrisini takip eden birisi olarak Türk dizilerini oldukça düşük tempolu ve çok uzun buluyorum. Amerika’da en popüler dizinin bile bir bölümü reklamlar dahil 1 saati geçmiyor. Türkiye’de ise akşam saat 8’de önceki bölümün özeti ile başlayan bir dizi reklamlarla birlikte gece 12’ye doğru ancak bitiyor. Aslında 40 dakikada anlatılabilecek bir hikayeyi gereksiz sahneler ve diyaloglar ile 90 dakikaya sündürüyorlar. Amerika’da olsa kimse seyretmez çünkü yorgun argın eve döndüğü, ailesiyle vakit geçirmek ve dinlenmek istediği, veya bir spor salonuna gidip egzersiz yapmak istediği vakti 4 saat süren bir diziye feda etmek istemez. Ama biz Türkler 4 saatimizi ayırıyoruz.
Bu kadar çok dizi izlememizin sebeblerine beraberce bakalım.
- Daha çok keyif veren bir alternatifimiz yok.
- En ucuz eğlence çünkü TV yayınını uydu üzerinden bedava alabiliyoruz.
- En rahat ettiğimiz evimizdeyiz. Çay, kahve, çekirdek, meyve ne istersek elimizin altında.
- Özellikle gerçek hayatlarla kısmen de olsa örtüşen hikayeli dizilerde kendimizi buluyoruz.
Peki TV kanalı sahipleri ve dizi yapımcıları bu işten nasıl para kazanıyorlar bir de ona bakalım.
- Amerika’da bir dizi bölümü en fazla 1 saat sürüyor ve bunun yaklaşık 20 dakikası reklam. Türkiye’de ise bir bölüm yaklaşık 4 saat sürüyor ve bunun yaklaşık 2 saati reklam, 1.5 saati yeni bölüm ve kalan 0.5 saati de bir önceki bölümün özeti. Yani bir bölüm üretince Amerika’dakinin yaklaşık 6 katı reklam alabiliyorsunuz. Kısacası Anadolu tabiri ile “tatlı iş” dizi yayınlamak.
- Hep söylerim. Yeni bir işyeri açtığınızda veya yeni bir işe girdiğinizde kazanacağınız para üç aşağı beş yukarı bellidir. Ama dizi ve film işinde ne kadar kazanacağınız belli değildir. Eğer dizi veya film tutarsa bir koyup beş hatta on almak mümkün.
- “İddialı Yapım” yapılmadığı sürece, yani en az 40-50 bölüm yaparız düşüncesiyle diziye özel pahalı setler kurulmadığı, eğer tarihi bir dizi yapılıyorsa kostümlere ve devrin ortamını yansıtan dekorlara ciddi masraflar yapılmadığı ve çekimlerin de sanatçıların ekseriyetinin yaşadığı İstanbul ve civarında yapıldığı sürece maddi kayıplar da az olur.
- Diziler özellikle son 5-10 senedir yurtdışına da ihraç edilebildiği için yapımcılara ekstra kazanç kapısı da oldu.
Peki bu diziler bizleri nasıl etkiliyor bir de onlara bakalım.
- İzleyici kitlesine mesaj vermek için çok uygun bir platform. Nitekim geçmişte de günümüzde de doğrudan veya subliminal mesajlar veriliyor dizi ve filmlerde. Kaliteli dizilerde çok güzel mesajlar olabiliyor. Ama çok fazla sayıda olumsuz mesaj verildiğine de şahit oldum.
- Birçok insanımız kendini kaybediyor seyrederken. Sinirleniyor, bağırıyor ve hatta ağlıyor. Bununla da yetinmeyerek sosyal medya üzerinden döktürüyor!
- Dizilerdeki hikayelerin tamamen gerçek olamayacağını, senarist ve yönetmenlerin dünya görüşlerini yansıtacağını, yapımcıların ticari kaygılarla cinsellik içeren kareler ekletebileceğini bilerek izlemediğimiz için menfi etkileniyoruz çoğu zaman.
- Dört saat boyunca TV önünde hareketsiz oturan ve abur-cubur yiyerek şişmanlayan bir toplum olma yolundayız. Uzman doktor bir arkadaşım obezitenin en önemli sebeblerinden birinin gece geç saatlere kadar devam eden TV programlarını seyretmek ve bu arada abur cubur yemek olduğunu söylemişti.
- Uyku düzenimiz bozuldu. Geceleri en erken 12 veya 1 gibi uyumak normal oldu. Halbuki yatsı vaktinden kısa süre sonra yatmak ve sabah erken kalkmak çok değil 50 sene önce standarttı.
Dizi izlemeyelim demiyorum çünkü içlerinde ‘Payitaht Abdülhamid” ve “Teşkilat” gibi iyi mesajlar içerenler var. O yüzden yukarıda zikrettiğim zararlarının farkında olarak ailemiz için en uygun olanlarını seçip seyredelim. Her halükarda seyretme sürelerini sınırlamalıyız. Sağlığımızı muhafaza etmek için hayatımızda daha çok hareket ve egzersiz şart, daha çok dizi seyretmek değil. Ayriyeten daha çok kitap okuyarak çağımızın hastalığı Alzheimer’a karşı da tedbir almış oluruz. Vakit dünyadaki en kıymetli değer ve geri gelmiyor. Daha hesaplı ve efektif kullanalım o zaman.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.