Mehmet Y. ULUTAŞ
Türkiye’de mi Yoksa A.B.D.’de mi Çalışmak
1999’dan beri A.B.D.’de çalışıyorum ve Amerika’daki çalışma ortamını bildiğimi iddia edebilirim. Türkiye’de ise sadece aile şirketimizde çalışma tecrübem olduğu ve tarafsız olamayacağımı düşündüğüm için kendi gözlemlerimi yazmak istemedim. Ama Türkiye’de çalışmış ve çalışmakta olan güvendiğim dostlarımdan duyduklarımdan yola çıkarak Türkiye’deki ve Amerika’daki kurumsal firmalar arasındaki çalışma ortamı farklarından bahsedeceğim.
T.C. Teknoloji Bakanlığı yurtdışındaki akademisyen ve mühendislere “vatanınıza dönün” çağrısı yapıyor. Yazarlar da “herkes elini taşın altına soksun, yurtdışındakiler maaşlarından fedakarlık yapıp Türkiye’ye gelsin” mealinde yazılar kaleme alıyor. Peki yurtdışında çalışan akademisyen ve mühendislerin bu kadar çağrıya rağmen ülkeye akın akın geri dönmemesinin tek sebebi maaş farkı mı? Değil elbette. Gelin bunlara madde madde bakalım.
- Eğer aradaki fark uçurum değil ise, akademisyenler için para kesinlikle ilk planda değil. İş kültürü ve çalışma ahlaki birinci planda. Özellikle araştırma yapmak isteyen akademisyenler özgür bir çalışma ortamı, yeterli kapasite ve donanımda laboratuvarlar, ağır olmayan bir ders verme programı, esnek çalışma saatleri ve yurtdışındaki seminer ve çalıştaylara gidebilme imkanları istiyorlar. Haftada 30-40 saat ders vermek zorunda kaldıkları, yazdıkları makaleleri şartsız yayınlama salahiyetlerinin olmadığı, meslektaşlarının kendilerini gözetleyip dedikodu yaptıkları, laboratuvar kurmak için 2-3 sene ödenek bekledikleri, siyasi düşüncelerinden dolayı önlerinin kesildiği bir çalışma ortamı istemiyorlar.
- Özel sektörde çalışanların yasal hakları olan hasta ve tatil izinlerini almak için uğraşmaları. Bir dostum hasta olduğu zaman rapor alana kadar yemediği hakaretin kalmadığını ve yıllık iznini kullanmak icin “40 takla atması” gerektiğini söyledi.
- Bazı ahlaksız erkeklerin, özellikle rütbeli müdürlerin, alt kademelerde çalışan bayanlara yaptığı nazik cinsel tacizler.
- Egoları tavan yapmış yöneticilerin altlarında çalışan ve gelecek vaat eden elemanlarını sindirme çabaları.
- Dini vecibeleri yerine getirirken karşılaşılan sorunlar. Çok büyük bir Avrupa firmasının Türkiye’deki operasyonunda üst düzey bir yönetici pozisyonunda çalışan arkadaşım mesai saatlerinde namazlarını kaçak göçek kıldığını söyledi. Aynı arkadaşım Avrupa’da yaşarken daha rahatmış çalıştığı işyerinde namaz kılma konusunda.
- İşyerindeki hakim kültüre göre yaşanabilecek yaftalama problemleri. Ağzınızdan alışkanlıkla sıkça çıkabilecek “Allah” kelimesi sizin “dinci” olarak damgalanmanıza sebep olabilir. Bunun tam tersi de olabilir elbette. Yani dindarların ekseriyet olduğu bir işyerinde oruç yiyen birisi de etiketlenebilir.
- Çalışma saatlerinin çok yüksek olması. Özel sektörde çalışıp mesai bitimden sonra da hemen her akşam 7-8’e dek çalışmak bir standard haline gelmiş. Mesai bitiş saatinde çıkmak erken çıkmak olarak algılanıyor.
- Hem devlette hem de özel sektörde liyakatsiz işe almalar ve terfiler her çalışanın ortak şikayet konusu.
Peki Amerika’da bu işler nasıl diyerek aynı maddeleri inceleyelim.
- Akademisyenler rahat ve özgür bir ortamda çalışıyorlar. Sadece bazı norm kabul edilmiş konularda (evrim teorisi ve holokost gibi) aksi yayınlar yapmak gözden düşmek ve hatta kovulma sebebi olabiliyor.
- Eğer uzun süreli bir hastalık geçirmiyorsanız, hasta izni almak için rapor almanız şart değil. Tatil izni almak için de dil dökmeniz gerekmiyor. İşlerin çok yoğun bir dönemde tatil için izin istemek hoş karşılanmasa da kovulmak için de yeterli bir sebep değil.
- Cinsel taciz Amerika’da bolca oluyor. Bunu asgariye indirmek için özellikle kurumsal şirketler işe girerken “neler cinsel taciz sayılır” konulu katılımı mecburi kurslar veriyor yeni elemanlarına. Olursa da cezası kesiliyor hemen. Bu cezalar tacizin mahiyetine göre ahlak kursu almaktan başlıyor ve kovulmaya dek gidiyor.
- Her yöneticinin egosu vardır ama Amerika’da altındaki elemanını sindirmek adına “bana çay getir” diyebilen bir müdür bulmanız çok zor.
- İşyerlerinde çalışanların dini ibadetlerini rahat bir şekilde yerine getirmesi mümkün. Yeter ki ibadetiniz yaptığınız işin önüne geçmesin ve mani olmasın.
- Çalışanlara inançlarından ötürü hor görmeden saygı çerçevesinde hareket edilmesi bir norm. Her ne kadar arada bir “Ramazan gelince yavaşlıyorsun” esprileri yapılsa da bunlar azınlıkta.
- Her ne kadar belirli mesai saatleri varsa da, aslolan elindeki işi bitirmek ve sorumluluklarını yerine getirmektir. Esnek saat uygulanması şirketlerin övündüğü ve yeni eleman cezbetmek için uyguladığı bir politika haline geldi.
- Liyakate bakmadan işe almak veya terfi vermek Amerika’da da var ama oldukça az. Terfi veya maaş zammı almak için başka bir işe geçmeniz gerekebiliyor.
Peki o zaman herkes Amerika’ya mı gitsin? Elbetteki hayır. Nitekim Amerika’da beraber eğitim gördüğüm arkadaşlarımın büyük çoğunluğu memlekete geri döndüler ve dönenlerin büyük ekseriyeti de memnun hayatından tüm bu sıkıntılara rağmen. O yüzden eğer Devlet, üniversiteler, kurumsal firmalar ve diğer işverenler çalışma ortamlarını iyileştirir ve daha profesyonel bir ortam yaratırlarsa “yurda dönüş” hızlanacak ve beyin göçü geriye dönecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.