Lütfi AYHAN
TÜM DÜNYA BU MUCİZEYE TANIKLIK EDİYOR
Peygamberimiz Hz Muhammed (sav) miladi 571 yılında Mekke’de Doğdu. O asırlarda dünyadaki devletlerden bazıları şunlardı:
- Merkezi İstanbul olan Bizans
- Merkezi İran’da bulunan Sasaniler.
- Göktürkler, Çin, Hindistan
- Habeşistan …
O yıllarda Mekke’de, Medine'de, Taif ’de üniversite olmadığı gibi lise de yoktu. Lise olmadığı gibi ortaokul, ilköğretim seviyesinde mektepler / medreseler de yoktu. Okuma yazma bilenler çok azdı. Peygamberimize ilk vahy 610 yılında geldi. Mekkeliler dini kabul etmediler. Müslüman olanlara çok işkenceler ettiler zulümler yaptılar. Müslümanlar 622 yılında Medine’ye Hicret etti. Orada İslam devleti kuruldu. Peygamberimiz 10 yıllık devlet başkanlığı devrinde birçok gaza/savaş yaptı. Vefat ettiğinde Arabistan yarımadasının büyük bölümü Müslümanların eline geçmişti. Müslümanlara komşu olan iki büyük devlet(Bizans ve Sasaniler) aynı zamanda dönemin iki süper gücü idiler. Çoğunluğumuzun bildiği bu basit bilgileri yazmamın nedeni dile getireceğim görüşe dayanak teşkil etmesi sebebi iledir.
Yaşadığımız ve yaşamaya devam ettiğimiz son Gazze Katliamı, ölenlerin çokluğu ile değil, ölenler/şehitler arasındaki çocuk ve kadın nispetinin yüksek olması ile dikkat çekiyor. Yoksa tarih boyunca bu yapılan katliamın, soykırımın, sivil ölümlerinin yüzlerce katı yaşanmıştır. Moğolların katliamları, Balkan katliamları (tarihte ve yakın tarihtekiler) II. Dünya savaşında ölen 50 milyondan fazla insan. (Almanya’da çok fazla sivil öldü. ) daha dün Irakta, Afganistan’da, Suriye de öldürülenler/şehitler Gazze’dekilerden çok çok fazla. Gazze Katliamının farkı, çocuk ve kadın ölümlerinin oranının büyük olması. Bu yönü ile Gazze Katliamı tarihteki “en kara, en çirkin, en acımasız” katliamlar arasına yazıldı.
YENİLGİLER ÜMMETİN GÖLGESİ GİBİ
Son 200 yıldır Dünyada yapılan savaşlarda hep Müslümanlar yeniliyorlar, onların kanı akıyor, hep Müslümanların topraklarına giriliyor, onların yeraltı kaynaklarına çökülüyor. Dünya haritasını önümüze koyup baktığımızda acı bir gerçekle karşı karşıya kalırız. Nerede bir çatışma, savaş, katliam, göç, açlık, sefalet ve zulüm varsa orasının Müslüman coğrafyası olduğunu görürüz. Dünya üzerinde akan kanların çoğu maalesef ve maalesef Müslüman kanı (Arap, Türk, Acem, Endonezyalı, Bangladeşli, Afrikalı… Fark etmez.) Niçin? Bu süalin yüzlerce cevabı var. Yazımın konusu bu olmadığı için teferruata girmiyorum.
Bu yazımın konusu son iki asırda yaşananların, hele de şu son yaşadığımız Gazze Katliamının Peygamberimizin bir mucizesine nasıl şahitlik ettiği mevzudur. Başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim: bundan 1400 sene evvel yaşamış bir insan, istediği kadar tarih, sosyoloji bilsin, uzay bilimlerinde mahir olsun; felsefe mantık fizik kimya matematikte… Dahi olsun; bu gün yaşanacakları tıpatıp öngöremez, bilemez, tahmin edemez. Bu teze en büyük örnek gözümüzün önünde cereyan eden önemli savaşlar ve önemli olaylardır. Şu anda dünya bilimde teknolojide o kadar ileriki baş döndürüyor. Buna rağmen kaç kişi 100 sene sonra olacaklarla ilgili açık net misaller verebiliyor. Bu gün yaşananları 50 sene öncesinden bilen var mı? Yok. Geleceğe ait hadiseleri ancak zamana, mekana hükmeden, bilgisine ve kudretine sınır olmayan, ezele ve ebede, maddeye ve manaya hâkim bir Yaratıcı veya O’nun bildirdikleri(Peygamberler) bilebilir.
BİR MUCİZEYİ CANLI CANLI YAŞIYORUZ
Ne Buyurmuş Peygamberimiz:
"Bir gün gelecek kâfir milletler sizin başınıza oburların yemek çanağına üşüştükleri gibi üşüşecekler. Orada bulunanlar ‘O gün biz az olacağımız için mi böyle olacak ya Rasûlellah?’ dediler. Rasulullah (sas) şöyle cevap verdi: Hayır o gün siz çok olacaksınız, lakin siz selin üzerinde sürünüp giden çer çöp gibi olacaksınız...”
Sevgili Efendimiz (sas), ümmetin bu vahim duruma düşmesinin sebebinin sayıca az olmakla ilgisi olup olmadığını soran sahabesine: “Hayır, bilakis o gün sayıca çok olursunuz. Fakat selin üzerinde darmadağın bir şekilde akıp giden çer çöp gibi olacaksınız. Allah (cc), düşmanlarınızın kalbinden sizin mehabetinizi (saygınlığınızı ve korkunuzu) çekip çıkarır ve sizin kalbinize de VEHN koyar.” buyurdu. "Vehn nedir, ey Allah'ın Resulü?" diye sorduklarında ise şöyle buyurdu: "Dünya sevgisi ve ölüm korkusu." ( Ebu Davud, Melahim, 5)
Eminim bu Hadisi şerifi çoğumuz biliyoruz. Lakin bu hadisin anlamını bu kadar açık, bu kadar net gösteren bir hadise yaşanmamıştı daha önce. Tarihte bu ümmet, Moğol saldırılarını da yaşadı, Haçlı Seferlerini de. Lakin o saldırılarda ümmet düşmanlarına.karşılık verebilmişti. I. Dünya savaşında da büyük topraklar ve çok asker kaybettik., yalnız o savaşta da Müslümanlar /Osmanlılar yalnız değillerdi. Müslüman olmayan Almanya, Bulgaristan gibi devletlerle müttefikti. Son yaşanan katliamda ise dikkat edin tam anlamı ile Hadisi Şerifin tarif ettiği manzara yaşanıyor:
- Müslümanların sayısı çok fazla
- Kâfir milletlerin/ devletlerin tümü, Doğu Akdeniz’e, Kızıldeniz’e Basra Körfezine…Yığılmış durumdalar. Sadece ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya gibi Hristiyan batı ülkeleri değil Dinsiz Çin'de orada, Ortodoks Rusya’da, Yahudi İsrail de…(Çanağın etrafındalar)
- Müslümanların sayısı da parası da çok fazla (2 milyara yakın) ama VEHN den dolayı adım atan yok…
- Vehn öyle büyük ki İsrail'i mahkemeye (sayıları 50 den fazla olan) İslam ülkeleri değil Güney Afrika Cumhuriyeti veriyor. Böyle bir gerçeği, böyle bir sahneyi birebir 1400 sene öncesinden görebilen bir kişiyi “dahi, bilgin, kahin…” Gibi sözlerle adlandırmak akla, mantığa, ilme zıttır. Asırlar sonra gerçekleşecek bu hadiseyi bilmek, tarafları tarif etmek, güçlerini/ sayılarını söylemek… Ancak Allah’ın bilgisi ile mümkün olur. İşte bu yüzden Gazze katliamı Hz Muhammedin (sas)in Peygamberliğini bir kez daha perçinlemiştir. Tüm dünyanın ilgi odağı olan bu Katliam sırasında, iletişimin bu kadar geliştiği bir dönemde Allah (C.C), mesajını/İslam’ı bu hadisi ile tüm insanlığa bir kez daha duyurmuştur. Görene, bilene, düşünene…
Not:
- Kur’anda Rum Suresin de Sasanilerin Rumları(Bizansları) yendiğini lakin yakın zaman da Bizansların galip geleceğin bildirilmiş öyle de olmuş.
- Peygamberimiz, açlığın, susuzluğun, fakirliğin kol gezdiği, Medine’nin Müşriklerce kuşatıldığı en ümitsiz anda (Hendek Savaşı sırasında) İstanbul’un Fethini müjdelemiş o da 1453 yılında gerçekleşmiştir.
- https://www.youtube.com/watch?v=16k4CxnPhNM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.