TSK ve İtibar…

 

 

TSK ve İtibar…

 

1997 yılında kurulan ve 1999, 3 Kasım 2002, 28 Mart 2004 ve 22 Temmuz 2007 seçimlerini seçim öncesi tahminleri ile öngörerek araştırma sektöründe haklı bir üne kavuşan A&G Araştırma şirketinin “Kurumlara Güven” araştırmaları da kamuoyunda ses getiren çalışmalar olarak hepimiz tarafından bilinmektedir.

 

Tüm detayını firmanın web sitesinde görebileceğiniz 12-13 Ocak 2008 tarihlerinde Türkiye’nin 7 bölgesinde 1.836 denekle yüz yüze yapılan görüşmeler sonucu araştırmaya göre:

 

Halkımızın en çok güvendiği kurum %89,6 ile Ordu olmuş bunu %69,8 ile Cumhurbaşkanı, %63,7 ile TBMM takip etmiştir.

 

26-27 Aralıkta yaptıkları son araştırma sonuçlarını Taraf Gazetesinden Neşe Düzel ile paylaşan A&G Araştırma Başkanı Adil Gür “Ergenekon soruşturmasından önce orduya güven yüzde 90 civarındaydı. Ergenekon tartışmalarıyla birlikte güven yüzde 80-82’ye düştü. Darbe ve suikast iddialarıyla da yüzde 63,4’e geriledi. Yani son dönemde halkın yüzde 15-20’sinin daha orduya olan güveni azaldı”

 

Paylaşımını yapmıştır.

 

Bu sonuçları başta Silahlı Kuvvetler mensupları olmak üzere hepimizin iyi analiz etmesi gerektiğini düşünüyorum.

 

Evet TSK bizim gözbebeğimizdir. Peygamber ocağıdır. TSK’nın gücünü kaybetmesi, kamuoyunda beğenisinin düşmesi hepimiz üzer. Ancak burada en büyük sorumluluk TSK komuta kademesine düşmektedir.

 

“Kurumsal İtibar” bugün iş dünyasında giderek önem kazanan; CEO’ların önemsediği ve en önemli görev olarak kabul ettikleri bir yeni alan haline gelmeye başlamıştır.

 

Son dönemde yapılan araştırmalara göre “itibarı yüksek” şirketlerin hisse senetlerini almak isteyen yatırımcıların 5 kat, ürün ve hizmetlerini almak isteyen müşterilerin 7 kat arttığını göstermektedir.

 

Günümüzde rekabetin en önemli göstergelerinden biri İnsan Kaynaklarıdır. Daha az ücret ödese bile nitelikli-yetkin işgücü tercihini itibarlı şirketlerden yana yapmaktadır. Yani “en çok çalışılmak istenen şirketler” arasında olmanın yolu da “itibar” dan geçmektedir.

 

İtibarın yitirilmesi çok kolaydır. Uzun yıllar hakkında kamuoyunun olumlu fikirleri olan bir şirket haklı ya da haksız basına yansıyan bir yolsuzluk haberi ile ürünleri boykot edilen itibarı zedelenmiş bir şirket haline gelebilir.

 

Yapılan araştırmalar zedelenen bir itibarın ortalama 4 yıllık bir çaba ile tekrar kazanılabildiğini göstermektedir.

 

Tekrar ifade etmek gerekirse itibarın önemi aslında yitirildiği zaman anlaşılır. Telafi etmek kolaymıdır? Maalesef hayır…

 

TSK yönetimi kendisine toz kondurmayan Türk Halkının gözünde “itibar” kaybına uğramış ve bu da araştırma sonuçları ile ölçülür hale gelmiş ise TSK yönetiminin “neler oluyor” sorusunu sormaları için zaman gelmiş hatta geçmiştir.

 

Tüm darbe belgelerine, Ergenekon soruşturmalarına karşın sadece inkâr yaklaşımı bu süreci korkarım ki daha da hızlandıracaktır.

 

Her türlü probleme rağmen bizim bir problemimiz yok demek sadece kendini kandırmak anlamına gelir.

 

Seçilmiş hükümetleri darbe ile görevden uzaklaştıran, bunu belirli periyotlarda tekrarlayan, Başbakan-bakan asan kötü bir karnesi olmasına rağmen kokusu ayyuka çıkan “nakıs” darbe teşebbüslerini ısrarla inkâr etmek, sorumlular hakkında işlem yapmamak ve yapılmasını hoş karşılamamak halkımızın bakış açısını olumsuz etkilemektedir.

 

İtibarı sarsılamaya başlayan bir kurum, kişi ya da şirketin inkarcı bir yaklaşımla hep başkalarını suçlamaya devam etmesi ve kendini kusursuz görmesi bir anlam taşımaz. Unutmayalım ki: İTİBAR: Kendi kendini övmek değildir. İtibar başkalarının bizi takdir etmesi ve bize güven duymasıdır.

 

unalsade@mynet.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum